DEM Parti görüşmelerini tamamladı: Sürecin boğulmaya çalışılmasını kınıyoruz

  • 16:10 17 Mart 2025
  • Güncel
ANKARA - Siyasi partilerle yaptıkları görüşmenin tamamlanmasının ardından açıklama yapan DEM Parti Eş Genel Başkanları, İmralı’ya gidişle ilgili birkaç gün içinde bir programın netleşeceğini belirterek, “Deyim yerindeyse okyanusu geçtik şimdi derede provokasyonlarla bu süreci boğmaya çalışılmasını kınıyoruz bunu eleştiriyoruz. Asıl sorumluluk burada iktidara düşüyor” dedi.  
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Siyasi Parti Temsilcileri, Sivil Toplum Örgütleri (STK) ve Kurumlarla bir dizi temas başlattı. Son olarak başlatılan görüşmeler Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Adalet Kalkınma Partisi (AKP) ile Meclis'te görüşerek tamamlandı.
 
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ile Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’ten oluşan heyet tarihi çağrıya dair başlattıkları görüşmeler çerçevesinde Mecliste basın açıklaması düzenliyor.  
 
Burada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, AKP ve MHP ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı konuştuklarını kaydetti. İmralı Adası'nda yapılan üç görüşmeye dair bilgilendirme yaptıklarını dile getiren Tuncer Bakırhan, “Her iki partiyle de barışın hukukunu konuştuk. Barışı nasıl bu topraklarda mümkün hale getirebiliriz konusunu uzun uzadıya değerlendirdik. Kürt meselesinin çözümünü demokratikleşme meselesini ele aldık. Bu iki meseleye ilişkin kendi düşüncelerimizi önerilerimizi sunduk” dedi.  
 
Halkın talepleri iletildi 
 
Asrın çağrısının ardından 101 büyük merkezli halk toplantıları aldıklarını, toplumun örgütlü diğer dinamikleriyle görüştüklerini anımsatan Tuncer Bakırhan, “Yapmış olduğumuz görüşmelerde, gezilerde halkın ortaya koymuş olduğu düşüncelerde demokrasi ve hukuki adımların atılması en öncelikli talepler ve sorulardı. Bunu da görüştüğümüz partilere ilettik. İnsanlar güven ve güvencenin sağlanması konusunda çok yoğun talepler ileri sürdüler. Biz de bu sürecin selametle yürümesi için güven verici adımların sürecin ilerlemesine uygun gereklerin yerine getirilmesi gerektiğini her iki partiyle de paylaştık. Adımların atılması halinde hem küresel hem bölgesel düzeyde karşı karşıya kaldığı risklerden çok kolaylıkla çok rahatlıkla korunabileceğini belirttik. Bu meseleleri tartıştık” sözlerini kullandı.  
 
‘Kobanê’deki 7 çocuk mu güvenlik tehdidi?’
 
Abdullah Öcalan’ın çalışma ve iletişim koşullarının düzeltilmesi gerektiğini de aktardıklarını ifade eden Tuncer Bakırhan, “Bu daha önce parlamentoda bulunan siyasi partilerin vermiş olduğu kayyım yasa tasarısının meclis başkanı tarafından gündeme alınabileceğini, iyi niyet gerekleri olarak bunları söyledik. Demokratik adımların atılması için bir hazırlığın ve çalışmanın yapılması gerektiğini belirttik. Suriye’de kalıcı barış için kendi etkisini kullanmasının aynı zamanda buradaki sürece de katkı sunacağını belirttik. Tarihsel bir süreç içerisinde olduğumuzu ve yapılması gerekenlerin belli olduğunu, iktidarın da muhalefetin de bizlerin de yapılması gerekenler konusunda ödevlerimizi yerine getirmemiz gerektiği üzerinde durduk. Bunları ilettik. Biz barış umudunu büyütmek için bu turları yaparken çok üzücü bir haberle sabaha uyandık. 7’i çocuk 9 kişinin yaşamını yitirdiği Kobanê’deki saldırıyı hep birlikte izledik. Bu saldırıyı kınıyoruz. Öfkemiz büyük. Büyük üzüntü içerisindeyiz. Bu ve benzeri saldırıların hem Suriye’de hem de burada yürüyen süreçlere çok büyük zarar verebileceğini belirtmek istiyoruz. Daha önce Sayın Öcalan ile de yapılan görüşmelerde en son bizim yaptığımız görüşmede de Sayın Erdoğan’ın da ısrarla altını çizdiği bir mesele vardı. Her ikisi de sabotajlara dikkat çekmişti. Siz de bunları takip ettiniz. Biz de bu sabotajlar kim tarafından yapılmışsa açığa çıkarılması gerekiyor. Bu sabotajları yapanların, bu sabotajların emrini verenlerin bir an önce açığa çıkarılması gerektiğini belirtiyoruz. Güvenlik tehdidi diyenlere de bir çağrı yapmak istiyor ve soruyoruz. Kobanê’deki 7 çocuk mu güvenlik tehdididir” diye sordu. 
 
