
Şiddetle mücadelenin çözümü örgütlülük
- 09:07 19 Ekim 2023
- Güncel
ŞIRNEX - Yerel yönetimlerde şiddetle mücadelenin önemine dikkat çeken Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksu, yerel yönetimler, kadın ve sivil toplum örgütlerinin oluşturacağı örgütlülük ile mücadelenin çözüm alıcı olacağına dikkat çekti.
Kurdistan ve Türkiye genelinde yapılacak olan 2024 yerel seçimleri yaklaşırken, partiler politikaları üzerine çalışmalarını hızlandırdı. Partilerin izleyeceği yolun önemli kısmını ise kadına politikaları oluşturuyor. Bu konuda Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Kadın Meclislerinin Şirnex’in Silopiya ilçesinde 7-8 Ekim’de gerçekleştirdiği “Yerel Yönetim Seçimlerine Giderken Kadın Politikalarını Tartışıyoruz” başlıklı çalıştay önemli tartışmalara sahne oldu.
Çalıştay kapsamında gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” atölyesine katılanlardan Mersin Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksu, yerel yönetim politikalarında şiddetle mücadelenin önemine işaret etti.
‘Kurdistan’da özel savaş politikaları şiddet üzerinden yürütülüyor’
Şiddetin tanımıyla beraber ana temel başlıklarını ele aldıklarını dile getiren Çiğdem, özel savaş, asimilasyon politikaları ve kayyımlarla beraber kadın için tehlike olan olayları atölyede tartıştıklarını belirtti. Bu sorunlara karşı yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri ile yerel ağların nasıl oluşturulacağı tartışmalarında bulunduklarını söyleyen Çiğdem, “Tartışmalar boyutunda Kurdistan'ın birçok bölgesinde özel savaş politikaları şiddet üzerinden yürütülürken, kadına dönük metropollerde uyuşturucu ve fuhuş üzerinden şiddeti görünür kılmaya çalışan bir yaklaşım açığa çıkmıştı. Özellikle cinsel şiddetinin kadınlar açısından çok fazla görünür olmamasının sebebinin de daha çok kültürel ve yapısal olarak bakılan tanımlar içerisinde olduğunu gördük” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar kendini bir kadına daha rahat ifade ediyor’
Kayyımdan önceki dönemlerde HDP’li belediyelerin kadınlara dair yapmış olduğu iyileştirme politikalarının örnek modeller olduğuna işaret eden Çiğdem, kayyımların asıl hedefinin bu modelleri kurumları kapatarak yok etmek olduğunu kaydetti. Şiddete uğrayan kadınların kendini ifade etmesi adına kurumların önemli olduğunun altını çizen Çiğdem, “Kadınlar kendilerini bir kadına çok daha rahat ifade edebiliyorlar ve ifade ettikleri için çözüm noktasına hemen ulaşabiliyorlar. Bunun için yerel yönetimlerdeki kadınların kadına yönelik şiddetle ilgili yapacakları her türlü çalışmada toplumun değer yargılarıyla birlikte toplumun kendi ihtiyaçları doğrultusunda ilerlemesi gerektiğini vurgulamak istedik. Kadın muhtarlar ve kadın merkezlerinin yapılandırılması, sayılarının çoğaltılması ve sahadaki kadın politikalarının sokaktaki aydınlatmadan tutalım kaldırımlara kadar, kadın danışma merkezlerinin çoğunluğunun olmasına kadar, kreşlerden tutalım bilimsel, teknolojik olarak geliştirilebilecek alanların kadınlar için de yaratılması gerektiğinin çok derinlemesine tartışıldığı bir atölyeydi” dedi.
