
Abdullah Öcalan’dan siyasete eleştiri: Menfaat ve rant kavgası yapılıyor
- 09:01 22 Eylül 2025
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL- Yıllar sonra İmralı’da müvekkilleri Abdullah Öcalan ile görüşen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztürk, “Sayın Öcalan, siyasetin süreci sahiplenme konusunda zayıf bir irade gösterdiğini ifade etti. Esas meselenin görmezden gelinerek menfaat ve rant peşine düşüldüğü, bunun kavgasının yapıldığı tespitinde bulundu” dedi.
Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 15 Eylül tarihinde İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştü. 2019 yılından sonra gerçekleşen avukat görüşmesine dair Asrın Hukuk Bürosu’nun paylaştığı bilgilendirmede Abdullah Öcalan’ın ara dönem yasaları ile hukuksal düzenlemelerin yapılması gerektiğine işaret ettiği belirtilmişti.
Gerçekleşen görüşmede yer alan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztürk, görüşmeye dair ajansımıza konuştu.
İmralı cezaevinde yıllar içerisinde derinleştirilen tecrit ile beraber avukat görüşmesinin engellenmesine dair aktarımda bulunan Raziye Öztürk, “Esasen tarihi boyunca tecrit düşüncesi ile inşa edilen İmralı ada hapishanesi Sayın Öcalan’ın İmralı’ya getirilmesi ile başka bir aşamaya evrildi. Sayın Öcalan 27 yıl boyunca baştan sona farklı aşamalardan geçen ama her defasında derinleşerek artan bir tecride maruz kaldı. İlk yıllar yoğunlaştırılmış bir tecrit rejimiyle başladı, zamanla mutlak bir tecride dönüştü ve sonunda bütün iletişim kanallarının kapatıldığı olağanüstü bir tablo çıktı karşımıza. Öyle ki Sayın Öcalan’ın 25 Mart 2021 tarihinde ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra kendisinden hiçbir şekilde haber alınamadı. Bu durum Ekim 2024’te, Sayın Ömer Öcalan’ın yaptığı kısa süreli görüşmeye kadar devam etti, yani tam 3 buçuk yılı aşkın bir süre demekti bu. O zamana dek ne Sayın Öcalan’dan, ne de yanında bulunan diğer müvekkillerimizden en ufak bir bilgi dahi gelmedi. Avukat görüşmeleri de aynı şekilde. 2011’den 2019’a kadar tek bir görüşme gerçekleşmedi. 2019’da ise sınırlı sayıda sadece 5 kez görüşülebildi, sonra yine kesildi. O günden bugüne, yani 6 yılı aşkın bir süredir yaptığımız tüm başvurular keyfi ve hukuki dayanağı olmayan gerekçelerle engellendi” dedi.
6 yıl sonra gerçekleşen avukat görüşü
Engellemelerin ardından 6 yıl sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatları olarak hem Abdullah Öcalan hem de İmralı’da bulunan Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar ile görüştüklerini ifade eden Raziye Öztürk, “15 Eylül 2025’te, biz Asrın Hukuk Bürosu’ndan üç avukat olarak İmralı’ya gittik. O gün, yıllar sonra ilk kez Sayın Öcalan’ı ve diğer müvekkillerimizi görebildik. Sayın Öcalan ile yaklaşık olarak bir buçuk saat diğer müvekkillerimiz ile de yarımşar saat süren bir görüşme gerçekleştirebildik. Müvekkillerimizden Sayın Hamili Yıldırım ve Sayın Ömer Hayri Konar 10 yılı aşkın zaman sonra ilk kez avukat görüşmesi yaptıklarından onlar açısından bu görüşme ayrı bir önem taşıyordu. Maalesef ki başka bir hapishanede olsalar sahip olabilecekleri binlerce saatlik avukat görüş hakkı burada tümüyle engellenmişti. En nihayetinde tüm bu görüşmeler, görüşme kayıt cihazının açık tutulduğu ve görevli personel nezaretinde gerçekleşti. Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimiz oldukça moralli, güçlü ve kararlıydı. Sayın Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı başarı ile yürütme ve sonuçlandırma kararlılığına bir kez daha şahitlik etmiş olduk. Kendisinin tüm halka, özellikle de cezaevlerinde bulunan yoldaşlarına, dışarıda demokratik toplum sürecine emek veren, çalışan herkese özel selamları vardı” diye belirtti.