‘Barış bu tür provokasyonlarla sınanmamalı’
 
Tuncer Bakırhan şöyle devam etti: “Kobanê’de 7 çocuğun katledilmesi mi bu güvenlik tehdidini ortadan kaldıracak? Bu katliamı kabul etmiyoruz. Bu katliam konusunda dahli olan emir veren bunu yapan yaptıran kişilerin kurumların kim olduğunun açığa çıkarılması gerekiyor. Bu öyle sıradan bir saldırı değil. Roboskî’deki provokasyon ve katliam neyse bir süreç yürürken Paris katliamı neyse bu da aynı derecede bir katliamdır. Bunların bu sürece bir yararı, bir katkısı yok. Bunlar süreci provoke eden yaklaşımlardır ve bundan vazgeçilmesi gerekir. Kim yapmışsa. Sayın Erdoğan bir konuşmasında 'bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede tedbir alacağız' demişti. Aynen kendi söylediklerini tekrar ettim. Buradan Sayın Erdoğan’a beklentimizi iletmek istiyorum. Bu sabotaj bir an önce açığa çıkarılmalı, failleri bulunmalıdır. Yargılanmalıdır. Barış bu tür provokasyonlarla sınanmamalıdır. Biz de çok iyi biliyorduk bu süreç çeşitli sabotaj ve provokasyonlarla sınanacaktır. Ama bunun karşısında güçlü bir irade açık duru sade bir duruş ortaya koymak, en başta iktidarın muhalefetin hepimizin görev ve sorumluluklarıdır. 
 
Sürecin provokasyonlarla boğulmaya çalışılmasını kınıyoruz 
 
Kine yenilmeden, kibre kapılmadan 22 Ekim’de başlayan 27 Şubat'taki çağrı ile de biz bu süreci olumlu bir şekilde birbirine bağladık. Bir sürü engel aştık bir sürü olumlu olumsuz tartışmayı geçtik. Sürecin en önemli aşamasını bütün hassasiyetimizle bütün dikkatimiz ve ortak çabamızla bir noktaya getirdik. Deyim yerindeyse okyanusu geçtik şimdi derede provokasyonlarla bu süreci boğmaya çalışılmasını kınıyoruz bunu eleştiriyoruz. Asıl sorumluluk burada iktidara düşüyor. Kobanê’de yapılması burada iktidarın rolünü azaltmıyor aksine hem uluslararası kamuoyunda ve basında hem yerel güçlerden ve Kobanê’de yaşayan insanlardan bize gelen bilgiler yapılan haberlerde de işaret edilenin ne olduğunu kim olduğunu açığa çıkarıyor. İktidar sorumlu davranmalı üzerine düşen sorumluluğunu bu meselede yerine getirmelidir. Bu mesele 85 milyonun umudunu bağladığını hepimizin umutlandığı hala umutlu olduğu bir yere ve barışa evriltmeye çalıştığımız süreç önünde kara bir tablo ve girişim olarak kalmamalıdır. Şimdi artık oyalama sağa sola çekme zamanı değil, adım atma bu sürece sahip çıkma sürecidir diyoruz. Türkiye’de yürüyen bu sürecin 85 milyona katkı sağlayacağını, barışın 85 milyon insanın yararına olacağını bir kez daha belirtiyor bu konuda herkesin sorumlu bir dille, sorumlu bir pratikle üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getirilmesini belirtiyorum.”
 
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tülay Hatimoğulları, İmralı’ya gidişle ilgili birkaç gün içinde bir programın netleşeceğini, şu anda bir başvurularının olmadığını aktardı.