‘Şiddet hepimizin ortak noktası’
Mülteci kadınlar için de hak temelli çalışan bir kadın örgütü olduklarını ekleyen Çiğdem, “Onların ihtiyaçları temelinde savunuculuk yapmalıyız. Biz kısa bir süre önce kadınların yerel yönetimlere aktif katılımıyla ilgili bir çalışma gerçekleştirdik. Mersin genelinde de iki günlük bir çalıştay gerçekleştirdik. Bunu 10 mahalleye hedeflemiştik ve 10 mahalle içerisinde de dezavantajlı kadın gruplarını belirledik. Suriye'den ve Afganistan'dan gelen mülteci kadınlar, Roman kadınlar, Kürt kadınlar ve Türkiye'de Türkiye kimliğine sahip olan kadınlarla gerçekleştirdik. O kadar çok fazla kimliklere sahip olsak da sonuç tek olarak bakıldığında kadın oldukları için kadınlığın vermiş olduğu toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı şiddet hepimizin ortak noktası olarak açığa çıkmıştı. Bunun da yerel yönetimlere nasıl ulaştığını, yerel seçim politikalarının doğru temelde işleyip işlemediğini, hizmetin kadınlara doğrudan götürülüp götürülmediğini tartıştık” şeklinde konuştu.
‘Kimliğine sığınarak mübah değerlendiriyor’
Çiğdem, örgütlülüğün olduğu yerlerde daha az sorun yaşandığını vurgularken, yakın zamanda Wan’da 6 askerin 2 kadını taciz etmesi sonucunda esnaf tarafından yoğun tepkilerle linç edilmesini örnek gösterdi. Çiğdem, örgütlüğün az olduğu ya da engellendiği yerlerde de suçun meşrulaştırıldığını belirtirken, “Kadın örgütlerinin, toplum örgütlerinin sahadaki yerel yönetimlerin boşluğu diyebiliriz. Çalışma anlamında belirtiyorum bunu. Üniformalı olarak çok daha rahat uygulanabilir, çünkü onun için üniformaya, kimliğine sığınarak yaptıkları mubah olarak değerlendirmiş. Yasal anlamda herhangi bir ceza politikası olmadığı için de cezasızlıkla sonuçlanacağını bildiğinden kaynaklı da daha çok genç kadınların duygusal anlamdaki boşlukları kendine göre doldurmaya çalışan bir anlayış var ne yazık ki” ifadelerine yer verdi.
‘Erkek aklı ve erkek-devlet zihniyeti sahada’
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile kadınların hak arayışlarının daha da zor olduğuna dikkat çeken Çiğdem, “İstanbul Sözleşmesi’nin gündemde olduğu süreçte -çok aktif olarak kullanılmasa da- bizler için bir dayanaktı. Savunmalarımızı çok rahatlıkla yapabiliyorduk. En azından mahkeme süreçlerinde, ‘İstanbul sözleşmesini şu maddesine göre…’ diyebiliyorduk. Avukatlarımızla ya da 6284 maddesi üzerinden çok daha rahat bunu ifade edilebiliyorduk ama geldiğimiz aşamada İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden sonra cesaretlenen bir erkek aklı ve erkek-devlet zihniyeti var. Dolayısıyla bu süreçler biz kadınlar için ağır süreçler olarak geçiyor. Özellikle sahadaki kadın örgütleri açısından da yıldırma politikasına dönüşen, cezalarla, gözaltına alınmalarla, para cezalarıyla bizleri de yıldırmaya çalışılan bir politika var” dedi.
‘Yönetimlerin güçlü bir çıkış yapması gerekiyor’
Kadın meclislerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapan Çiğdem, “Yerel yönetimlerin ayrıyeten bir politika gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir sosyal aktivite olarak düşünsek bile onların yapabilecekleri herhangi bir iş imkanı yaratabilmek ve bu cinsiyetçi yaklaşımların önüne geçebilmek adına çok daha farklı politikalarla birlikte kadınlar hayata dönüyor ve o güvenle birlikte ilerleyebilmelerini sağlayabilmesi için de kadın meclisleri tekrardan gözden geçirilebilir. Çalışmalarla yönetimlerin daha güçlü bir çıkış yaratması gerektiğini düşünüyorum” sözlerine dikkat çekti.