Annelerden çağrı: Çocuklarınızı sahipsiz bırakmayın

  • 09:02 29 Kasım 2023
  • Güncel
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - Bagok’ta yaşamını yitiren kızlarının cenazelerini 4 ay sonra teslim alan Ayten Gülcü ile Dilber Kaplan ailelere ve kurumlara cenazelere sahip çıkma çağrısında bulunarak, “Kimsenin çocuğu ölmesin. 6-7 yıldır cenazelerini almayan aileler var, cenazelerine sahip çıksınlar. Bir toprakları, bir mezarları olsun. Çocuklarınızı sahipsiz bırakmayın” dedi.
 
Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde bulunan Bagok Dağı’nda 4 Ağustos'ta gerçekleştirilen bombardımanda yaşamını yitiren YJA STAR’lı Leyla Gülcü (Dicle Eylem), Şekirnaz Kaplan (Gulbahar Mercan) ve Emine Kaplan’ın (Eylem Munzur) cenazeleri 143 günün ardından 24 Kasım’da ailelerine teslim edildi. Ailelerin aylar süren mücadelesi sonucunda aldığı cenazeler Mêrdîn Kamor Asri Mezarlığı’nın Kimsesizler Mezarlığı alanından çıkarılarak memleketleri Amed, Bedlîs Xîzan (Hizan) ve Êlih’te (Batman) defnedildi.
 
Çocuklarının yaşamını yitirdiğini gördükleri rüya ile öğrenen Leyla Gülcü’nün (Dicle Eylem) annesi Ayten Gülcü ile Emine Kaplan’ın (Eylem Munzur) annesi Dilber Kaplan yaşadıkları süreci anlattı.
 
Annesi yaşananları rüyasında görmüş
 
Kızı Leyla’nın yaşamını yitirdiğini öğrenmeden önce rüya gördüğünü paylaşan Ayten Gülcü, rüyanın ardından Leyla’ya bir şey olduğunu hissettiğini kaydetti. Rüyasında 3 kadının cenazesinin yan yana olduğunu gördüğünü söyleyen Ayten, rüyadan birkaç gün sonra 16 Ağustos akşamında Mêrdîn’den jandarma tarafından arandıklarını ve cenaze teşhisi için Mêrdîn’e çağrıldıklarını dile getirdi. Bunun üzerine 17 Ağustos’ta Amed’den Mêrdîn’e geldiklerini aktaran Ayten, “Cenazemizi almak için savcılığa dilekçe verdik. Savcılık da cenazemizi alabileceğimizi söyledi. Cenazemizi alacağımız sırada ise onlara bir telefon geldi ve bize ‘Savcı aradı Nusaybin’de verdiğimiz cenazede bir yanlışlık oldu, o nedenle DNA testi vermeniz gerektiğini söyledi’ dedi. Bunun üzerine DNA testi verip Amed’e geri geldik” sözlerine yer verdi.
 
DNA haftalar sonra ATK’ye gönderilmiş
 
DNA’nın sonuçlanmaması üzerine ikinci defa 7 Eylül’de Amed’den Mêrdîn’e yola çıktıklarını belirten Ayten, parmak izi çıkmasına rağmen neden cenazelerinin verilmediğini sorduklarına değindi. Bu süreçte oyalandıklarını ve kendilerine 3 hafta sonra gelmeleri gerektiğinin söylendiğini ekleyen Ayten, 3 hafta sonra 3’üncü defa Mêrdîn’e gelişlerine dair “Savcıya neden DNA sonuçlarımızın hala çıkmadığını sorduğumuzda bize, ‘Hastane DNA’nızı ATK’ye geç göndermiş. DNA’nız yeni gittiği için hala sonuç çıkmamış’ dedi. 3 hafta önce DNA verdiğimiz halde neden bu kadar geç gönderildiğini sorduk. O da ‘Gidin biz sizi çağırdığımızda gelin’ dedi. Biz de bu şekilde olmayacağını gitmeyeceğimizi söyledik” ifadelerini kullandı.
 
