Meclis'teki 'Kürt' tahammülsüzlüğü sürüyor
- 16:26 23 Nisan 2018
- Siyaset
ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 23 Nisan özel oturumu için Meclis'te "Halkın iradesi bir yılı aşkın süredir Meclis'te değil hapishanelerdedir" diyerek, Kürtlere parlamento dışı mücadelenin gösterildiğini söyledi. "Kürt illeri" ifadesine tahammül edemeyen Meclis Başkanı ise HDP'li Meral Danış Beştaş'ı Genel Kurul'dan çıkarmakla tehdit etti. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise tartışmalara "dayanamayarak" Genel Kurul'u terketti.
Meclis'te 23 Nisan özel oturumuna yaşanan tartışmalar damga vurdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki yapılanma tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası ilan edilen ve yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden olağanüstü hâl (OHAL) uygulamasına eleştiriler yöneltti. OHAL'i "20 Temmuz darbesi" olarak tanımlayan Kemal Kılıçdaroğlu, "Bunu şiddetle reddediyorum" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları sırasında AKP ve MHP sıralarından tepkiler geldi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın araya girmesiyle azalan seslerin ardından Kemal Kılıçdaroğlu, "Beni dinleyeceksiniz", "Beni dinlemek zorundasınız" ifadelerini kullanırken, bu sırada AKP sıralarında bulunan kadın vekile cinsiyetçi söylemlerde bulundu.
Uzun süren ve araya Başbakan Binali Yıldırım'ın da girdiği tartışmaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis Genel Kurulu'nda konuştu. Pervin, "Meclis çatısı altında halkın egemenliğinin geçersiz kılındığı bir parlamento heyetine, dolayısıyla eksik bir temsiliyete sesleniyorum" dedi.
Pervin,"Nitekim 'egemenliğin kayıtsız şartsız millete' ait olduğu bir Meclis'te yalnızca ve yalnızca bu ülke yurttaşlarından oluşan milyonların seçtiği Sayın Demirtaş veya Sayın Yüksekdağ'ın bugün bu kürsüden sizlere sesleniyor olmaları gerekirdi. Ve yine hapishanede tutulan ve milletvekillikleri hukuk dışı bir şekilde düşürülen milletvekili arkadaşlarımızın bugün siz değerli milletvekillerinin arasında bulunması icap ederdi. Ancak ne yazık ki halkın iradesi bir yılı aşkın bir süredir Meclis'te değil hapishanelerdedir" dedi.
'İnsan hakları, bürokrasi ve devlet erkinin önceliği altında ezilmiştir'
Bir asır önce ülkenin asli unsurları ile kurulan Meclis'in geçen 98 yıl içerisinde temsil krizini aşamamakla beraber yakın zamandaki uygulamalar ile parlamenter sistemin tamamen tasfiye edildiğini söyleyen Pervin, "Başlangıç aşamasında ortaya konulan demokratik hedefler otorite ve ideoloji merkezli düzen tarafından rafa kaldırılmıştır. Tekçi resmi ideoloji, demokrasi ve hukuk değerleri yerine her türlü hukuk dışılığı ve anti demokratik uygulamayı yüzyıllık bir gelenek haline getirmiştir. Tek ulusçu devlet anlayışıyla oluşturulan Anayasada insan onuru ve insan hakları, bürokrasi ve devlet erkinin önceliği ve hakimiyeti altında ezilmiştir. Yüz yıldır anayasa değişikliklerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir anayasa ihtiyacı toplumun yukarıdan aşağıya doğru yönetilmesinden dolayı insan ve hak merkezli değil otoriter devlet merkezli bir yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır" şeklinde konuştu.
'Geçmişi anlamayanlar onu yeniden yaşamaya mahkum olurlar'
Pervin, şöyle devam etti: "Demokratik bir sistemin önünü açacak ve bu parlamentoyu asli işlevine kavuşturacak gerçek bir çaba içerisine bugüne kadar hiçbir iktidar girmemiştir. Bu ülkenin farklılıkları siyasi iktidarlar tarafından ne yaradan ötürü sevilmiş, ne milletin inkara gelinmez bir parçası olarak kabul edilmiş, ne de bin bir renkli çiçek bahçesinin güzel bir rengi olarak yaşam hakkına layık görülmüştür. Bu toprakların kadim halkı Ermeniler de büyük bir tarihi trajedinin kurbanı edilmişlerdir. Yarın bu tarihsel trajedinin yıldönümü. Ben bu vesileyle Ermeni halkının acısını paylaştığımı belirtiyor yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Ve aynı zamanda cumhuriyet tarihi boyunca çok hazin acılara maruz bırakılmış bütün mazlum halklarımızın acılarını da buradan içtenlikle paylaşıyorum. Çok iyi bilinmelidir ki geçmişi anlamayanlar onu yeniden yaşamaya mahkum olurlar."
