İHD: Tutsaklar ağır hak ihlalleriyle karşı karşıya

  • 16:14 12 Aralık 2025
  • Güncel
ANKARA- İHD Hapishaneler Komisyonu'nun İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihalelerine ilişkin hazırladığı raporda,"28 Nisan 2025 tarihi itibarıyla Türkiye Hapishanelerinde 161’i kadın, bin 251’i erkek olmak üzere bin 412 hasta mahpus bulunmaktadır" denildi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu, İç Anadolu cezaevleri 2025 Ocak-Eylül dönemi 9 aylık hak ihlalleri raporunu yayınladı. İç Anadolu'da bulunan cezaevlerinden yapılan başvurular ve İHD üyesi avukatları ziyaretleri sonunda elde edilen verilerle hazırlanan raporda Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne rağmen yaşanan hak ihlalleri kayıt altına alındı. İHD Ankara Şube binasında yapılan basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan raporda, 2025 yılı Ocak-Eylül ayları arasında İHD'ye 33 Kapalı Cezaevinden başvuru yapıldığı belirtilerek, gelen başvurulardan 4'ünün yabancı uyruklu olduğu ve toplam 281 kişinin başvuru yaptığı belirtildi. Açıklamayı İHD Ankara Şubesi Eş Başkanı Ömer Faruk Yazmacı yaptı.
 
‘Tutsaklar pek çok hak ihlaline uğruyor’
 
İç Anadolu'da bulunan cezaevlerinde, toplam 433 bin 543 tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu ve bunların 368 bin 563'ünün hükümlü, 64 bin 980'inin ise tutuklu bulunduğunu belirten Ömer Faruk Yazmacı, cezaevlerinin bu denli dolu olmasın yanı sıra cezaevlerinde yaşam hakkı ihalelerinin yaşandığına dikkat çekti. Ömer Faruk Yazmacı, "Kutsal ve temel hak olan yaşam hakkı, insan yaşamının korunması hem bedeninin hem de insan psikolojisinin korunması şeklinde gerçekleşmek zorundadır. Bu nedenle yaşam hakkı mutlak olarak koruma altındadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan 17/1 Maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 6. maddesi yaşamın korunmasını hükme bağlar. Kişinin varlığını bedensel ve psikolojik olarak sağlıklı bir bütünlük içinde devam ettirmesine dair tüm haklar cezaevlerinde kalan her birey içinde mutlak olarak geçerlidir. Ancak kapatılmanın ceza verici olmasının dışında da mahpuslar pek çok hak ihlaline uğrayarak biyolojik ve psikolojik olarak tahribata uğramakta ve yaşam hakları korunamamaktadır" diye konuştu.
 
'Mahpusların yaşam hakkı korunmuyor’
 
Ceza ve Tevkifevleri (CTE) Genel Müdürlüğü'nün cezaevlerinde yaşamlarını kaybeden tutsaklara dair periyodik olarak bilgilerin açıklanmadığını belirten Ömer Faruk Yazmacı, "2024 Yılı Kasım ayında ve 2025 yılı Mayıs ayında 2024 yılında hapishanelerde yaşamlarını yitirenlere dair toplam sayı paylaşmış, mahpusların yaşamlarını yitirme nedenleri açıklamamıştır. 2025 yılında yaşamlarını yitiren mahpuslara dair güncel bir veri paylaşmamıştır. İHD olarak yaşamlarını kaybedenlere dair kısmi bilgimiz olabilmektedir. Bu da ancak basına yansıyan bilgiler ya da aile başvuruları ile mümkün olabilmektedir. İHD’nin belirlemelerine göre tespit edilebildiği kadarıyla 2025 Ocak-Eylül aylarında İç Anadolu Bölge cezaevlerinde en az 2 mahpusun yaşamının yitirdiği bilgisine ulaşılmıştır. Bu nedenle mahpusların yaşam hakları korunmamıştır" şeklinde konuştu.
 
‘Cezaevlerinde 412 hasta mahpus bulunmakta’
 
İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan cezaevlerinden 6 tanesinde, Ocak ve Eylül ayları içerisinde yaşanan  hak ihlallerine karşı 28 tutsağın açlık grevi başlattığına dikkat çeken Ömer Faruk Yazmacı, "28 Nisan 2025 tarihi itibarıyla Türkiye Hapishanelerinde 161’i kadın, bin 251’i erkek olmak üzere bin 412 hasta mahpus bulunmaktadır. Durumlarına dair yapılan tespitlere göre; Ağır olarak tarif edebileceğimiz 335 mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 230’u tek başına yaşamını devam ettiremiyor ve 105’inin de desteğe ihtiyacı bulunmakta, 188 mahpusun ise hastalıkları nedeniyle sürekli olarak kontrol edilmesi gerekmektedir. 515 mahpusun hastalıkları belirtilmesine rağmen değerlendirme için gereken detaylar olmadığından ve 2 mahpusunda ne gibi hastalıkları olduğuna dair bilgi edinilemediğinden 517 mahpusun durumlarının ağır olup olmadığına dair değerlendirme yapılamamıştır" diye belirtti.
 
