![](/staticfiles/news/250844/2025/02/06/823x463cc-hty-06-02-25-hatay-izlenim-manset.jpg)
2 yıl geçti ama acıları aynı…
- 09:07 6 Şubat 2025
- Güncel
Pelşin Çetinkaya
HATAY- Depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen Hatay’da acı ve hüzün yerini ilk günkü gibi koruyor. Her yeni güne yaşam mücadelesiyle uyanmak zorunda kalan yurttaşlar, hala buruk…
6 Şubat 2023 tarihinde Mereş (Maraş) merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. 11 kenti etkileyen depremlerde resmi açıklamalara göre 53.537 kişi yaşamını yitirdi 107 bin 213 kişi yaralandı. Yine resmi rakamlara göre 39 bin 441 binanın deprem anında yıkıldığı, yıkılan binalarla birlikte 271 bin 892 bina aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldi.
Her yer yıkım her yer konteynır…
On binlerce insanın yaşamını yitirdiği, büyük yıkımların meydana geldiği depremin üzerinden 2 yıl geçerken, bu depremlerde en büyük yıkımı yaşayan ve depremi en ağır hisseden kentlerden biri de Hatay. Deprem 2’nci yılını doldururken, Hatay’da yarattığı yıkımın büyüklüğü de acısı da hala ilk günkü gibi taze. Binlerce canlının yaşamını yitirdiği, binlerce yapının yıkımının yaşandığı Hatay’a gittiğimizde daha kentin girişinde bizi direkt bulanık bir gökyüzü karşılarken kentin ıssız oluşundan kaynaklı içimizi de soğuk bir duygu kaplıyor. Farklı mezheplerin, inançların ve ırkların yaşadığı kentin girişinden merkezine doğru ilerlerken depremde evi yıkılan kişilerin kaldığı konteynerler ya da yine depremde iş yeri yıkılan kişilerin iş yeri haline getirdiği konteynerler gözümüze çarpıyor. Her yer konteyner, her yer yıkım… Burada binlerce kişi yaşamını yitirdi, yaralandı. Depremden sağ kurtulabilenler ise bu konteynerlerde yaşamaya başladı. İşlerine de beton duvarlar içerisinde değil konteynerlerde devam ediyor. Tabi kentte sadece bu durum mevcut değil. Diğer tarafta da son zamanlarda başlanan TOKİ çalışmaları mevcut. Bu alanlarda da iş makineleri ve çıkardığı büyük kirli toz ve ses. Kentin manzarası bu iken içerisi büyük hüzün.
Tehlike ile iç içe
Kentin içerisine yavaş yavaş girdiğimizde kentin büyük bir bölümü, yapıların tamamen yıkıldığı, çok az bir bölüm ise devrilmiş, yan yatmış ve dışarıdan bakıldığında çok az sayıda sağlam görünen yapılardan oluşuyor. Hala tam anlamıyla yıkılmamış yapıların önünde, arkasında ve yanında yıkılmış bir bina ya da iş yeri mutlaka bulunuyor. Az hasarlı yapılarda kalıyorsan bile kapının önüne çıktığında mutlaka bir yıkım ile karşı karşıya kalıyorsun. Her cadde başı, her sokak başı onlarca yıkım. Bir yeri yaşanılır kılan tek bir ibare yoktu neredeyse. Depremden önce 1 milyon 600 bin nüfusa sahip olan Hatay’ın depremden sonra nüfusu bir hayli düşmüş. Yaşamını yitirmeyen de bir şekilde kendi gücüyle ayakta durmaya çalışıyor. Deprem, kentte büyük ve kalıcı hasarlar bıraktı. Kent içerisinde ilerlediğimizde hemen hemen tüm mahalle ve caddelerinde depremden sonra yollarda oluşan yarıklarla karşılaşıyoruz. Tüm yollar çukur, tüm yollar tehlikeli…
Hatay’da insanlar sorunsuz bir güne merhaba diyemiyor
Depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen kentte onarım ve iyileştirme çalışmaları yok denecek kadar az. Yollardaki çukurlar hem oradan geçen araçlar için hem de oradan geçen tüm canlılar için tehlikeli. Tabi cadde ve mahallelerde de trafik ışıklarının olmaması ya da trafik ışıklarının olduğu yerlerde ise ışıkların yanmaması, yaya geçit çizgilerinin silindiğinden beri tekrardan belirgin hale gelmemesi de insanlar için büyük risk oluşturuyor. Hatay’da insanlar sorunsuz bir güne merhaba diyemiyor. Bu yollara baktığımızda yayalar, yaya geçidi ve ışıklar olmadığından canını tehlikeye atmak zorunda kalarak karşıdan karşıya geçiyor. Ya da araçlar trafik ışığı olmadığından çokça kazaya sebebiyet verebiliyor. Bu manzarayı depremzede bir yurttaş ile konuştuğumuzda, Hatay’da yolların çok kötü olduğunu belirterek, “Burada çok fazla kaza oluyor” diyor. Ayrıca aynı yurttaş bir tanıdığını da trafik kazasından kaybettiğini paylaşıyor. Kentteki sorunlar sadece bunlar da değil. Kent içerisinde tabelalar da yok. Bilmediğimiz bir yere gitmek için ya da nerede olduğumuzu öğrenmek için kullandığımız tabelalar da ne caddelerde bulunuyor ne de mahallelerde. Gittiğin sokağın adı yok. Kentin her sokağı yıkım içerisinde olduğundan tüm sokaklar birbirine karışmış. Tabelaların olmayışı da bir hayli zorluyor insanı.
