'Cezasızlık politikası bireysel değil yapısal bir sorun'

  • 09:03 3 Ağustos 2025
  • Güncel
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Geçtiğimiz günlerde Xana Axpar’da 4 çocuğa hem fiziksel hem de psikolojik anlamda şiddet uygulayan failin serbest bırakılması kararına tepki gösteren Diyarbakır Çocuk Hakları Merkezi Kurulu yürütme üyesi Avukat Ayşegül Moray, bu gibi kararların faillere güç verdiğini ve uygulanan cezasızlık politikasının bireysel değil yapısal bir sorun olduğunu söyledi.
 
Yargının siyasallaştığı mevcut süreçte toplum her geçen gün büyük ve güç sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Şiddetin, baskının ve katliamın meşrulaştırıldığı sistemde insanlar her gün ölümle burun buruna geliyor. Türkiye’de kişileri korumaya yönelik anayasada yer alan haklar ise yalnızca kâğıt üzerinde kalıyor. Uygulanan cezasızlık politikaları ve ödül niteliğindeki cezalar da faillere cesaret vererek yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu duruma örnek olarak geçtiğimiz günlerde Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçesinde yaşanan olay gösterilebilir. Üvey abi, üç kardeşine önce işkence uyguladı, ardından bu işkence görüntülerini dijital medyada paylaştı. Olay sonrası soruşturma başlatıldı ancak fail mahkeme kararıyla serbest bırakıldı. Pedagog ise işkence gören çocukların “aileyle birlikte yaşayabilir” olduğuna karar verdi. 
 
Süreci en başından beri takip eden Diyarbakır Çocuk Hakları Merkezi Kurulu yürütme üyesi Avukat Ayşegül Moray, davanın işleme sürecine ve uygulanan cezasızlık politikasına ilişkin konuştu.
 
Fail ve işkenceye maruz kalan çocuklar aynı alanda tutuldu
 
Askerler tarafından fail ile işkenceye maruz kalan çocukların aynı alanda tutulduğunu belirten Ayşegül Moray, “Videoyu ilk gördüğümüzde koruma önlemlerinin alınması için Alo 183’ü aradık ve bakanlığa bildirdik. Aradan on gün geçti hiçbir geri dönüş olmadığı için biz tekrardan iletişime geçtik. Ve bize çocukların o evde kalmalarının ‘uygun olduğu’ bilgisi verildi. Biz de bu sebeple görevlilere karşı suç duyurusunda bulunduk. Bu paylaşımdan akabinde görevlilerin eve giderek çocukları koruma altına aldığı bilgisi bize iletildi. Çocukların beyanının alınması için Ceza Mahkemesi Kanunu’ndan (CMK), avukat görevlendirilmesi yapıldı. Daha sonra bize Çınar Höyük Jandarma Komutanlığı’nın bahçesinde mağdur çocuklarla şüphelilerin aynı yerde tutulduğu, oturdukları ve tuvalet ihtiyaçlarını dahi aynı yerde giderdiği bilgisi verildi. Biz de derhâl oraya gittik ve çocukların beyanlarının alınması üzerine konuştuk. Orada Aile Sosyal Politikalar İl Müdürü, görevli pedagog, İl Jandarma Komutanlığı ve onunla beraber diğer askerler bulunuyordu. Hatta askerlerin ‘bizim orda bulunarak ifadenin alınmasını geciktirip süreci baltaladığımız’ şeklinde iddiaları da oldu” ifadelerini kullandı.
 
Pedagogdan çocuklar ‘aileyle kalabilir’ kararı
 
Ayşegül Moray, bu kadar işkenceden sonra pedagogun ‘Çocuklar aileyle kalabilir” kararının yanlış ve tehlikeli olduğunu “Biz sadece çocukların aileyle yaşamasını uygun gören pedagogun bu kararına karşı şerh bildirmek amacıyla oraya gitmiştik. Orada beyan alan kişin yönlendirici olmamasını istiyorduk. Kamera eşliğinde bir pedagog ve avukatla ifadenin alınmasını istiyorduk. Dediğimizi de yaptık. Daha sonra Diyarbakır’dan başka birinin görevlendirileceği tarafımıza bildirildi. Aslında biz de bunu bekliyorduk. Daha sonra savcılık talimatıyla bir sonraki gün ifadelerinin alınacağı; çocukların kuruma gönderileceği tarafımıza iletildi. Çocuklar koruma altına alındıktan sonra da gittik. Bir sonraki gün ise çocukların ifadeleri Diyarbakır Çocuk İzleme Merkezi’nde (ÇİM) alındı” sözlerine yer verdi.
 