‘Kötü muamele yasağını ihlal edenler hakkında cezai işlem yapılmıyor’
 
2025 Ocak-Eylül Ayları içerisinde İç Anadolu Bölgesinde bulunan hapishanelerde işkence ve kötü muamelelerin meydana geldiğini dile getiren Ömer Faruk Yazmacı, "Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki verileri paylaşmaması, hapishanelerle haberleşmenin sürekli olarak engellenmesi, haberleşmenin sıkı bir biçimde denetlenmesi, özellikle taşra hapishanelerinden haber alma konusunda yaşanan güçlükler, adli mahpusların yaşadıklarını basına, yetkili makamlara ve insan hakları örgütlerine iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpus sayısı net olarak ortaya belirlenemiyor. Çeşitli hapishanelerde mahpuslar, infaz biçimleri uygun olmamasına rağmen tek kişilik yerde  tutulmaktadırlar. Farklı siyasi görüşteki mahpusların koğuşlarının aynı koridora alınarak güvenlik problemi meydana getirilmektedir. Mahpuslar darp, tehdit, hakaret, işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadır. Görevini kötüye kullanarak işkence ve kötü muamele yasağını ihlal edenler hakkında bir cezai işlem yapılmamakta bu durumda işkence ve kötü muamelenin önlenmesini engellemektedir" ifadelerini kullandı.
 
Keyfi şekilde infazlar yakılıyor
 
Cezaevlerinde her türlü hak talebine ve ihlallere karşı tutsakların gösterdikleri tepkilere cezaevleri idarelerinin tutanak ve disiplin soruşturmaları ile karşılık verdiklerini vurgulayan Ömer Faruk Yazmacı, "Üstelik bu uygulamalar mahpusların birbirleriyle selamlaşmaları ya da hal-hatır sormaları gibi son derece keyfi gerekçelere de dayanabiliyor. Hapishane yaşanan hak ihlallerini ve baskıları dışarıya bildirmek de disiplin soruşturmasına gerekçe olabiliyor. Sosyal faaliyetler, revire çıkma, hapishaneye geliş ve gidişler, sayım ve aramalar sırasında darp ya da hakaret ederek, zaman zaman genel usulün dışına çıkarak mahpusların kışkırtıldığı, böylece haklarında disiplin soruşturması açıldığı, mahpus beyanlarında yer alıyor. Keyfi ve usulsüz işlemlere uymayan herkese soruşturma açıldığı ve hücre cezası verildiği de gelen bilgiler arasında.  Bu disiplin soruşturmaları neticesinde mahpuslara haberleşme hakkı cezaları, hücre cezaları verilebilmektedir. Ancak daha önemlisi bu soruşturma ve cezalar bahane edilerek infazları yakılmaktadır. Ağır hasta olan ve cezalarının son yılında olan mahpuslar, iyi hali olan mahpuslar dahi tahliye edilmemektedirler. Disiplin soruşturmaları ve cezalar nedeniyle iyi halden denetimli serbestlik hakkı zaten mahpuslara kullandırılmamaktadır" sözlerini kullandı. 
 
Siyasi mahpuslara ayrımcılık uygulanıyor
 
Tutsakların yaşadıkları sorunların çözümü için idare ve savcılıkla görüşme taleplerinin de genel olarak kabul edilmediğini ve tutsakların aileleriyle yaptıkları açık ve kapalı görüş sürelerinde kısıtlama yapıldığını söyleyen Ömer Faruk Yazmacı, "1,5 saat olması gereken görüşmeler 40-45 dakika yaptırılmaktadır. Mahpusların ailelerin uzak şehirlerden gelmesi nedeniyle erken olan görüş saatlerinin değişim talepleri kabul edilmiyor. Mektuplar genelde geç teslim ediliyor ya da gönderilmiyor. Kürtçe mektuplar gönderilmiyor. Aynı zarf içinde iki kişiye mektup yazılmasına izin verilmiyor. Hapishanelerdeki hak ihlallerini aktaran mektuplar gönderilmiyor. Sosyal faaliyetler (spor, sohbet, kurs, atölye) kimi yerlerde tamamen durdurulmuş kimi yerlerde de kısıtlanmıştır. Çok nadir spora çıkarılan yerlerde de mahpuslar aynı koğuştakiler çıkabiliyor. Yeni Yaşam, Evrensel, Birgün vb. gazeteler ve dergiler mahpuslara verilmiyor. Mahpuslara, dergi abonelikleri yapılmıyor. Tüm mahpuslara ailelerle 60 dakika telefonla görüntülü görüşme tanınmakta, buna ek olarak ailelerin kapalı ve açık görüşte gelmediği zamanlar ek olarak 30 dakika zaman verilmektedir. Ancak ayrımcılık uygulanarak siyasi mahpuslara sadece haftada 10 dakikalık sesli görüşme hakkı tanınmaktadır. Yabancı uyruklu mahpusların telefon ücretleri yüksek ve sağlıklı iletişim kurulamıyor" dedi.
 
‘Sevk ve sürgünler sırasında çok sayıda hak ihlali yaşanıyor’
 
Yaşanan en önemli hak ihlallerinden bir diğerinin ise sevk ve sürgünler olduğunu belirten Ömer Faruk Yazmacı, sevk ve sürgünler sırasında çok sayıda hak ihlali yaşandığına dikkat çekti. Ömer Faruk Yazmacı şöyle devam etti: “Sevkler öncesi kısa sürede mahpusların bilgilendirilmesi, kimi durumlarda hiç haber verilmeden başka gerekçelerle koğuş ve hücrelerden çıkarılarak gerçekleştirilmesi önemli bir sorundur. Sevk edildikleri halde eşyaları verilmeyen, eşyalarının bir kısmı eski hapishanede bırakılan çok sayıda mahpus bulunmaktadır. Sevk edilen mahpuslar hapishanelere girişlerde çıplak arama uygulamasına maruz bırakılmakta, kabul etmeyen mahpuslar darp ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu sevklere hasta mahpuslar da maruz kalmakta ve tedavileri önemli ölçüde aksamaktadır. Sevklerin genellikle mahpusların ailelerinden oldukça uzak yerlere gerçekleştirilmesi de başka bir ihlal alanıdır. Ekonomik durum bakımından aileler için ciddi sorunlar yarattığı ve aile ile iletişimin tamamen koparıldığı gözlemlerimiz arasındadır."