'Ayşe öğretmen 'çocuklar ölmesin' dediği için mahkum edildi'
"Ceylan Önkolların, Uğur Kaymazların, Berkin Elvanların ve daha binlerce çocuğun evinde bugün bayram yok" diye belirten Pervin, "Hapishanelerde bulunan binlerce çocuk bugünü hapishane damının altında karşılıyor. Binlerce çocuk için bugün bayram yok. Sayısı iki milyona yaklaşan ve ezici çoğunluğu kayıt dışı çalıştırılan çocuklar aynı zamanda iş cinayetlerinde körpe canlarından oluyorlar. Bu çocuklar için bayramlar kutlanacak bir yaşam yok. Çocuğa yönelik cinsel istismarda dünya üçüncüsü olan ülkemizde binlerce çocuğun dünyası karartıldı. Çocuk evliliklerinde yine öncü olan ülkemizde kız çocukların gelecekleri göz göre ellerinden alındı. Bu çocukların hiçbirisi için ne 23 Nisan diye bir gün var ne de dünya bir bayram yeri. Bütün bu sorumlulukları üstlenmesi gereken mevcut siyasi iktidar çocuk bayramının 98'inci yıl dönümünde, 23 Nisan haftasında bir öğretmeni, Ayşe öğretmeni 'çocuklar ölmesin' dedi diye, sadece ama 'sadece çocuklar ölmesin' dedi diye mahkum etti, yeni doğmuş bebeği ile beraber tutukladı" diye belirtti.
'Seçimlere olağanüstü hukuksuz bir şekilde gidiyoruz'
Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ortamın yüzyıl öncesinin dahi gerisine denk düştüğüne işaret eden Pervin, "Bugün halk egemenliği yerine OHAL/KHK düzeni egemenliği kurumsallaştırılmaktadır. Son iki yıldır hukuk tamamen devre dışı bırakılmış ülke OHAL ortamında her türlü 'ben yaptım evladır' yöntemleri ile yönetilmeye çalışılmaktadır. Böylesi boz bulanık bir ortamda ülkenin kaderini değiştirecek düzeyde önemli bir referandum, meşruluğu tartışmalı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Şimdi bu referandum sonrası yapılacak ilk büyük seçimlere yine olağanüstü hukuksuz bir ortamda, baskın bir seçim kararıyla gidiyoruz" ifadelerini kullandı.
'Bu zihniyet mahkum olacaktır'
Kürtlerin yaşadığı bölgelerin 1925-1950 yılları arasında OHAL uygulamaları ile yönetildiğini ve 1978'den 2002 yılına kadar 24 yıl yine aynı bölgelerde olağanüstü yönetim düzeninin gölgesinde devam ettiğini ifade eden Pervin, şöyle konuştu: "Bütün bunlara rağmen tarihi emsalde bir mücadele ile Kürtler seçmiş partileri kapatılmıştır. Kürtlerin seçtiği milletvekilleri tutuklanmıştır, kurşunlanmıştır, yumruklanmıştır. Kürtlerin seçilmiş milletvekillerinin vekillikleri düşürülmüştür. Yani Kürdün iradesi 5 gün öncesinde yine gösterilmek üzere parlamentodan atılmış, Kürtlere mücadele alanı olarak parlamentonun dışı gösterilmiştir. Ben bu vesileyle bu önemli günde buradan tekrar önemle beyan ediyorum. Bizler bu topraklarda ezelinden beri hep vardık, hep var olacağız. Ne dilimiz, ne rengimiz, ne kültürümüz ve ne de irademiz hiç kimsenin, hiçbir zümrenin icazetine ve buyurganlığına tabi değildir. Dilimiz en az Türkçe kadar kıymetli, varlığımız en az Türkler kadar gerekli, siyasi temsiliyetimiz en az bütün diğer siyasi partiler kadar haktır. Bundan gayrı söz ve uygulama faşizmdir. Dün Çanakkale'de şehit olan Kürtlerin bugün iradesini yok saymaya hiç kimsenin hakkı da yoktur, haddi de. Bu zihniyet bugün olmazsa yarın er ya da geç mahkûm olmaya mecburdur."
