
Soma'da oğlunu kaybeden Arzu: Çocuklarımız huzur içinde yatmıyor
- 09:02 20 Temmuz 2018
- Güncel
İZMİR - Soma'da oğlunu kaybeden Arzu Kılınç, mahkemedeki adaletsizliğe isyan ederek, "Biz Avrupa'ya kadar gideriz yeter ki adalet yerini bulsun. Olacaksa bir şey hepimiz ayağa kalkalım. Ben her gün yürürüm. Çocuklarımız şu anda huzur içinde yatmıyor" dedi.
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen maden faciasında 301 kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili 6’sı tutuklu toplam 51 sanığın yargılandığı davanın karar duruşmasında açıklanan karara ailelerin tepkisi ve öfkesi dinmiyor. Madende oğlu Sezai Kılınç’ı yitiren Arzu Kılınç, mahkemenin suçluları adeta ödüllendirdiğini belirterek, nasıl yoksullaştırılıp güvencesiz madenlere mahkum edildiklerini anlattı.
Madene razı olmanın arka yüzü
Dağ köyü olduğu için tarım arazisi sınırlı olan Elmadere köyünden 2002 yılında Kınık'a taşındıklarını anlatan Arzu, tütün, üzüm, domates, biber, pamuk, zeytin bahçelerinde yok pahasına çalıştıklarını söyledi. Tarlada erkeklerin "canı isterse" çalıştığını belirten Arzu, "Bir tarlaya 20-30 kadın gidiyor. O kadar kadının arasına erkek almıyorlar. Bu nedenle de erkeklere inşaat ve maden işi kalıyor. Kadınlar da haftada 2-3 gün 60 TL’ye tarlalarda çalışıyor. Fakirlikten erkekler de ancak madende çalışabiliyor" diyerek durumu özetledi.
'Teknikerler her şeyi biliyordu ama korkudan sustular'
Yer üstündeki zora ve aşağılamaya dayalı düzenin iki katıyla yer altında devam ettiğini dile getiren Arzu, madencilerin sürekli işten atılmakla tehdit edildiğini anlattı. Madende işveren temsilcilerinin teknikerler olduğunu dile getiren Arzu, "Beyaz elbiseyi giydiği zaman teknikerler yer üstünde insan yer altında aslan oluyorlar, kendini madenin sahibi sanıyorlar. Sürekli 'Oturmayın haydi çalışın' derlermiş. Konuşmalarına dahi izin verilmezmiş. 'Burada bizim sözümüz geçer' derlermiş. Teknikerler patron yanlısı. Madenin kusurlarını biliyorlardı ama bilerek konuşmadılar. Korkudan göz yumdular. Teknikerin biri 'burası yanacak girmeyelim' demiş ancak 'işçiyi ayaklandırma işinden atarız' demişler" diye belirtti.
'Taner Yıldız işini ciddiyetle yapsaydı böyle olmazdı'
Facia riskine rağmen önlem alınmamasının hem para hırsı hem de hesap vermeyeceklerini düşünmelerinden dolayı olduğunu belirten Arzu, suçu yine işçiye yüklemeye çalıştıklarını kaydetti. Arzu, "İşçilere çeşitli şeyler dediler 'madeni yaktılar, patlattılar' dediler. İyice canileşmişler, para bürümüş gözlerini. İşçi nasıl çalışırsa çalışsın. 301 kişiye verilen ceza 15, 18, 20 yıl. İnsan başına 15 gün düşüyor. Bizim çocuklarımızın hayatı bu kadar mı ucuzdu? Devlet kendilerine olan zararı başka değerlendiriyor, bize olanı başka değerlendiriyor. Devlet bize destek vermedi, ölenlerin yanında olmadı. Tekniker, mühendislerin yanında oldu. O madende 301 kişi öldü. Ama kömür üretmeye devam ettiler. Tek suçlu teknikerler değil eski Enerji Bakanı Taner Yıldız, denetçiler gelip görmeden gelirmiş, yolları onlar için temizlerlermiş geçerken kirlenmesinler diye. Göçük yerlerini örterlermiş. Taner Yıldız işini ciddiyetle yapsaydı bizim çocuklar böyle olmazdı" diye konuştu.
'Olacaksa bir şey ayağa kalkalım'
İşletme müdürlerinin işçilerle aynı sofraya dahi oturmadıklarını anlatan Arzu, "Benim çocuğum bir gün kahvaltı yapmadan gitti. İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, çocuğun termosunu alıp bandın üzerine atıyor. Sadece salça, margarin yiyorlardı fakirlikten. Hayvana davranır gibi davranıyorlardı. Biz Avrupa'ya kadar gideriz yeter ki adalet yerini bulsun. Olacaksa bir şey hepimiz ayağa kalkalım. Ben her gün yürürüm. Çocuklarımız şu anda huzur içinde yatmıyor" dedi.
'Devletin işini yardım kuruluşları yaptı'
Devletin yardımda bulunmadığını ve kendilerine verilen 150 bin TL'nin de yardım kuruluşları ve şahısların desteğiyle verildiğini dile getiren Arzu, bölgedeki insanların hala madende çalıştığını da ekledi. Bölge halkından çok dışarıdakilerin destek verdiğini kaydeden Arzu, şöyle dedi: "Kınık halkı davaya destek vermedi. Buradakilerin çocukları da madene gidiyor işten atılmamak için konuşmuyor. Mahkemeye katılanları işten çıkarırlarmış. Hep korku hep iş davası. Erkekler için iş olarak sadece maden var.”