
Kuşakların barış mücadelesi (3)
- 09:01 7 Mayıs 2025
- Dosya
2000’de doğanların kafasındaki soru işareti: Barış nasıl bir şey?
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Barış mücadelesinin 3’üncü kuşağından olan “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi”nden Newroz Ünverdi, “Barışı kuşak olarak hiç deneyimlemedik. Kadın özgürlüğünü ve toplumu esas alan barışı deneyimlemek istiyorum. Savaşın bu kadar mağdur edileni olurken, barışın da inşa edeni ve toplumsallaştırılması için taraf olacağımızı ifade ediyoruz. Tahayyül ettiğimiz şeyi yaşamsallaştırmaya çalışacağız” dedi.
Yıllardır sürdürülen savaş politikalarının halklara neler yaşattığı ve barışın inşasının topluma neler getireceği konusundaki tartışmalar uzun süredir devam etmesine rağmen, son süreçte bu tartışmalar derinleşmiş durumda. Her kesimden barışa dair sözler ve çabalar ortaya konulurken, barışın öznesi olan kadınlar da “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi”nde bir araya gelerek ortak barış mücadelesi yürütüyor.
İnisiyatifte 3’üncü kuşak barış mücadelesi yürüten Newroz Ünverdi, genç kadınların neden barış mücadelesi yürüttüğüne dair konuştu.
2000’de doğanların kafasındaki soru işareti: Barış nasıl bir şey?
İnisiyatifte neden yer aldığını ve barış mücadelesi yürüttüğünü anlatan Newroz Ünverdi, “2000’li yıllarda bir Kürt kadın olarak, bu iktidarın olduğu dönemde doğdum, büyüdüm. Alternatif olanı hiç deneyimlemedim; sadece duydum, anlatılanı bildim. Deneyimlemediğim için hep ‘barış nasıl bir şey?’ diye bir soru işareti vardı kafamda. Z kuşağı olarak artık kadın özgürlüğünü ve toplumu esas alan barışı deneyimlemek istiyorum. İnsanlar barış kavramından, barışı yaşamaktan çok uzaklaştı. İnsanlar süreklileşen bir şiddet silsilesi içinde doğup büyüdüğü için alternatif olanı görmedi. Biz alternatifi yaratmak için mücadele yürütüyoruz. Kadının özgürlüğünü ve toplumun özgürlüğünü zeminine alarak bu mücadeleyi yürütüyoruz. Bu mücadele, çok önemli deneyimlerin miras alındığı bir mücadele.
3’üncü kuşak olarak tanımladığımız Z kuşağı, çok geniş alanlara yayılmış bir barış mücadelesi deneyimine maalesef sahip değil. 3’üncü kuşağın kurmaya çalıştığı barış mücadelesi de bu mirasla harmanlanarak oluşturulan bir mücadele” dedi.
‘Erkeklerin istediği bir barışı istemiyoruz’
“Genç kadınlar ve kendim için barış bir var olma halidir” diyen Newroz Ünverdi, şunları dile getirdi: “Gençler birçok alanda sıkıştırılıyor. Yaşam hakkının, örgütlenme hakkının, öğrenme hakkının sınırlandırıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Bunların bağlantısını doğrudan savaşla kurabiliriz. Kürdistan’da yürütülen çatışma halinin buradaki metropollere yansıma biçimi; hakların gasp edilmesi ve yaşama halinin sınırlandırılması oluyor. Gençler bu nedenle barış mücadelesine ihtiyaç duyuyor. Sistematikleşen şiddeti, normalleştirilen cezasızlığı savaştan ayrı ele alamayacağımız bir gerçeklik. Kendi benliğinden koparılarak iktidarın istediği bir benlik, kadın yaratılmaya çalışılıyor. Bu da farklılaşan savaş politikaları ile gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Cezasızlığın normalleştirilmesi özel savaş politikasıdır
Kürdistan’da özel savaş politikaları yürütülüyor, kültürel bir yozlaşma örgütleniyor. Biz bunu savaş politikasının dışında ele alamayız. Kadına yönelik şiddet, şiddetin sistematikleşmesi ve cezasızlığın normalleştirilmesi özel savaş politikasıdır. Bunlar, var olma haline bir müdahaledir. Tam da bu noktada kadınların kendi kimliği, dili, yaşam biçimi ile kendini var etmesini barış olarak tanımlayabiliyoruz. Savaşın tanımı ve formatı nasıl değiştiyse, iktidarlar ve erkekler tarafından oluşturulan barış tanımının da kadınlar tarafından değiştirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Biz erkeklerin istediği bir barışı istemiyoruz. Erkeklerin kendileri ve iktidarları için istedikleri bir barış istemiyoruz. Kadınların mücadelesini gören ve bunu toplumsallaştırmak için engel olmayan bir barış mücadelesi istiyoruz. Bugün bizim yürüttüğümüz mücadele de bu eksende yürüyor. Savaşın bu kadar mağdur edileni olurken, barışın da inşa edeni ve toplumsallaştırılması için taraf olacağımızı ifade ediyoruz. Kadınlar olarak artık barışın tanımının değişmesi gerektiğini söylüyoruz.”