‘Hukuki kapının aralanmasının bir işareti’
Abdullah Öcalan’ın, “Barış ve Demokratik Toplum” sürecinin geldiği aşamaya dair değerlendirmesini paylaşan Raziye Öztürk, şunları aktardı: “İmralı’ya gidişimiz aynı zamanda Bakanlar Komitesi toplantısının ilk gününe denk gelmişti. Bu sebeple de Sayın Öcalan’ın ilk değerlendirme konularından biri bu toplantı ve Komite’nin yaklaşımı oldu. Umut hakkının her ne kadar kendisi ile anılsa da gelinen aşamada binlerce insanı ilgilendiren bir noktaya geldiğini, ciddi ve samimi olmaları durumunda çözüm için rol oynayabilecekleri aksi taktirde devletin oyalama yöntemini tercih edeceklerini dile getirdi. Bu belirlemeden sonra gelinen aşama itibariyle yüzyıldır hukuk dışı tutulan Kürt olgusunun hukuki bir forma kavuşturulması ve aşılması gerekliliğini ifade etti. Komite’nin ilk toplantı günü adaya götürülüşümüz ile devlet ve siyaset kademesinde sorunun hukuki boyutuna dair yapılmaya başlanan değerlendirmeleri birleştirildiğinde bunun ‘hukuki kapının aralanmasının bir işareti’ olarak yorumlanabileceğini ifade etti.”
‘Sorunlar hukuksal reformlarla aşılabilir’
Abdullah Öcalan’ın altını çizdiği ara dönem yasaları ve demokratik hukuka dair değerlendirmelerde bulunan Raziye Öztürk, “Şüphesiz ki karakteri gereği bu tarz süreçlerin yürütme yönteminin tek taraflı olarak ilerlemeyeceği bilinen bir gerçeklik. Ekim ayından bu yana Sayın Öcalan’ın çağrısı ile kongre toplandı ve ardından örgütün feshi gerçekleştirildi, silahlı mücadele yöntemine son verildiği deklare edildi. Fesih sonrası iyi niyet adımı olarak 30 kişilik bir gerilla grubu dünya kamuoyuna açık bir biçimde silahlarını yaktı. 9 aylık çok kısa bir süre içerisinde yaşanan bu gelişmelerin ardından gelecek aşamanın ‘demokratik entegrasyon’ ve ‘özgürlük yasaları’ nı hayata geçirme olması işin doğası gereğidir. Sayın Öcalan da aldığı inisiyatif sonrası yaşanan bu gelişmeler üzerinden değerlendirmeler yaparak Kürt sorununun siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel birçok boyutunun olduğunu ve bunun ancak hukuksal reformlarla aşılabileceğini ifade etti. Geçiş süreci olarak adlandırabileceğimiz bu süreçte ise norm devleti olabilmenin bir gereği olarak ara dönem yasalarının çıkarılarak buna yönelik adımların atılmasının bir gereklilik olduğunu belirtti” ifadelerini kullandı.
‘Sayın Öcalan’ın ilk değerlendirmesi umut hakkına dair oldu’
Abdullah Öcalan’ın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin "umut hakkı"na dair verdiği karara ilişkin konuşan Raziye Öztürk, “İmralı’da yapmış olduğumuz görüşmede Sayın Öcalan’ın ilk değerlendirmesi ‘umut hakkına’ dair oldu. Maalesef ki Bakanlar Komitesi bu aşamaya kadar da umut hakkının tanınmamasının ‘işkence yasağına aykırı’ olduğu tespitine denk düşen bir yaklaşım içerisinde olmadı ve biz bunu politik bir tutum olarak değerlendirdiğimizi çokça ifade ettik, etmeye de devam ediyoruz. Binlerce insanı doğrudan etkileyen böylesi bir meselenin ancak 7 yıl sonra gündeme alınması ve aradan geçen 12 yıla rağmen herhangi etkili bir adım atılmaması, bu konuyu hukuki bir çerçevede ele almayı oldukça güçleştiriyor. Ayrıca Komite’nin, Türkiye’nin umut hakkına ilişkin yasal reformlar yapması ve buna dair bilgilendirme sunması için 9 aylık uzun bir süre tanıması da ertelemeci ve öteleyici tavrını teyit eden bir yaklaşım oldu. Ancak Komite’nin ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ çerçevesinde TBMM bünyesinde kurulan komisyona anlam atfederek bu hususta komisyon zemininin kullanılabileceğine işaret etmesini de önemli bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Bu çerçevede komisyonun barış ve demokratik toplum sürecinin gerekliliklerine uygun davranarak, hem umut hakkının hem de söz konusu sürecin en önemli temel muhatabı olarak Sayın Öcalan’ı dinlemesinin daha fazla ertelenmez olduğunu düşünüyoruz. Yine Bakanlar Komitesi’nin de ara kararında ifade ettiği üzere Meclisin kendilerine sunulmuş olan kanun tekliflerini bir an önce kabul ederek gerekli hukuki düzenlemeleri yapması, hem hukukun hem de siyasetin bir gereği olarak Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması zorunluluk durumundadır” sözlerini kullandı.
