İHD Çocuk Komisyonu: Tasarı cinsel istismarı önleyici yasalar içermiyor

  • 14:17 18 Nisan 2018
  • Güncel
İSTANBUL - Cinsel istismara ilişkin Meclis'e sunulan yeni yasa tasarısına ilişkin İHD Çocuk Hakları Komisyonu, tasarının cinsel suçlara teşvik edici olduğunun altını çizerek, "çocuk" tanımının yeniden ele alınması gerektiğini belirtti.  
 
Hükümet tarafından cinsel istismar suçlarına ilişkin TBMM'ye sunulan yasa tasarısına bir tepki de İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu'ndan geldi. Şube binasında yapılan basın toplantısında,  "Devletin görevi cinsel istismarı önlemektir, göreve çağırıyoruz", "Cinsel istismar hastalık değil şiddet içeren bir suçtur" ve "Yayın yasağı cinsel istismarı önlemez, sadece gizler" yazılı dövizler taşınırken, "Yüksek cezalar çözüm değil, cinsel istismarı önleyin" yazılı pankart yer aldı. Toplantıda basın metnini ise İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. 
 
'Bu tasarı ile cinsel istismarı önleyemezsiniz'
 
Gülseren, hükümetin cinsel istismar suçunun önlenemeyen artışına yükselen tepkileri bastırabilmek için yine bir kanun tasarısı ile kamuoyu karşısına çıktığını belirterek, "9 Nisan'da TBMM Başkanlığı'na sunulan ve esas olarak saldırgana daha ağır cezalar öngören Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülerek kabul edildi ve 19 Nisan Perşembe günü esas komisyon olan Adalet Komisyonunda görüşülecek. Esas komisyonda görüşülmeden evvel bir kez daha tasarıya ve cinsel istismara ilişkin görüşlerimizi paylaşmak ihtiyacındayız. Cinsel istismar da dahil hiçbir suçu, suçu yaratan nedenlere dokunmadan sadece cezasını ağırlaştırarak engelleyemezsiniz" dedi.  
 
'Cinsel istismar bir hastalık gibi gösteriliyor'
 
Tasarıda yer alan maddelere değinen Gülseren, şöyle konuştu: "Daha uzun süreli hapis cezaları, saldırganın hormonlarını baskılayacak geçici önlemler alınması, devlet memurluğu ve çocuklara yakın olacağı işlerde çalıştırılmaması ile bu konudaki haberlere yayın yasağı görülüyor. Bu güne kadar ağır cezalarla suç islenmesinin önüne geçilemediği bilinmesine rağmen kamuoyu ağır cezalarla oyalanmak isteniyor. Cinsel istismara yol açan nedenlerin ve çocukları istismardan koruyacak mekanizmaların tamamen göz ardı edildiği bu süreçte ayrıca, cinsel istismar bir hastalık gibi gösterilerek tanımında da karmaşa yaratılmaya çalışılıyor."
 
'Yayın yasağı çocuğu korumaz'
 
Bu tasarı ile amaçlananın cinsel istismarı önlemek değil, istismar gerçekleştikten sonra failin daha ağır cezalandırılmasını vaat ederek toplumda oluşan tepkileri bastırmak olduğunu söyleyen Gülseren, yayın yasağının cinsel istismarı önlemeyeceğini sadece gizleyeceğini vurguladı. Gülseren, "Tasarıda yer verilen yayın yasağının çocuğu korumaktan daha çok, bu tür olayların toplum tarafından bilinmesinin önüne geçmek amaçlı kullanılma ihtimali oldukça güçlü olup ve bu son derece kaygı vericidir. Denilebilir ki; ağır cezaların çocukları cinsel istismardan koruyamayacağını bilenler, yayın yasakları ile vakaları kamuoyundan gizleme yoluna gidebilecek ve böylece kamuoyu tepkisini ve denetimini kontrol edebilecek, boşa düşürebileceklerdir" diye belirtti. 
 
'Erkek yüksek testosteron kurbanı gösterilecek'
 
Yayın yasağı ile çocuğun yalnız bırakılacağı uyarısında bulunan Gülseren, cinsel İstismarın hastalık değil şiddet içeren bir suç olduğunun altını çizdi. Gülseren, "Kastrasyon / Hadım" gibi hormon tedavisi öngören yaklaşımların, suçluya hasta muamelesi yaparak onu korumak ve cezadan kurtarmanın ya da ceza indiriminden yararlanmasının kapısını aralayacağını söyleyerek, "İstismarcıya testosteron tedavisi öngörülmesi, suçun kişinin iradesini sakatlayan bir nedenle işlendiğinin kabulünü ve sonrasında da failin ceza ehliyetinin olmadığı savunusunu gündeme getirebilecektir. Cinsel istismarı testosteron seviyesini ayarlayarak kontrol edebilme iddiası, istismarcı erkeği yüksek testosteronunun kurbanı, zavallı bir mağdur olarak gösterecek ve bu yolla cezadan tamamen kurtarma ya da indirimden yararlanmasına giden yolu açacaktır" dedi. 
 