‘Barış mücadelesini örgütlemeye çalışıyoruz’
2013-2015 çözüm süreci sonrasında savaşın daha da derinleştiğini kaydeden Newroz Ünverdi, bu sürecin iktidarın barış tanımının değiştirilmesi gerektiğini ve kadınların yeni bir barış tanımı oluşturmasının zorunluluğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Newroz Ünverdi şöyle devam etti: “Gençlerin, kadınların, ötekileştirilen kesimlerin barışın tarafı olma zorunluluğu var. Biz de bu inisiyatif ile birlikte ‘barışın tarafıyız’ diyoruz. Erkek egemen iktidar, kadını ne kadar süreçlerin dışında tutmaya çalışsa da biz barışı savunduk, mücadele ettik ve barışın kurulma sürecinde de sözümüzü kuracağız; çünkü bizim hayatımız söz konusu. Savaş süreçlerinde mağdur edilenin, göç yollarında farklı şiddet biçimlerine maruz kalanın kadın olduğunu çok net görüyoruz. Bu kadar mağdur olan kadınlar olarak barışı kurarken mağduriyeti üzerimizden atarak barış mücadelesi örgütlemeye çalışıyoruz.
Kadının öznesi olduğu, ötekileştirilen her kesimi gören bir noktadan barış tahayyülümüz var. Ama bu sadece tahayyül değil; çünkü biz oluşturduğumuz inisiyatif ile yürüteceğimiz çalışmalarla tahayyül ettiğimiz şeyi yaşamsallaştırmaya çalışacağız. İktidarın kadın-erkek eşitliğini, hak mücadelesini birbirinden uzaklaştırdığı, cinsiyetçiliği toplumun her alanına yaydığı bir noktada biz ilk olarak cinsiyetçilikle mücadele ediyoruz. İktidar, kadın olma halimiz ile var olmamızı istemiyor. Bunun karşısında biz var olma mücadelesi yürütüyoruz. Barış mücadelemiz de var olma mücadelemizin bir parçası.”
‘Barışa neden ihtiyaç var?’ sorusunun cevabı
“2013-2015 sürecinden sonra çok net gördük ki, temas etmediğimiz birçok alan savaşın acı yüzüne sırtını dönen bir hale geldi” diyen Newroz Ünverdi, barışın toplumsallaşmasının en önemli aşama olduğunu vurguladı. Newroz Ünverdi şu ifadeleri kullandı: “Toplumun her alanına yoğun bir şekilde temas etmemiz gerekiyor. Bunu kadın özgürlüğünün gereklilikleriyle birleştirerek yapmamız gerekiyor. Türkiye ve Kürdistan tarihine baktığımızda Kürt kadın hareketi, Türkiye kadın hareketi, feminist hareket birçok alanda ortak mücadele hattı çizdi. 90’larda savaşa, milliyetçiliğe, militarizme karşı yürütülen ‘Arkadaşıma dokunma’ kampanyası, ‘Kadınlar birbirine doğru yürüyor’ kampanyası, Barış İçin Kadın Girişimi deneyimi var. Bunların hepsi kadınların ortak mücadele zeminine olan ihtiyacından doğdu. Son 10 yılda artan ve format değiştiren savaş politikalarına son vermek; kadın özgürlük mücadelesini barış mücadelesi ile birleştirebilmek ve barışın tarafı olmak için umutla, coşkuyla, inançla ‘Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’ni kurduk.
Parçalı duruşumuz mücadeleyi zorlaştıracak
Barışa ihtiyacımız var çünkü şiddete maruz bırakılmak istemiyoruz, ekonomik krizle karşı karşıya kalmak istemiyoruz, örgütlenmek istiyoruz, değişim ve dönüşüm istiyoruz. Barışın tarafı olduğumuz için mücadele ediyoruz. Karşımızda binlerce yıldır parçalı olmayan ve bütünlüklü saldırı halinde olan erkek egemen bir iktidar var. Bu iktidara karşı bizim parçalı duruşumuz, mücadelemizi zorlaştıracak bir noktaya getiriyor. Dolayısıyla ortak mücadele zeminini kurmak bizim için olmazsa olmaz. Parçalı durulduğu noktada erkek egemen iktidar alana sızıyor. O nedenle barış eksenli ortak kadın mücadelesine ihtiyacımız var. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak inisiyatif zemininde buluştuk ve mücadele örgütledik. Kadın özgürlüğünün yaşamla buluşturulması, bizim nihai hedeflerimizden biri.”