Daha önce de şiddet gören çocukların kimliği yok
 
Araştırmalar sonucunda ailenin daha önce de çocuklara şiddet uyguladığını ve şiddete rağmen çocukların tekrar aileye verildiğini söyleyen Ayşegül Moray, “Ayrıca bu çocuklar daha öncesinde de kurum koruması altına alınmış sonra tekrar aileye teslim edilmiş. Aynı zamanda üç çocuğun kimliğinin olmadığını öğrendik. Daha öncesinde de kurum koruması altında kimlik tespiti yapılmıyor ve kimliklerin olmadığı fark edilmiyor. Üç çocuk yaşını bile bilmiyordu. Ayrıca önleyici mekanizmaların eksikliği tarafımıza bildirilen şeylerden bir tanesi.  Eleman ve fiziki koşulların yetersizliği ve güvenli olmamasından kaynaklı çocuklar orada koruma altına alınmak istemiyor. Yani kendi evlerinde birçok ihmal ve istismara maruz kalmalarına rağmen yine de orda bulunmak istemiyorlar bu da sosyal hizmet kurumlarının yetersizliğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
 
‘Çocuklar annelerinin kim olduğunu bilmiyor’
 
Çocukların sağlığı için orada bulunan avukatlara askerler tarafından suçlamaların yapıldığını aktaran Ayşegül Moray, “İfadelere baktığımızda üç çocuğun kendi annelerinin kim olduğunu bilmemeleri göze çarpan şeyler arasındaydı. En küçük çocuğun yaşı çok küçük olduğu için ifadesi alınmadı. Baba, ‘avukatlar neden çocuklarımı elimden alıyor’ diyordu. Halbuki bizim orada bulunmamızdaki amaç, ifade alınacağı önceki ve sonraki aşamada çocukların hiçbir şekilde usulsüzlüğe maruz kalmasını önlemekti. Ama tarafmışız gibi gösterildik. Yine biz oraya gittiğimizde çok ilginç bir manzarayla karşılaştık. Çardakta çocuklar, şüpheli baba yani herkes birlikte oturuyor ve ifadelerinin alınmalarını bekliyorlardı. Şu an çocuklar Sosyal Hizmetler Kurumu’nda. Ayrıca şüpheli de aynı gün gözaltına alındı sonra sulh cezada adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Savcılık karara itiraz etti ama şüpheli hala serbest” dedi.
 
‘Cezasızlık politikası bireysel değil yapısal bir sorun’
 
Ayşegül Moray, olayın ardından failin serbest bırakılmasına tepki göstererek, cezasızlık politikasının bireysel değil yapısal bir sorun haline dönüştüğünü ifade etti. Cezasızlık politikasının faili koruduğunu da belirten Ayşegül Moray, “Bu durum faili korumakla kalmıyor diğer failleri cesaretlendiren bir şey haline geliyor. Önleyici mekanizmalar görevini yerine getirmediğinde bu tarz olaylarla karşılaşılabiliyor. Şuan çocuklar birden fazla karakola, çocuk izleme merkezine gitmek zorunda kalıyor. Adalet sistemine çok küçük yaştaki çocuklar birden fazla kez maruz kaldı. Orada görevliler yükümlülüklerini yerine getirse bu tarz şeylerle karşılaşamayabiliriz. Ayrıca çocuğun da beyanı esas alınmalıdır. Mesela burada çocuğun beyanı esas alınmadı” diye konuştu.
 
‘Adalet sisteminde çocuk örseleniyor’
 
“Amacımız bir şekilde çocuklarla ilgili kanunun bir şekilde uygulanmasını sağlamak” olduğunu söyleyen Ayşegül Moray, “Kanun ve yönetmelikler aslında buna çok elverişli. Çocuk koruma kanunu gibi… Ama mesele bunu uygulayabilmek ve bütün aşamalarda herhangi bir usulsüzlüğün gerçekleşmesini engellemek. Sadece tek aşamada olmuyor, bunun birçok kolu var. Hepsinin uygun ve bir arada yerine getirmesi gerekiyor ama böyle işlenmiyor. Bu gibi olaylarda eksiklik yine çocukların mağdur edilmesine sebep oluyor. Biz zaten çocuğun bir şekilde adalet sisteminin bir parçası olmasını istemiyoruz. Çünkü bu çocuğun örselenmesine neden oluyor. En basiti bu olayda çocuklar korunma altına alınmadan önce ifadeleri alındığında ‘ben hapse girmek istemiyorum’ diyordu. Çünkü parçası oldukları şeye dair bir şey bilmiyorlardı” sözlerine yer verdi.
 
‘Kolluk kuvvetlerinin üniformaları, silahları çocukları korkutuyor’
 
Ayşegül Moray, kolluk kuvvetlerinin de çocuklara yaklaşımın yanlış olduğunu, çocukları korkuttuğunu belirterek, şunları söyledi: “Yine ifade alınırken orada bekleyen jandarmaların üniformalı olmaları çocukları ürküten bir noktada duruyor. Biz bunu tercih etmiyoruz. Gördüğümüzde de dile getiriyoruz ve üniforma ile çocukların yanına gelmeyin. Ya da silahları araçta taşıyın gibi taleplerimiz çok oldu. Çocuklar gerçekten bu durumdan korkuyor ve koruma altına alınacaklarını dahi bilmiyorlar. Hapse gireceklerini düşünüyorlar. Tabi koruma altına alındıklarında da orada ki koşullar kendilerini endişelendiriyor.”