‘Oturma eylemine karar verdik’
 
Ayten, yine 3 hafta bekletildiklerini dile getirirken, “En son artık daha fazla dayanamayacağımızı anladık ve cenazemizi alamazsak adliye önünde oturma eylemine başlamaya karar verdik. Biz zaten Adli Tıp ile sürekli iletişimdeydik. Her gün arıyorduk. ATK, bize savcıdan dosyanın hızlandırılmasına yönelik dilekçe talep etmemizi, bu şekilde dosyayı bitirip göndereceklerini söyledi. Bunun üzerine bir kez daha Mêrdîn’e gelerek savcıdan dosyanın hızlandırılması için ATK’ye dilekçe sunmasını istedik. Savcı talebi kabul edip dilekçe yazdı. Ancak dosyamız hazır olmasına rağmen yine aylar sonra cenazemiz verildi” şeklinde konuştu.
 
‘Başvurmadığımız yer kalmadı’
 
Ayten, sürecin uzatılmasının amacını “Amaçları bize acı vermekti. 2 günlük işti yapacakları ama bizi aylarca oyaladılar. Biz de pes etmedik. 4 defa Mêrdîn’e gidip geldik. Mezarlığı ziyaret ediyorduk. Sık sık onları arıyorduk. Artık numaramızı öğrendikleri için bazen telefonlarımızı açmıyorlardı. En son 22 Kasım’da yine ATK’yi aradığımızda sonucun çıktığını savcılığın bizi arayacağını söyledi. Savcılık da 23 Kasım’da arayıp 24 Kasım’da burada olun dedi. Bunun üzerine gelip cenazemizi aldık. Mücadelemizden vazgeçmedik ama bu sondu. Eğer vermeselerdi cenazemizi alana kadar buradan gitmeyecektik. Oturma eylemi yapacaktık. Başvurmadığımız yer çalmadığımız kapı kalmadı. İHD’ye başvurduk. Tüm kurumlara başvurduk” dedi.
 
‘Çocuklarınızı sahipsiz bırakmayın’
 
Bu duruma kimsenin sessiz kalmaması gerektiğinin altını çizen Ayten şöyle konuştu: “Onlara karşı vazifelerimizi yerine getiremedik belki, onlara borçluyuz. Allah hakkımızı ‘Müslümanım’ diyenlere bırakmasın. Bunlar Müslüman değiller. Müslüman bir insan bunları yapmaz. Cenazeyi kimsesizler mezarlığına gömmez. Çocuklarımızı kimyasallarla katlediyorlar. Başka yerde çocukları öldürüyorlar ama Filistin’e ses çıkarıyorlar. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür. Önce bu vahşeti durdursunlar. Kimsenin çocuğu ölmesin. Allah hakkımızı bırakmasın. Kurumlarımız da sahip çıksın. 6-7 yıldır cenazelerini alamayan aileler var, cenazelerine sahip çıksınlar. Bir toprakları, bir mezarları olsun. Çocuklarınızı sahipsiz bırakmayın.”
 
‘Küllerimizi bile bize vermek istemediler’
 
Emine Kaplan’ın annesi Dilber Kaplan da, kızını ölümünden önce rüyasında gördüğünü belirterek, 4 aydır cenazesini alabilmek için mücadele ettiğini vurguladı. Defalarca Êlih’ten Mêrdîn’e geldiklerini kaydeden Dilber, “Küllerimizi bile bize vermek istemediler. Bize acı çektirmek istiyorlar. Kemiklerimizi bile vermek istemiyorlar. Çocuklarımızla gurur duyuyoruz. Onların yolu şeref yolu. Kızımla gurur duyuyorum. Defalarca buraya gelerek cenazelerimizin bize verilmesini istedik. Mezar taşları bile tahrip edilmişti. Kendilerine Müslüman diyorlar. Müslümanlık bu mudur? Kızımı tanıdığımı onu teşhis edebileceğimi söyledim. Ancak onu kimsesizler mezarlığına gömdüler. Benim kızım kimsesiz değil. Canımızda tek damla kanımız kalana kadar onun yolunun takipçisi olacağız” ifadelerine yer verdi.
 
‘Hayatınızda görmediğiniz insanları kimyasallarla öldürüyorsunuz’
 
Leyla’nın annesi Ayten ile birlikte kimsesizler mezarlığına giderek mezarlarını bulmaya çalıştıklarını dile getiren Dilber, “Mezarları aramızda paylaşmaya başladık artık. Mezarı başına gidip onunla konuşuyordum. Kimi anneler yıllardır çocuklarının cenazesini arıyor. Çocuklarımızın cenazesini bize vermiyorlar. Sağ olduğum müddetçe onun yolunun takipçisi olacağım. Onunla başım dik. Hayatınızda görmediğiniz insanları kimyasallarla öldürüyorsunuz” diye belirtti.