Birey tecridi ancak kendi olarak aşabilir
Raziye Öztürk, Abdullah Öcalan’ın, siyasi alanın süreci sahiplenmesini ve toplumsal kesimlere düşen sorumluluğa dair değerlendirmesini şöyle aktardı: “Hukuksal durumu, ulusal ve uluslararası yargı mekanizmalarında tecride ve haber alamama durumuna dair devam eden başvurular hakkında tarafımızca kapsamlı aktarımlar yapılması üzerine Sayın Öcalan bizler özelinde toplum üzerindeki tecrit durumuna değindi ve bunun ancak bireyin ‘kendisi’ olunabilerek aşılabileceğini ifade etti. Ve ‘kendilik’ kavramını ‘Cemilê Çeto kerê keto’ sözü üzerinden anlattı. Çeto Kürtlüğünden kaçan ve halkına ihanet eden biri. İhaneti karşılılığında ödüllendirileceğini düşünürken bu davranışı nedeniyle muhatap dahi alınmamış, astırılmıştır. Bu örnek vesileyle Sayın Öcalan bireyin ve toplumun kendini diliyle, kültürüyle, tarihiyle kısacası tüm gerçekliğiyle komünal değerler ölçüsünde yeniden yapılandırarak var etmesinin önemine değindi ve ancak bu temelde özgürleşelebileceğini ifade etti.”
Siyasete yönelik eleştiri
“Sayın Öcalan, siyasi alanın ise süreci sahiplenme konusunda zayıf bir irade gösterdiği eleştirisini yaptı” ifadelerini kullanan Raziye Öztürk, “Esas meselenin görmezden gelinerek menfaat ve rant peşine düşüldüğü, bunun kavgasının yapıldığı tespitinde bulundu. Görüşme sırasında demokratik ulus çerçevesinde ortak bir yaşamda ve demokratik cumhuriyet projesinde ısrarcı olduğunu ve bunu uygulayabilecek teorik ve pratik güce sahip olduğunu bir kez daha yineledi. Siyasetin de buna uygun hareket ederek bu sürece denk düşecek biçimde inisiyatif alıp etkin bir rol almasının barışı inşa etmede çok önemli bir yeri olduğunu yineledi.”
Kadınlara sürecin nihai başarısı için hazırlanma çağrısı
Abdullah Öcalan’ın kadınların sürece katılımına önem verdiğini vurgulayan Raziye Öztürk, “Sayın Öcalan toplum tarihinde ilk sömürünün cinsiyet alanında gerçekleştiğini ifade ederek yeni dönem paradigmasını kadın özgürlük temelinde inşa etmiştir. Bu kapsamda kadınların yeni dönemi inşa sürecinde öncü rolünde olmasını oldukça önemsiyor. Süreç ile birlikte kendisine cezaevlerinden gelen bazı mektupların verildiğini ve özellikle genç kadınların yoğunlaştığı felsefik ve ideolojik konulardan bir hayli etkilendiğini ifade etti. Bize bazı kadın cezaevlerinden bildiği isimleri büyük bir merak ve heyecanla sorarak özel selamlarını iletti. Kadın ve gençlerin ‘Demokratik Toplum ve Barış’ sürecinin nihai başarısı için hazırlanmaları çağrısında bulundu” ifadelerini kullandı.
Avukat görüşmeleri devam etmeli
Avukat görüşlerinin sistematik olarak gerçekleşmesi gerektiğini dile getiren Raziye Öztürk, “Ulusal mevzuat gereği biz avukatların müvekkilleri ile mesai saatleri içerisinde görüşebilmesi önünde herhangi bir engel bulunmuyor. İmralı ada hapishanesindeki aile ve avukat görüşmelerinin hukuk dışı bir biçimde engellendiği ve bu engellemenin İmralı’da uygulanan tecrit politikasıyla ve de bir bütünen siyasi yolların kapatılarak çatışma ve şiddet yolunun tercih edildiğinin bir göstergesi olduğunu ifade etmiştik. Hem hukukun uygulanmasının bir gerekliliği olarak hem de siyaseten gelinen aşama itibariyle avukat görüşmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılarak düzenli ve sistematik bir biçimde görüşmelerin gerçekleşmesi gerekmektedir” sözlerini kullandı.