Amed’de sadece iki kurum şiddet başvurusu alıyor

  • 13:51 25 Ekim 2023
  • Güncel
 
AMED - SAMER, Amed’de şiddetle mücadele eden kurumlara dair raporunu yayınladı. Rapora göre Amed’de sadece iki kurum doğrudan başvuru alırken, psikolojik şiddetle mücadele hala zayıf.
 
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER), Amed’de kadına yönelik şiddetle mücadelede kurumların rolünü ele aldığı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Diyarbakır’daki Kadın Kurumlarının Rolüne Dair Saha Araştırma Raporu”nu yayınladı. Araştırma kapsamında 10 kurumla görüşüldüğü bilgisi paylaşılan raporda, bu kurumlardan yalnızca Rosa Kadın Derneği ve Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin başvuru aldığı aktarıldı.
 
En fazla fiziksel şiddet nedenli başvuru var
 
Başvuru mekanizması olan Rosa Kadın Derneği ve Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi’ne en fazla fiziksel şiddet nedeniyle başvuru geldiği kaydedilen raporda, “Bununla birlikte katılımcılar, şiddet türlerinin sarmal gibi birbirinin içine girdiğini ve birbirlerinden bağımsız olmadığını, yaşananın tekli bir şiddet biçimi olmadığını özenle vurguladılar. Yönlendirici pozisyonda bulunan 8 kurum temsilcisi de gözlemledikleri şiddet türünün fiziksel şiddet olduklarını söylerken, şiddetin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine dikkat çektiler” denildi.
 
Psikolojik şiddetle yeterince mücadele edilmiyor
 
Yapılan görüşmelerde, duygusal/psikolojik şiddetle etkin bir mücadelenin olmadığı sonucuna varıldığı belirtilen raporda, “Saha çalışmasında kadınların ifade ettiği gibi ‘Duygusal/psikolojik şiddetin somut bir delili olmadığından herhangi bir yere başvurmuyoruz’ yanıtının karşılığını kadın ve hak temelli çalışan sivil toplum kuruluşlarında da gördük. Şiddet mağduru kadınlar bu şiddet türünü tanımlamakta zorlanırken, kadın örgütlerinin ise etkili bir mücadele konusu olarak bu şiddet türünü yeterince gündeme alamadığı (Psikolog/Psikiyatrik destek ve kısmi farkındalık yaratma biçiminde konuya yönelim gösterseler de) yaptırım konusu haline getirmekte güçlük çekilen bu şiddet biçimi ile mücadele de güçlükler yaşadığı ortaya çıktı. Nihayetinde kadınların uğradığı duygusal/psikolojik şiddet hukuk alanında faaliyet yürüten dernekler tarafından en fazla tazminat konusu olabilmektedir” ifadeleri kullanıldı.
 
Raporda devamla şu belirlemelere yer verildi:
 
* “Kadınların şiddete uğramasına rağmen içinde bulundukları yaşamı devam ettirme oranı yüzde 81,2’dir. Kadınların alternatifsiz kalma sebepleri nelerle açıklanabilir? Sizlere gelen vakalarda kadınların başka mekâna yerleşme talepleri ne oranda oluyor” sorusuna gelen yanıtlara göre görüşülen kadın ve hak temelli kurum temsilcileri, kadının alternatifsizliğini 3 temel faktör üzerinden açıkladı. Bunlardan biri kadının ekonomik olarak yetersiz hissetmesi, diğeri ise toplumda yerleşik kalıplaşmış düşüncelerden kaynaklı kadının tabuları kırma konusunda kendini yetersiz ya da yalnız hissetmesidir. Bir diğer faktör ise devletin kadını şiddet sarmalından çıkarmaya yönelik politika geliştirmemesi ile kadını güçlendirecek bir pozisyondan kaçınması olarak tespit edilmiştir. Kadın örgütlerinin kendilerini en yetersiz hissettikleri alan ise; kadınların başka bir alana yerleşme talebine yönelik çözüm üretememektir. Kadın örgütlerinin çözümsüz kalma sebepleri sadece kendi iç dinamiklerinden kaynaklanmadığı; özellikle 2016 yılında belediyelere atanan kayyımlardan sonra bu sorunun daha da ayyuka çıktığını ifade etmişlerdir.
 
