‘Kendinizi neyle nasıl ifade edebiliyorsanız edin’

  • 09:02 20 Ekim 2025
  • Kültür Sanat
Melike Aydın
 
İZMİR - “Üçü Bir Arada” isimli sergisiyle 6’ncı kişisel sergisiyle sanatseverlerle buluşan ressam Vedia Yeşim Bayanoğlu, Türkiye’de sanatın ve sanatçının çevrelenmişliğine karşı kadınlara, “Kendinizi neyle, nasıl, ne şekilde ifade etmek isteyebiliyorsanız onu yapın” dedi.
 
Ressam Vedia Yeşim Bayanoğlu’nun “Üçü Bir Arada” resim sergisi, Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nde 13-17 Ekim tarihleri arasında sergilendi. “Üçü Bir Arada” adlı sergi; granül ve linol baskı, kolaj ve yağlı boyadan oluşan üç teknikle çizilmiş ve daha önceki “Kart Oyunları”, “Tozpembe Hayat”, “Oyun Kartları” adlı üç farklı sergide bulunan eserlerden oluştu. Kadın ve çocuklara odaklanan resimlerinde kendine has bir üslup yakalayan Vedia Yeşim Bayanoğlu’yla sanatın ve sanatçının özgürlüğü, toplum ve sanat üzerine konuştuk.
 
‘Temel konu kadın ve çocuklar’ 
 
Temel olarak kadın ve çocuğu konu aldığını ifade eden Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Bu dünyada ve bu ülkede her türlü olumsuz olaydan savaş, göç, doğal felaket veya gündelik yaşam en çok etkilenen, en kırılgan, en baskı altında olanlar; tacize, tecavüze maruz kalma riski olanlar kadınlar ve çocuklar. Derin yoksulluk var ve bunda da en büyük payı kadınlar ve çocuklar çekiyor. Henüz çok büyük şeyler anlatabilmiş değilim ama kadın ve çocukların durumuna dikkat çekmek istedim” dedi.
 
‘Kolaj tekniği ile şahsına münhasır eserler’
 
Tıp doktoru iken sanatına hobi kurslarıyla devam etmek istemeyen Vedia Yeşim Bayanoğlu, Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde lisans, Hacettepe Üniversitesi’nde ise yüksek lisans eğitimi aldı. Eserlerinin şimdiye dek 6 kişisel, 2 karma sergide yer aldığını kaydeden Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Herhangi bir akıma dahil değilim, nevi şahsına münhasır biri olarak bilinmeyi tercih ederim. Bir akıma dahil olduğumu veya olabileceğimi düşünmüyorum. Tabii ki sanat tarihindeki pek çok şeyden mutlaka etkilenmişimdir. Ben özgün baskı bölümünden mezun oldum. Granül ve linol baskı ile başladım, ardından yağlı boyayla devam ettim. Son 10 yıldan fazla zamandır kolaj çalışıyorum. Bu tekniği, biraz bu çağı yansıtabilmesi açısından uygun bir teknik olarak görüyorum; biraz da daha eğlenceli buluyorum” şeklinde ifade etti.
 
‘Toplumun sanatla ilişkisi zayıf, sanat eğitimi çocukluktan başlatılmalı’
 
Sanatın kendisi için hayatın temel gerekliliklerinden biri olsa da, Türkiye toplumunda bunun pek çok kişi için lüks olabildiğini kaydeden Vedia Yeşim Bayanoğlu, sanat eğitiminin çocukluktan başlatılması gerektiğini savundu. Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Öğretmenler için ‘öğretmenler odasında kapı arkasında kalan öğretmen’ denir. Bu işin değeri, sanat eğitiminin ne kadar önemli olabileceği, aslında çocuğun kişiliğini geliştirmesi için ne kadar büyük bir fırsat olduğu genelde görülmez. Resim dersleri ya boş ya da farklı öğretmenlerle geçer. Herkes üniversiteye hazırlıkla uğraşır. Veya duvarda bir şeyler çizmek isteyen çocuklar engellenir. Resimle ancak belli bir kesim ilgilenebilir. Çok daha farklı olabilirdi. Bir yandan sizi şaşırtan şeyler de oluyor; bakıyorsunuz, bir köyde bir tiyatro topluluğu çıkıyor, bir köyde evlerin bütün duvarlarını resimleyen bir kadın çıkıyor… Ama genel olarak zayıf bir ilişki var” şeklinde belirtti.
 
