Ayşe Minaz: Kayyımlar özel savaş politikalarına zemin hazırlıyor

  • 09:02 25 Kasım 2024
  • Güncel
  
Neslihan Kardaş
 
WAN- Önceki dönem Tûşba Belediye Eşbaşkanı seçilen ancak HDP’ye mazbatanın verilmemesi üzerine belediye eşbaşkanlığı yapamayan Ayşe Minaz, kayyımların özel savaş politikalarına zemin hazırladığını belirterek, “Bir taraftan barış eli uzatılıyor, bir taraftan kayyımlar atanıyor. Burada ciddi bir çelişki var” değerlendirmesinde bulundu.
 
İktidarın kayyım politikaları 2016 yılından bu yana devam ediyor. 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin üzerinden henüz 3 ay geçmişken, 5 Haziran’da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nde (DEM Parti) olan Colemêrg Belediyesi’ne, 31 Ekim’de ise CHP’de olan İstanbul’un Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atandı. Ardından 4 Kasım’da DEM Partili Mêrdîn (Mardin) Büyükşehir Belediyesi, Êlih (Batman) Belediyesi ve Riha’nın (Urfa) Xalfetî (Halfeti) Belediyesi’ne kayyım atandı. 22 Kasım’da da DEM Parti’nin Dêrsim Belediyesi ile CHP’nin Pulur (Ovacık) Belediyesi’ne kayyım atındı.
 
Kayyımlarla halkın iradesinin gasp edilmesine karşı Kürdistan’ın birçok kentinde başlayan eylem ve etkinlikler sürerken, tepkiler ise yükselmeye devam ediyor.
 
2019 yılında Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Wan’ın Tûşba Belediye Eşbaşkanı seçilen ve  mazbatası verilmeyerek AKP’ye verilmesi üzerine belediye eşbaşkanlığı görevini yürütemeyen Ayşe Minaz, kayyım politikalarına karşı değerlendirmelerde bulundu.
 
‘İktidar aynı şeyi deneyip aynı sonucu görmekten sıkılmadı’
 
Son zamanlarda Kürt siyasi hareketine ciddi baskılar uygulandığını ifade eden Ayşe Minaz, yakın tarihte atanan kayyımların da bunun bir göstergesi olduğunu belirtti. Üç dönemdir kayyım atamalarının gerçekleştiğini hatırlatan Ayşe Minaz, “Üç dönemdir iktidar aynı şeyi deneyip aynı sonucu görmekten sıkılmadı. AKP iktidarı bu ülkeyi demokratik, yasal zeminlerden çıkarıp farklı bir zemine taşımak istiyor. Halkın iradesini tanımıyor. Kayyım gasplarını yaparak sadece halkın ve seçilmişin değil, topyekun bütün toplumu tanımadığını ve toplumu tanımamakla birlikte bu toplumun talep ettiği yaşam hakkı, demokratik hakların hiçbirini kabul etmediğini göstererek kayyım atıyor. Bu kayyımlar yeni değil. Bizler Kürt Siyasi Hareketi’nin temsilcileri olarak uzun zamandır bu durumu yaşıyoruz. Hem parlamentodaki vekillerimize dönük hem eşbaşkanlarımıza dönük çok pervasızca saldırılar gerçekleştiriliyor. Arkadaşlarımızın yerine kayyım atayarak, arkadaşlarımızı maalesef ‘ne olduğu belirsiz’ şeklinde sıfatlarla nitelendiriyor. Aslında bizim ne olduğumuz belli. Bizim karşımızdakilerin ne olduğu belli değil. Çünkü karşımızda geleneksel devlet düzeni yok. Dünya hukukunun kabul ettiği hiçbir yasal çerçeveye uymayan bir yapı var karşımızda” dedi.
 
‘Atanan kayyımlar eşbaşkanlar şahsında bütün halka atanıyor’
 
Kendilerinin “terörize” edilerek, yerlerine kayyım atandığına dikkat çeken Ayşe Minaz, “Kayyımları atarken de aslında ilk ve ikinci dönem kayyımlarını kendilerince nispeten gerekçelendiriyorlardı ama sonra kayyımları hiç gerekçelendirmeden atadılar. Bir gece bir belediye eşbaşkanı hakkında bir soruşturma başlatıyor ve bu arkadaşlarımızın yerine kayyım atıyorlar. Aslında atanan kayyımlar belediye eşbaşkanları şahsında bütün halka atanıyor. Çünkü halka şunu diyor, ‘Senin sandık iradene inanmana gerek yok. Sen seçsen de ben senin doğru seçtiğine inanmıyorum. Seni doğru temsil edecek kişi benim o bölgedeki memurumdur.’ Aslında yüz yıllık cumhuriyetin bütün sürecine baktığımızda birbirinden kopuk olmayan, birbirini doğrulayan bir yapıda bugünkü kayyımlar karşımıza çıkıyor. Biz Kürt siyasetinin temsilcileri, Kürt halkı olarak direnmekten başka bir alanımızın olmadığını biliyoruz. Bizim için artık demokrasi sandıkta değil. Demokrasi, kendi haklarımıza ve halkımıza sahip çıkarak, birlikte el ele vererek, daha özgür yarınlarda buluşmaktır. Çünkü seçilen arkadaşlarımızın hepsi seçilmeden önce bütün yasal mercilerde, bütün süzgeçlerden geçmiş” ifadelerini kullandı.
 