* “Yapılan son çalışmamıza göre kadınların demografik ve sosyo-ekonomik düzeyi fark etmeksizin yüzde 94,2’si, devletin kadına yönelik şiddet konusunda yeterli önlem almadıklarını ifade etmişlerdir. Sizce kadınların bu kadar güvensiz hissetme nedenleri neler olabilir” sorusuna verilen yanıtlara göre; kadınların devlete olan güvensizliğini görüşmeciler iki ayrı kategoride değerlendirmeyi yeğledi. Katılımcılar kadınların devlete olan güvensizliğini Kürt kadınları nezdinde ve Türkiye’de yaşayan tüm kadınlar nezdinde değerlendirmeyi daha açıklayıcı bulmuşlardır. Görüşmecilere göre; Kürt kadınlarının devlete olan güvensizliği tarihsel bir süreçten geliyor. Kürt kadınları etnik kimliklerinden kaynaklı ikinci kez şiddete maruz kalıyorken, Türkiye’de yaşayan tüm kadınların güvensizliği ise son 22 yıldır homojen ve muhafazakârlaşan bir topluma dönüşümle birlikte daha yaygın bir kesimin devlete de olan güvenlini de sarstı. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması ve 6284 sayılı kanunun tartışmaya açılması güvensizliği daha da belirgin kıldı.
 
* “Kadınların yüzde 86,1’i Kadın Bakanlığı’nın kurulmasına olumlu bakıyor. Sizler dernek olarak Kadın Bakanlığının kurulması konusunda neler düşünüyorsunuz? Kadın Bakanlığının kurulması sorunları çözer mi yoksa toplumsal cinsiyet rollerini derinleştirir mi” sorusunda tüm kadın ve hak örgütleri Kadın Bakanlığı’nın kurulmasının gerekliliğinde benzer görüşleri paylaşırken, salt bir Kadın Bakanlığı’nın mevcut sorunları çözemeyeceğine de özenle işaret edildi. Mevcut iktidar döneminde kurulan ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden uzak olan bir Kadın Bakanlığı’nın kalıcı ve istikrarlı bir çözüm üretemeyeceği ortak fikirler arasındaydı.
 
* Şiddet başvurularının nereye-nasıl geldiği, kimlerin başvurduğu, Başvuruya nasıl çözümler arandığı, başvurular üzerinden kurulan dayanışma ve ortak mücadele olanaklarına dair sorulara gelen yanıtlar; kadın ve hak temelli kurumların en güçlü ve etkili olanağının dayanışma olduğunu bir kez daha gösterdi. Sorulara gelen yanıtlar bu dayanışma halinin ne denli güçlendirici bir etkiye sahip olduğunu da göstermiş oldu.
 
* Kadınların kurumlara ulaşma yöntemlerine dair soruda doğrudan başvuru alan Rosa Kadın Derneği, kadınların 09.00 ile 17.00 yüz yüze veya arasında kendilerine telefon ile başvuruda bulunabildiğini ve bunun dışında sosyal medya hesaplarından da kendilerine ulaşılabildiklerini söylerken, Diyarbakır Barosu Kadın Komisyonu ise adli yardım birimi üzerinden başvuru aldıklarını söyledi. Diğer kadın ve hak temelli örgütler ise direkt bir başvuru mekanizmalarının olmadığını ancak kendilerine web sayfalarından, maileden ya da direkt kuruma gelen kadın veya LGBTQ+ bireyleri başvuru alan kurumlara yönlendirdiklerini ifade etmişlerdir.
 
* Bir günde alınan başvuru sayısına dair Rosa Kadın Derneği ve Diyarbakır Barosu Kadın Komisyonu net bir cevap vermenin mümkün olmadığını söylediler. Bir günde bazen 7 veya 8 başvuru alırken bazen de haftada 3 başvuru aldıklarını ifade ettiler.