‘Sanatçının iktidarla arasında mesafe olmalı’
 
Her şeyin politik olduğu gibi sanatın da politik olduğunu ifade eden Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Hayat boyu aynı şeyi çizen kişinin yaklaşımı da politiktir; madenciyi, kadın cinayetlerini çizen kişinin de tavrı politiktir. Sanatçı da politik olmalıdır. Ama sanatçının iktidarla arasında mesafe olmalı. Herhangi bir ideolojiye angaje olmuş olabilir, bu sanatçıyı bozmaz. Ama bunu nasıl yansıttığı önemli; fazlasıyla didaktik, güçlünün yanında, bir şeylerin dümen suyunda olmadığı sürece elbette politik sanat yapılır. Fakat işin plastik yanı ihmal edilirse, yaptığınız şeyin yalnızca içeriğine önem verip biçimi, plastik elemanları, onların birbiriyle ilişkisi, sanatsal yanı ihmal edilirse, o zaten olmaz. Eski Sovyetler’de komünizmin propagandasını yapan; son derece etkili, renklerin, plastik elemanların çok iyi kullanıldığı, çarpıcı kompozisyonları olan afişler vardı. Biçim ve içerik birbirini mutlaka tamamlıyor olmalı” şeklinde ifade etti.
 
‘Sanatçı zihninde özgür olsa da dış dünyada sansür var’
 
Nasıl ki tutsaklar cezaevlerinde bile özgür olabiliyorsa, sanatçının da işinin başına geçtiğinde özgür olabildiğini dile getiren Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Ama bu işi ortaya çıkarabilir mi, çıkardığında sağlam kalabilir mi, sağ kalabilir mi, paylaşabilir mi? Sansür diye bir şey var. Yazdığınız kitapların toplatılması, resim sergilerinin basılması diye bir şey var. Devlet tiyatrosu diye bir şey var; özel tiyatroların seçilenlerin desteklenmesi, diğerlerinin kösteklenmesi diye de bir durum var. Sonuç olarak özgürce bir şey yaratırsınız ama onu yaymanız aşamasında ciddi kısıtlamalarla karşılaşabilirsiniz. Onun dışında tuvalin karşısına oturduğumda özgürüm ve öyle olacak. Ama günün birinde biri çıkar, ‘bu resimde şöyle bir çıplak var’ deyip sergilenmesine engel olabilir” şeklinde belirtti.
 
‘Resim piyasası birkaç kişinin elinde’
 
Resim piyasasının birkaç kişinin elinde, galerilerin belli kişilere açık olduğunu dile getiren Vedia Yeşim Bayanoğlu, “Sergi açmak istediğinizde korkunç paralar dökmek zorundasınız. Sanat yaparak geçinemezsiniz. İktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler yaparsanız başınıza gelecek şeyler belli. Çiçek böcek çizerseniz işiniz biraz daha kolay olabilir” diye ifade etti.
 
‘Kendinizi neyle ifade etmek istiyorsanız onunla edin’
 
Çizmeye ve kesip yapıştırmaya devam edeceğini dile getiren Vedia Yeşim Bayanoğlu, sanatla ilgilenen kadınlara seslenerek, “İçinizden gelen sese kulak verin. Kendinizi neyle, nasıl, ne şekilde ifade etmek isteyebiliyorsanız onu yapın. Kimsenin ‘yapamazsın’ demesine kulak asmayın. Kimseyle paylaşma olanağınız yoksa kendi kendinize yazın, çizin, yırtın” dedi.