Tasarının Türkiye'nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanununda yer alan "18 yaş altındaki herkes çocuktur" kuralını çiğnediğini dile getiren Gülseren, yasadaki 15 yaş altı ve 15 yaş üstü ayrımına işaret etti.  Gülseren, akranlar arası vakalarda failin de çocuk olması nedeniyle çocuğun korunması kapsamında düzenlemeler yapılması gerektiğini belirterek, failin çocuk olması durumunda, ceza verilirken ve ceza infazı sırasında çocuğun korunmasına dair önlemler alınması gerektiğini söyledi. 
 
'Cinsel istismarlar meşrulaştırılıyor'
 
Gülseren şöyle devam etti: 
 
"Erkek sistemin açmazları, cinsel istismarı önlemede devleti durdurmamalıdır. Çocuğa yönelik cinsel istismarın nedenlerini ortadan kaldırmak devletin görevi olmasına rağmen, hükümetler kamuoyu tepkisini bastırmak için sık sık yasal değişikliklere giderek cezaları ağırlaştırmakla yetinmektedir. Görünen o ki; erkek egemen sistem, 'erkeklik'le cinsel istismar arasındaki bağı görmezden gelmeyi hatta saklamayı tercih etmektedir.
 
Biraz daha ileri giderek, 'erkek sistem'in kadınlar yanında çocuklar üzerinden de iktidarını meşrulaştırdığını, gerek erkek sistemin ve gerek dini inancının cinsel istismarı bir suç olarak kabul etmeme eğiliminde olması nedeniyle, bu suçu doğuran nedenlerin ısrarla göz ardı edildiğini söyleyebiliriz. Ayrıca, iktidar güçleri tarafından çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılması hatta teşvik edilmesi, kadınlara yönelik her türlü cinsiyetçi ve şiddet içerek yaklaşımın desteklenmesi söz konusu olup, bu tutum kültürel yapıdaki bu yönlü eğilimleri güçlendirerek çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel saldırıların meşrulaşmasına neden olmaktadır.  
 
Yükselen tepkiler bastırılmakla yetinilmekte
 
Bir anlamda resmi politikalarla örtüşen cinsiyet ayrımcılığı ve bağlı şiddet karşısında önlemeye yarar politikalar geliştirilememekte, bu nedenle yükselen tepkiler bastırılmakla yetinilmekte, cinsel istismarı önleyici tedbirlerin alınmasında isteksiz davranılmaktadır. Oysa gerek Anayasa, gerek BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, İstanbul sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu, çocukların korunması için her tür önlemin alınması konusunda devlete sorumluluk yüklemektedir.
 
Çocuğa cinsel istismarın önlenebilmesi için öncelikle doğru tanımlanması, toplumsal, kültürel, psikolojik ve politik nedenlerinin ortadan kaldırılması, hak temelli yaklaşımlarla çocuğu koruyacak mekanizmaların yaratılması ve bu mekanizmaların sivil örgütler tarafından ve kamuoyunca denetimine olanak sağlanması yanında, yasalardaki çocuk aleyhine düzenlemeler kaldırılmalı ya da çocuk haklarına uygun olarak değiştirilmelidir. 
 
İktidarın tutumu, sorunu çözmek ya da bu taleplerimizi karşılamak yerine bazı yasa maddelerinde yetersiz düzenlemelerle kamuoyunu oyalamak anlamına gelmektedir. Bir kez daha; Çocuklara yönelik cinsel istismarın göz ardı edilmesinin, saklanmasının, meşrulaştırılmasının önüne geçmesi ve bütüncül bir yaklaşımla cinsel istismarı tamamen önlemesi gereken devleti, görevini yapmaya çağırıyoruz." 
 
Melek Boz: Bu tasarılar teşvik edici
 
Basın metninin okunmasının ardından komisyon üyesi Melek Boz, komisyon olarak hazırladıkları videoyu katılımcıların izlenimine sundu. Videoda çok sayıda sanatçı ve oyuncu istismara tepki gösteriyor. Melek, "Bu tasarılar caydırıcı değil teşvik edici olabilir ancak. Toplumun istismara ilişkin duyarsızlaştığını görüyoruz ve toplumun gündemine yeniden istismarı koymak için elimizden geleni yapacağız" dedi.