‘Benim çocuğum intihar etmedi öldürüldü’

  • 09:03 14 Şubat 2025
  • Güncel
 
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL  - Çanakkale’de, beşinci kattaki evinin balkonundan şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybeden Tuğba Yavaş’ın ölümüyle ilgili, 'kasten öldürme' suçundan yargılanan eşi Alptekin Yavaş’ın tutuksuz yargılanmasına ailesi tepki gösterdi. Aile, 'Benim çocuğum intihar etmedi, öldürüldü.' diyerek failin tutuklu yargılanması için kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
 
30 Ekim 2024 tarihinde, Çanakkale’nin Hamidiye Mahallesi’nde gece saat 02.30 sıralarında Tuğba Yavaş, beşinci kattaki evinin balkonundan şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybetti. Olayın ardından polis, eşi Alptekin Yavaş’ın ifadesine başvurdu. Alptekin Yavaş, “cinayet” şüphesiyle gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen fail Alptekin Yavaş, çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması kapsamında hakkında "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı. Alptekin Yavaş, çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 
Fail Alptekin Yavaş, Çanakkale 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde 8 Ocak’ta görülen ilk duruşmada hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ayrıca hâkim, failin Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına hükmederek duruşmayı 6 Nisan tarihine erteledi. Dava, Çanakkale 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Savcı, Alptekin Yavaş’ın yeni duruşma öncesinde tutukluluk halinin devamı için itiraz etti. Ancak mahkeme, 14 Ocak 2025 tarihinde sanığın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi. Savcı, son mütalaasında Alptekin Yavaş’ın "ölüme sebebiyet verme" suçundan tahliye edildiğini belirtti. Serbest bırakılan Alptekin Yavaş’ın, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sanat Tarihi Bölüm Başkanlığı görevine geri döndüğü öğrenildi. 
 
Aile, failin tutuksuz yargılanmasına ve görevine geri dönmesine tepki göstererek JINNEWS’e konuştu.
 
Tuğba Yavaş’ın kuzeni Büşra Akgümüş yaşananları şu sözlerle anlattı: “Olay günü, 29 Ekim’den sonraki gün resmi tatil olduğu için evde çocukları yoktu, eşiyle birlikte yalnızdı. Olay günü, bütün gün aslında kuzenim ertesi gün evinde vereceği bir Kur’an tilavetine hazırlık yapıyor, yakın bir arkadaşıyla börekler, tatlılar, sarmalar hazırlıyordu. Ve bütün gün aslında bu şekilde bir fiziksel hareketin içinde, ertesi güne bir hazırlık yapıyordu. Sonrasında 12 gibi eve geliyor ve yatmadan önce arkadaşlarıyla WhatsApp grubuna yine davetini tekrar eden bir mesaj atıyor, ertesi güne dair planını devam ettiriyordu. Saat 02.00 civarında da bir balkondan düşme yaşanıyor.
 
Boğuşma izi olduğu bilgileri raporda mevcut
 
Polis tutanaklarına ve verilen ifadelere göre, olayı inceleyen savcı, eşinin verdiği ifadelerin birbiriyle tutarsız olması, kuzenimin düştüğü yerin onun fiziksel özelliklerine uygun olmaması ve o yüksekliğe çıkamayacağını düşünerek olayla ilgili şüphelerinin oluşması nedeniyle tutuklanmasına karar vererek cezaevine gönderiyor. Ertesi gün biz Ankara’da cenazemizi aldık ve defnettik. Eşi herhangi bir şekilde cenazeye katılım talep etmedi; ailesinden sadece anne ve babası cenazeye katıldı. Ve biz, aslında olayın intihar mı yoksa cinayet mi olduğu konusunda bazı işaretler olduğunu düşündük açıkçası. Sonuçta yüzde yüz kimseyi yargılayamayız elimizde hiçbir done yokken, ama bir süre sonra olay yeri inceleme sonuçları çıktı. Evde kanlı peçeteler bulundu, kanların eşe ait olduğu ve ufak bir boğuşma izi olduğu bilgileri raporda mevcut.
 
Kuzenim baş aşağı düşüyor’
 
Evde, eşin ifadesine göre bir tartışma yaşanıyor. Yine eşinin ifadesine göre, kuzenim trabzanlara çıkıyor, dik bir şekilde duruyor, eşi onun ellerinden tutuyor ama gücü yetmediği için düşüyor gibi bir ifade var. Fakat beşinci kattan düşüş gerçekleşiyor. İkinci katta o esnada balkonda biri var ve düşüş anını gören bir tanık bulunuyor. Tanığın ifadesine göre, kuzenim baş aşağı düşüyor. Beşinci kattan ikinci kata kadar bir insanın düşerken bu kadar şekil değiştirmesi ne kadar mümkün? Biz açıkçası burada bir itilme söz konusu olduğunu düşünüyoruz.”
 
