
Büşraca, Polence, Ecece direnmeye devam: Düşlerini devrimle buluşturacaklardı
- 09:00 20 Temmuz 2018
- Güncel
ANKARA - “Bizde 33’lerin bıraktığı yerden Büşraca, Polence, Ecece direnmeye devam ediyoruz” diyen SGDF üyesi Gizem Altınöz, “Bu buluşma Gezi’nin çocukları ile Kobanê çocuklarının buluşmasını öngörüyordu. Katliamı yapmalarının sebeplerinden bir tanesi de buydu. Kürdistan’daki devrime dokunacaklardı” dedi.
DAİŞ’ten temizlenen Kobanê’nin inşasında yer almak ve oradaki çocuklara oyuncak götürmek için yola çıkan Sosyalist Gençlik Federasyonu (SGDF) üyesi 33 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin yaralandığı Suruç Katliamı, üçüncü yılına girdi. Geçen zaman zarfında katliamın hesabını sormak için adalet talebi devam ederken, katiller yerine SGDF’li gençler yargılandı.
“Bizde 33’lerin bıraktığı yerden, Büşraca, Polence, Ecece direnmeye devam ediyoruz” diyen SGDF üyesi Gizem Altınöz, “Çünkü onlarda düşlerinin peşinden gitmişlerdi” dedi.
‘Kobanê onlar için bambaşka bir yerdi’
SGDF’nin 3 yıl önce “Beraber savunduk, beraber yaşayacağız” kampanyasının birçok sosyalist genç için umut yarattığını belirten Gizem, “Çünkü yaşadıkları coğrafya Kürdistan olmasa bile Kobanê onlar için bambaşka bir şeydi. Orada yaşanan bir devrim vardı. Devrimi anlamak ve dokunmak için 33 arkadaşımız oraya gitmişlerdi. Temel amaçları çocuklara oyuncak götürmek, yeni yaşam alanları oluşturmaktı. Türkiye ve Kürdistan’ın birçok bölgesinden sosyalistler yola çıktı. Dinlenmek için gittikleri Amara bahçesinde ise DAİŞ çeteleri tarafından katledildiler” diye belirtti.
‘Gezi gençlerinin devrime dokunmasına engel oldular’
Suruç’da sadece SGDF’li gençlerin hedef alınmadığına dikkat çeken Gizem, şöyle dedi: “Sosyalizmi vurmaya çalışan bir katliamdı. Çünkü kampanya Gezi’nin çocukları ile Kobanê çocuklarının buluşmasını öngörüyordu. Katliamı yapmalarının sebeplerinden bir tanesi de buydu. Farklı coğrafyalardan gelen insanlar, o devrime dokunarak farklı şeyler yaratacaklarının farkındaydı. Buna engel olmaya çalıştılar.”
‘33 kişiye biçtikleri bedel 7 bin 500 TL oldu’
Suruç’un katliam zincirinin başlangıcı olduğunu söyleyen Gizem, 10 Ekim’de “barış” diyen binlerin yine aynı bombalarla katledildiğini ve 103 insanın yaşamını yitirdiğini anımsatarak, “Aslında AKP’nin ve Saray’ın sıkışmışlığıydı. Önlemlerin alınmadığı katliama açık adres göstermesinin sonucuydu” ifadelerini kullandı.
Geçen 3 yıl boyunca adalet talebinden vazgeçmediklerini vurgulayan Gizem, “Suruç Davası’nda 18 ay boyunca gizlilik kararı vardı. Aileler aylarca bu gizlilik kararının kaldırılmasını beklediler. Sonra mahkemeyi Hilvan’a taşıdılar. Mahkemeyi taşıdıkları yetmiyormuş gibi birde davada yargılanan emniyet amiri sadece 7 bin 500 lira ceza aldı. Orada katledilen 33 kişiye biçtikleri bedel o kadardı. Dosyada adı Ankara’da geçen ve yargılanan bir kişi var. Asıl davadan bir kişi bile yargılanmıyor” dedi.
‘Yine Suruç’ta olacağız’
Katliamdan sonra adalet mücadelesini yürüten sosyalist gençler ve onların davasına sahip çıkan avukatların da iktidarın hedefinde olduğunu dile getiren Gizem, “Sosyalist gençler tutuklandı aynı zamanda defalarca kez tehditlere maruz kaldı. Buna rağmen 3 yıldır süren adalet mücadelemiz devam ediyor. Edecekte. Suruç’un birinci yılında bütün örgütlerle birlikte ‘Suruç için adalet, herkes için adalet’ diye bir kampanya başlattık. 3 yıl boyunca bu böyle devam etti. Mezarları ziyaret ettiğimiz ve örgütlendiğimiz yerlerde bu şekilde çalışmalarımız var. Bu sene yine Suruç’ta olacağız” dedi.
‘Kürdistan’daki devrime dokunacaklardı’
“Biz Suruç’ta şehit düşen yoldaşlarımız için ‘Düş yolcusu’ diyoruz. Düşlerini bir devrim ile buluşturmak istemişlerdi. Birçoğu Kürt değildi ama Kürdistan’daki devrime dokunmaya çalışıyordu” diyen Gizem, Suruç’ta katledilen yoldaşlarının, Roboski’de katledilen insanların ve kadın cinayetlerinin takipçisi olduklarını söyledi.
Gizem, şöyle devam etti: “Kobanê’deki devrime gitmemeleri eksiklik olurdu. Bizde 33’lerin bıraktığı yerden Büşraca, Polence, Ecece direnmeye devam ediyoruz. Çünkü onlarda düşlerinin peşinden gitmişlerdi. Her ne kadar engellemeye çalışırlarsa da, mahkeme salonlarına gitmemizi engelleseler de, anmalarına gitmemize engelleseler de. Biz çok iyi biliyoruz ki onlar asıl olan mücadelelerinden korkuyorlar. İnandıkları şeyden yaratacakları güçten çok korkuyorlardı.”