‘İktidar kayyım atarken kadın iradesine de saldırıyor’
 
İktidarın aynı zamanda kayyım atarken, kadın iradesine de saldırdığını kaydeden Ayşe Minaz, “Demokratik yerel yönetimler bir belediye binasına sığmayacak kadar önemli bir mekanizmadır. Halkla, toplumla, yaşamı var eden bütün yapılarla birlikte bir yeri yönetmektir ama temsili demokrasiye son dönem kayyımları ciddi bir darbedir. Bu darbeyi yaparken de iktidar kendini gerekçelendiriyor, var etmeye çalışıyor. Ama tarihi süreçlere de baktığımızda asında bütün süreçler birbirini doğruluyor ve kayyım atamasına ilişkin bir şekilde kendini haklı bulup atama gerçekleştiriyor” şeklinde konuştu.
 
‘Bir taraftan barış eli uzatılıyor, öbür taraftan kayyımlar atanıyor’
 
AKP- MHP iktidarının son dönemlerde yaptığı çağrıların bütün demokratik kesimlerde ciddi bir heyecan uyandırdığını vurgulayan Ayşe Minaz, “2013 sürecine tekrar gidilebilir ve bu süreçle birlikte gerçekten artık hiçbir taraftan ölümlerin olmaması için anlamlı bir giriş olabilirdi. Ancak bir taraftan barış eli uzatılıyor, bir taraftan kayyımlar atanıyor, bir taraftan da sokakta uygulanan şiddetinin artışı anlaşılır değil. Farklı güçlerini sokağa döküp halkı, demokratik kesimleri, bütün kitleyi bir şekilde esir almak istiyorlar. Burada ciddi bir çelişki var. Eş genel başkanlarımız, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, parti düzeyindeki bütün arkadaşlar bunlarla ilgili çok ciddi açıklamalar yaptılar ama bu tepkilerle birlikte uzatmak istedikleri barış elini tam anlamış değiliz. Bu uzatılan el ciddi anlamda bir barışa da dönüşebilir ancak gidilen yolun barış yolu olmadığını, aksine teslim almanın, irade gasplarının, yok sayılmanın, tamamıyla Kürt mücadelesini teslim almaya dönük bir barış eli gibi görünüyor. Ama tabi ki burada yaklaşık 40-50 yıllık bir mücadele var. Biz kadınlar bu sokaklarda kendi yaşamımızı, geleceğimizi ve demokratik bütün haklarımızı talep ederken, bir gün barışa gideceğinin inancıyla biz bütün bunları yapıyoruz. Eğer böyle bir süreç başlatılacaksa bütün toplumda, bütün demokratik kesimlerde ve özgürlüğe, insanca yaşamaya, hukukun üstünlüğüne inanan bütün topluma ciddi bir motivasyon olabileceğini düşünüyorum” sözlerini kaydetti.
 
‘Kayyımlar özel savaş politikalarına zemin hazırlıyor’
 
Atanan kayyımların sadece belediyeye değil kadın iradesine de atandığını dile getiren Ayşe Minaz, bölgede her geçen gün yayılan özel savaş politikalarına değinerek, “Kayyımlar maalesef bu bölgede özel savaş politikasına çok ciddi bir zemin hazırlıyorlar. Bu zeminleri, belediyelerdeki kadın alanlarına müdahale ederek yapıyorlar. Kadın Yaşam Merkezlerini kapatıyorlar, kadın şiddet istasyonlarını kapatıyorlar, kadın sığınma evini kapatıyorlar, şiddet ara istasyonlarını kapatıyorlar ve dolayısıyla kentlerde şiddet gören ya da farklı bir şekilde mağdur olan kadınların bir araya gelmesini de engelliyorlar. Burada kolluğun ya da korucuların kadına dönük taciz, tecavüzlerine biz bu bölgede çok rastladık. Gülistan Doku, İpek Er, Firdevs Babat bunlardan bazılarıdır. Son dönemlerde burada yaşanılan kadın katliamları da bunlardan biridir. Rojin’in kaybolması ya da Narin’in katledilmesi birbiri ile bağlantılıdır. O yüzden bu bölgede çok ciddi özel politikalar uygulanıyor ve bu politikalar kadının bütün yaşam alanını yok ediyor” ifadelerine yer verdi.
 
‘Belediyelerin kadın çalışmaları birilerini rahatsız ediyor’
 
Ayşe Minaz, son olarak şu sözlere yer verdi: “Gönül esterdi ki bugün 25 Kasım’a doğru giderken bizler kameraların karşısında kadına dönük şiddeti, şiddetin boyutlarını, ücret eşitsizliklerini ve yaşam koşullarını tartışabilseydik ama biz bugün burada kadın eşbaşkanlara atanan kayyımları tartışıyoruz. Seçimden bugüne altı aylık bir süre var ve kadına yönelik çok ciddi çalışmalar var. Toplumsal olarak çok ciddi çalışmalar var ve bu çalışmalar birilerini rahatsız ediyor. Çünkü birilerinin kendi politikalarını oluşturmasının önünü kapatıyorlar kadınlar. O yüzden kadınlar hedef oluyor, yok edilmek, bütün kazanımları kaybettirilmek isteniyor. Ama şuradan mesajımızı çok açık verelim, bizler 2019’da seçildiğimizde bizlerin yerinde de kayyım atandı ve 2024 sürecinde birçok kadın eşbaşkanımız bizim bıraktığımız yerden devam etti. Bu kadın eşbaşkanlarımızın bıraktığı yerden yine devam edecek sayısızca kadın arkadaşımız vardır. Kadın mücadelesi esastır. Bunu kimse yargılayamaz ve yok sayamaz.”