
Barışın toplumsallaşması sürecine çağrı: Mücadeleye ortak olalım
- 09:03 22 Mayıs 2025
- Güncel
ANKARA - Barışın toplumsallaşması sürecinde bütün kadınların mücadeleye ortak olması gerektiğini belirten kadınlar, “Şiddetten uzak bir yaşam ancak kadınların mücadele ettiği ve kadınların kurucu olduğu bir yaşamla mümkün” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’a yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısıyla beraber Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partinin (DEM Parti) ‘Barışı Toplumsallaştırma’ süreci için başlattığı çalışmalar sürüyor.
Haymana’da düzenlenen Hıdırellez şenliğine katılan kadınlar barışı toplumsallaştırma sürecinde kadınların rolüne dair konuştu.
‘Toplumun barışması için süreci herkes desteklemeli’
DEM Parti Kadın meclisi üyesi Filiz Yabasu, barış görüşmelerin başladığı süreçten beri sürecin akamete uğratılmaması için ciddi çalışmaların olduğunu söyledi. Filiz Yabasu, “Bu yıl ki Hıdırellez şenliği Sırrı Süreyya Önder’e adandı. Barış görüşmelerinin başladığı günden beri herkes tarafından sürecin akamete uğramaması için ciddi bir çalışma söz konusu. Bu çalışmanın büyük bir yükü kadınların üzerinde. Kadınlar bu süreçte çok ciddi etkinlikler, ev ziyaretleri ve çeşitli kurumlarla ziyaretler yaptılar. Barış gerçekten çok önemli. Uzun yıllardır bu ülkede çok ciddi bir savaş var. Yıllardır bu savaş her iki tarafa da çok büyük yıkımlar getirdi. Toplumun barışması isteniyorsa bunun herkes tarafından desteklenmesi gerekiyor. Yıllardır süre gelen bu halkın içine yayılan özellikle belirli bölgelerde yaygın olan düşmanlığın bitmesi açısından çok önemli” şeklinde konuştu.
‘Sürecin başarıyla sonuçlanmamasının kimseye faydası olmaz’
Filiz Yabasu, bahsedilen kardeşliğin gerçek bir kardeşliğe dönüşmesi gerektiğini belirterek, “Umarım başarıya ulaşır. Bu işin sonuçlanmamasının hiç kimseye faydası olmaz. Özellikle bu acıyı çok yaşayan anneler, hiçbir zaman savaşın olmasını istemez. Çünkü savaşın mağduru her zaman kadınlardır. Bunu her savaşta görüyoruz. Burnumuz dibindeki Gazze savaşında kadınların çocukların ne kadar mağdur olduğunu biliyoruz. Daha geçmişte Yugoslavya, Saray Bosna’da ki kadınların ne kadar mağdur olduğunu ve yıllardır bunun travmasını yaşadığını biliyoruz. Bunun sayılmayacak kadar çok örneği var önümüzde. Bu yüzden barış hepimizin sorunu ve umarım barış süreci hiçbir sorun çıkmadan hemen olmayacak tabi uzun bir süreç ama umarım sonuca ulaşır” diye belirtti.
‘Amacımız tüm kadınların barış sürecinde mücadeleye ortak olması’
Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifi’nden Emine Akyazılı, 2019 sürecinde var olan “Kadınlar İçin Barış İnisiyatifinden” şimdi ise “Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifi” olarak devam ettikleri oluşumlarından bahsetti. Emine Akyazılı, “Kadınlar olarak, şiddetin kol gezdiği, her gün 3 kadının öldürüldüğü bir savaş durumu yaşamaktayız. Kadınlar olarak zaten mücadele ediyoruz ama son dönemde şiddetten uzak, eşit, özgür ve kararlarımıza saygı duyulan bir yaşam için barışın şart olduğunu düşünüyoruz. Barışın toplumsallaşmasında kadınların rolünün çok fazla olduğunu görüyoruz. Bizler mahallelerde toplantılar yapıyoruz. Evlere giderek barış üzerine sohbetler gerçekleştiriyoruz. Batıkent derneğimizde düzenli olarak kadınlarla bir araya gelip barış üzerine konuşuyoruz. Çeşitli kadın eylemlerinde barış sesini ve sözünü yükseltiyoruz. Amacımız son dönemde hepimizi umutlandıran barış sürecinde, barışın toplumsallaşması. Sadece biz mücadele eden kadınlar değil tüm kadınların bu barış sürecinde mücadeleye ortak olması gibi çok temel amacımız ve umudumuz var. Kadınlar şiddetin birebir muhatabı olduğu için barış süreci çok önemli. Şiddetten uzak bir yaşamın ancak kadınların mücadele ettiği ve kadınların kurucu olduğu bir yaşamla mümkün” diyerek kadınları Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifine davet etti.
‘Halkların kendi kültürü ve dilini yaşayabilmesi için barış çok önemli’
Özgür Ağ ise şu ifadeleri kullandı: “İnsanca yaşayabilmemiz için bütün halkların kültürünü, dilini, geleneğini rahat yaşayabilmesi ve kabul edilebilmesi için barış çok önemli. Bu noktada her bireyin elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyorum. Onlar öncüsü oldu bizde bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Kadın yaşamın kendisi, kökü aslında yaşamı var eden kadın rahmi ve kadın dünyası o yüzden bütün yaşamın dengede kalabilmesi için kadınların bu noktada elini taşın altına koyması lazım.”