Tehlike hala devam ediyor
Hatay’ın ardından bu kez en çok yıkımın yaşandığı ilçelerden Antakya’ya ayak basıyoruz. Antakya, tarihi, müstakil veya az katlı yapılarıyla göze çarpan yerlerden biri. İlçeye kuş bakışı misali baktığımızda gördüğümüz şey; yıkım, inşaat, toz ve limon-portakal ağaçları. Yüzlerce kişi burada yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişinin burada hayalleri yarım kalmış. İlçede ilerlemek istediğimizde enkazların hala yerinde olduğunu görüyoruz. Yıkım hala ilk günkü gibi. 2 katlı evin yıkılan ön duvarının içerisinden ayakta duran kahverengi kapı gözüme çarpıyor. 2 yıl üzerinden geçti, duvar yıkıldı ama kahverengi kapı hala ayakta. Buradaki yapıların çoğu yıkılmış yıkılmayanlar ise ya ağır hasarlı ya da az hasarlı. Burada yürürken 2 kişi ile karşılaşıyorum. Yolda bir şeylerle uğraştığını gördüm. “Kolay gelsin” diye seslenirken devamında onların ne yaptıklarını soruyorum. Onlar da, “Burada yaşıyoruz, evimize az hasarlı dediler bu yüzden burada kalıyoruz. Şimdi de belediyenin gelip yapmadığı işi yapıyoruz” diyor. Halbuki az hasarlı ev dediğinin hemen yanında etrafında ve uzağında yıkım ve enkaz var. Yapı ne kadar az hasarlı olsa da etrafındaki enkaz, toz ve çalışmalar bir insanın orada yaşaması için elverişli değil. Ya da tekrar bir deprem olasılığında yanındaki tehlikeli yapılar, kaldıkları sağlam yapıya zarar verebilir. Yani tehlike hala devam ediyor.
Tehlike hala devam ediyor
Yine ilçede gözümüze çarpan şeylerden biri de limon ve portakal ağaçları. Tüm yıkım ve enkazın aksine, inadına portakal ve limonlar tüm renkleriyle dikkat çekiyor. Enkazda yeşeren limon ve portakal. Ayrıca bu bölgede geç başlanılan inşaat çalışmaları da bizi karşılıyor. Artık ilçenin çoğu yerinde inşaat çalışmaları, iş makineleri. Buradan geçen insanlar bu çalışmalardan sonra tozu büyük ölçüde yemiş bir şekilde ilerliyor. Ayakkabılarının çamursuz olma olasılığı yok. Kediler ve köpekler enkazın olduğu bölgelerde geziyor ve kendilerine yaşam kurabilecek alanlar oluşturuyorlar adeta. Yine burada çok az sayıda temel ihtiyaçlarının giderilmesi için marketler ya da iş yerleri mevcut. Çeşit yok, olanla idare etmek zorunda kalıyorlar. İnsanlar burada ihtiyaç duyduğu ürünü kendi zevki ya da kendi istediği şekilde alma seçeneği yerine hangi çeşit varsa onu almak zorunda kalıyor.
Çocuklara oyun oynamak yasak
Antakya’dan çıkıp konteynerlerin olduğu alana doğru ilerlediğimizde ise bizi soğuk, ıssız bir tablo karşılıyor. Evleri yıkılan bu insanlar çadırlarda, konteynerlerde yaşamak zoruna kaldı. Konteynerler sadece 1+1 odalı. Kalabalık olsun ya da olmasın insanlar burada yaşamak zorunda kalıyor. Bu geçici barında alanlarından standartlara uyulmaması nedeniyle altyapı hizmetleri bakımından yetersiz. Ayrıca bu alanlarda insani gereksinimler dikkate alınmadığından insanlar çokça sorunlarla yüz yüze kalıyor. Konteynerde yaşayan bir yurttaş ile konuştuğumuzda bize konteyner ile ilgili sitemlerini paylaşıyor. Konteynerlerin sağlam olmayışından dolayı kışın yağmur yağdığında içeri yağmur suyunun damladığını ve bu şekilde yaşamak zorunda kaldığını ekliyor sözlerine. Ardından yine konteynerde ısınmak için sadece klima ve elektrikli soba kullandıklarını fakat bu alanlarda elektriklerin çok fazla gittiğini bu yüzden de çok üşüdüklerini söylüyor. Çocukların da yaşadığı bu yerlerde alanlarda çocuklar için alan yaratılmamış. Hem fiziksel hem de ruhsal anlamda büyük oranda etkilenen çocuklar için konteyner oyun alanı yok. Çocuklara oyun oynamak yasak adeta.
Tozlu hava insanın hasta olmasına sebep oluyor
Kentin genelinde depremden sonra birçok okul ve işyeri de yıkıldı. Her baktığımız iş yeri ya konteynerden ya da prefabrikten. Duvar yok, beton yok. Kentte ulaşım çok az, bu yüzden bir yerden bir yere gitmek için insanların erken uyanması gerekiyor. Konteynerde yaşayan birçok kişi de bu sebepten dolayı sorun yaşıyor. Ayrıca iş makinelerin ve inşaat alanlarından dolayı kapanan yollar yine insanlara zorluk yaşatıyor. Çalışma alanlarında yapılan enkaz kaldırma ya da inşaat yapımından dolayı toz büyük ölçüde meydana geliyor. Aslında bu tozlu hava sadece inşaat alanlarında değil kentin tüm alanlarında mevcut. Birçok insan bu tozlu havadan hastalanıyor ve yine birçok insan bu tozlu havadan dolayı iyileşemiyor. Evet depremin üzerinden 2 yıl geçti ancak hüzün de acı da aynı. Ve acıya eklenen yeni yeni sorunlarla yaşam mücadelesi veriyor depremzedeler.