Pervin, konuşmasını şu ifadeler ile tamamladı: "Halkın egemenliği temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü ile gerçekleşir. Bu nedenle belli bir zümrenin OHAL'İN nimetlerinden faydalanması yerine OHAL'in bir an evvel kaldırılarak gerçek bir hukuk sisteminin tesis edilmesi ve bir ülkenin geleceğinin kurtarılması gerekmektedir. Esas olan demokrasi ve hukuk devleti alanında etkin reformların yapılmasıdır. Mevcut anayasa demokratik ilkeler doğrultusunda ıslah edilmediği sürece, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu sivil bir düzen tesis edilmedikçe siyasette ve ülke yönetiminde bir istikrar sağlanamayacağı gibi, mevcut sorunlar derinleşerek devam edecektir. Demokrasiye, özgürlüklere, çoğulculuğa ve katılımcılığa duyarlı olmayan bir yönetim sisteminin kriz ve darbeler üretmesi kaçınılmazdır! İçeride her türlü varlığı ile kavga eden, toprağına suyuna dahi savaş ilan eden, dışarıda alevlenen savaş ortamına elinde körükle giden ve umudunu savaşlara, ölümlere, yıkımlara bağlayan mevcut anlayış bir an evvel terk edilmelidir! Halkıyla, doğasıyla, kültürel varlıklarıyla barışık olan, onların korunmasını ve geliştirilmesini esas alan, hak taleplerini kaile alan müzakere eden çözüm odaklı bir anlayışla hareket edilmesi ülke olarak tek kurtuluş yolumuzdur. Ben burada konuşmamı sonlandırırken 23 Nisanı resmi ritüellerle kutlamak yerine çocuklara ölümlerin, yoksulluğun, acıların olmadığı bayram yeri bir ülke vermek için başta biz siyasiler olmak üzere toplumun bütün kesimlerini duyarlılığa ve mücadele etmeye çağırıyorum."
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın konuşmasının ardından söz alan AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Pervin'in sözlerine tepki göstererek, "AK Parti grubuna baksanız, Kürt kökenli vekiller olduğunu görürsünüz. Yaşanan Kürt meselesine ilişkin bir mesele değil, yaşanan terörle ilgili yargının verdiği kararlar" dedi.
'Biz Kürdüz, Kürt kökenli değil'
Ardından HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ise tepki göstererek, "Biz Kürdüz, Kürt kökenli değiliz. Bizde Ermeniler, Süryaniler, feministler ve Türkler de var. Biz Türkiye partisiyiz" dedi.
"HDP 24 Haziran'a gümbür gümbür geliyor ve biz kazanacağız" diyen Meral, konuşması sırasında "Kürt illeri" ifadesini kullandı.
Oturumdan çıkarma tehdidi!
Bunun üzerine Meclis Başkanı İsmail Kahraman, "Kürt illeri" diye bir şey olmadığını iddia ederek, "Asla olamaz, Türkiye'yi böldürtmeyiz. Kürt illeri neresi bu, yok böyle bir yer. Türkiye coğrafyasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti var. Anayasaya üst düzeyde aykırıdır beyanlarınız" dedi.
İsmail Kahraman, "Türk illeri Kürt illeri beyan edeni oturumdan çıkarmak isterim. Bunu dışarda kullanabilme hakkını almak lazım Meclis olarak" ifadesinde bulundu.
İsmail Kahraman, oturumundan çıkarma cezasının tehdidinde bulunarak, bunu Genel Kurula teklif edeceğini söyledi. Meral ise "Geri almamız söz konusu değil. Ben Kürt olduğum gibi Kürt illeri de bir realitedir" dedi.
Öte yandan Meclis'te tartışmalar devam ederken AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İyi Parti adına yapılacak konuşmayı beklemeden Genel Kurul'u terk etti.