İddianame değiştirildi!
 
Savcının bir iddianame hazırladığını söyleyen Büşra Akgümüş, Yargıtay kararlarından örnekler verildiğini ve suçun "kasten adam öldürme" olarak nitelendirilerek Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama yapılmasına dair bir iddianame düzenlendiğini ifade etti. Ertesi gün, bu iddianamenin silindiğini, içeriğinin aynı kaldığını ve yeni bir iddianamenin hazırlandığını belirten Büşra Akgümüş, iddianamenin "adam öldürme" suçundan, "kasten adam öldürmekten intihara yönlendirme" suçuna çevrildiğini söyledi.
 
‘Buruk da olsa bir sevinç yaşadık’
 
Büşra Akgümüş, "Mahkeme, Ağır Ceza’da değil, Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılama yapılmasına karar verdi. Süreç devam ederken mahkeme tarihi belli oldu. 8 Ocak’ta mahkeme görüldü, ancak mahkeme sırasında henüz otopsi raporu çıkmamıştı, bilişim raporu çıkmamıştı. Elimizde olaya dair hiçbir bilgi, belge ya da evrak yoktu. Mahkemedeki savcı, tutuklunun salıverilmesini talep etti, ancak hâkim tutukluluğun devamına ve davanın yeniden Ağır Ceza Mahkemesi'ne iadesine karar verdi. Bu şekilde dava bizim lehimize sonuçlandı. Tabii lehimize demek de çok doğru gelmiyor, sonuçta biz bir kayıp yaşıyoruz, ama yine de buruk da olsa bir sevinçle oradan ayrıldık" dedi. 
 
‘Tutuksuz yargılanması hepimize yapılan bir saygısızlıktır’
 
Fail Alptekin Yavaş’ın duruşmadan birkaç gün sonra serbest bırakıldığına dikkat çeken Büşra Akgümüş, “En azından tutukluluk devam edecek ve süreç adil bir şekilde yargılanarak devam edecek diye düşündük. Bundan iki veya üç iş günü sonrasında şüpheli salınarak tutuksuz yargılanmak üzere hayatına devam ediyor. Şüpheli kişi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sanat Tarihi Başkanı olarak görev yapıyor. Hukuk sistemi, hukuk süreci çok uzun sürüyorken bizim davamızda, tabiri caizse, jet hızıyla bir karar verildi ve bir tutuksuz yargılama yapıldı.
 
Kişinin tekrar görevine dönmesi, böyle bir mahkeme devam ediyorken ve dava süreci henüz tamamlanmamışken, sosyal hayatına gayet güzel bir şekilde devam etmesi açıkçası bizim için bir saygısızlık. Avukatımız tarafından, hukuksal anlamda hukuk ve adalet arayışımız devam ediyor. Bu bir cinayet davası ve bu kişi üniversitede ders vermeye devam ediyor. O üniversitede, o kişinin dersine giren kadınlar var. Onunla birlikte çalışmak zorunda olan kadınlar var. Bu süreç devam ediyorken tutuklu yargılanması gerekiyordu. Çünkü günün sonunda bu bir cinayet olarak çıkabilir, yani yaptığı netleşebilir. Ama bu kadar kesin bir şekilde yapmamış gibi davranmak, bence, bütün kadınlara yapılan bir haksızlıktır” sözlerine yer verdi. 
 
‘Benim çocuğum intihar etmedi öldürüldü’
 
Tuğba Yavaş’ın annesi İsminaz Babayiğit ise “Bu adaletsizlik sistemi hep bunlara mı çalışıyor?” diyerek konuşmasına başladı. İsminaz Babayiğit, yaşanan olaya tepki göstererek şunları dile getirdi: “Hem öldürsün hem de ertesi gün hayatına hiçbir şey olmamış gibi geri dönsün! Benim çocuğumu kesinlikle o öldürdü. Ben Allah’ın adaletine güveniyorum. Bu kadar sistemsiz bir durum olamaz. Demek ki herkes her şeyi yapsın, yanına kalsın! Bu böyle bir şey mi? Böyle bir insafsızlık, böyle bir adaletsizlik olamaz.
Madem biri toprağın altına girdiyse, öbürü de cezasını çekmek zorunda. Hayata da dönemezdi, işine de dönemezdi, bir öğrenci de yetiştiremezdi. Ama bu adam hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Ben acı çekiyorsam, birileri de acı çeksin! Benim çocuğum intihar etmedi, öldürüldü.”