
Yerel Kadın Kurultayı'nda Rojava’ya saldırılara dikkat çekildi
- 16:05 15 Ekim 2023
- Güncel
MÊRDÎN - TMMOB Mêrdîn 2’nci Yerel Kadın Kurultayı’nı gerçekleştirdi. Kurultayda söz alan Şahmaran Kadın Platformu kurucularından Gülizar İpek, Rojava’ya yönelik saldırılara dikkat çekerek, “Nasıl ki Filistin’de bir direniş varsa Rojava’da da bir direniş var. Yanı başımızda gelişen direnişi görmezden gelemeyiz” diyerek Kurdistan’daki savaşa dikkat çekti.
Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Mêrdîn (Mardin) 2’nci Yerel Kadın Kurultayı’nı, Mühendisler Odası’nda gerçekleştirdi. “Bu düzen böyle gitmez! Biz kadınlar değiştireceğiz” yazılı pankartın asıldığı kurultay salonuna çeşitli meslek ve kadın örgütlerinden kadınlar katıldı. Kurultay, “Kadın kazanımlarına saldırılar ve çözüm yolları”, “Toplumsal Cinsiyet Atölyesi” ve “Depremin saha izlenimleri ve yeniden inşa” olmak üzere üç başlıktan oluştu.
Kurultayın moderatörlüğünü TMMOB adına Mizgin Can Dinç Arsu yürütürken, açılış konuşmasını TMMOB Genel Merkez İl Kadın Koordinasyonu’ndan (İKK) Dilruba Söylemez yaptı.
Ardından kurultay “Kadın kazanımlarına saldırılar ve çözüm yolları” başlıklı ilk oturumuna geçildi. Kurultayın ilk oturumunda Şahmaran Kadın Platformu kurucusu Gülizar İpek ile Mêrdîn Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi avukat Dilan Koç söz aldı.
‘Nasıl ki Filistin’de bir direniş varsa Rojava’da da bir direniş var’
Sözlerine Rojava’daki direnişle başlayan Gülizar İpek, “Nasıl ki Filistin’de bir direniş varsa Rojava’da da bir direniş var. Yanı başımızda gelişen direnişi görmezden gelemeyiz” diyerek ana Tanrıça döneminden ataerkil döneme geçiş başlığıyla değerlendirmelerine başladı. 9 katmandan söz eden Gülizar, ilk kadın olan Lilith’e dikkat çekerek, ardından erkeğin kaburga kemiğinden oluşan Havva’yı anlattı. Ataerkil döneme geçişteki 9 katmanın evrelerini anlatan Gülizar, kadınların haklarının nasıl ellerinden alındığını özetledi. Ortaçağ’da 9 milyon kadının canlı canlı yakıldığını ifade eden Gülizar, kadının erkek eliyle maruz kaldığı ve eve nasıl hapsedildiği evreleri anlattı.
Hüda-Par’ın siyasete girmesi…
Güncel siyasetteki kadının rol ve misyonuna değinen Gülizar, Meclis’e giren Hüda-Par’ın faaliyetlerine dikkat çekti. Çocukların evlendirilmesinin meşrulaştırılmaya çalışıldığını kaydeden Gülizar, siyasetçilerin çocukların evlendirilebileceğine dair söyledikleri sözleri hatırlattı. Kadınların yüzyıllardır ciddi bir mücadele verdiklerinin altını çizen Gülizar, Fransız Devrimi’ni hatırlattı.
Kürt kadınlara yönelik salldırılar…
Kürt kadınlarına yönelik saldırılara dikkat çeken Gülizar, “Kadınlar burada 8 Mart’a kadınlar ‘terör’ ile yargılanırken, batıda 2911’den yargılanıyor” diyerek Kürt kadınları üzerindeki baskıya vurgu yaptı. Önemli kadın kazanımlarına değinen Gülizar, “Bunlardan en önemlisi CEDAW’dır, ikincisi ise İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu çok önemli bir sözleşme ardından ise 6284 sayılı kanunla pekişti. Ancak şu anda bu da hedefte. İstanbul Sözleşmesi kadınların tırnaklarıyla kazandığı bir kazanımdı. Ancak bir gecede bu sözleşmeden çekildi. Ancak biz bu kararı tanımıyoruz” diyerek sözleşmeden çekilmenin hukuksuzluklarına dikkat çekti. Kadın katliamlarında medyanın kullandığı dile değinen Gülizar, “Kadın katliamlarının kadın kırımına dönüşmesinin en önemli nedenlerinden biri medyanın dilidir” dedi.
Özel savaş politikaları
Özel savaş politikalarına dikkat çeken Gülizar, “Bir toplumun kimliğine, kültürüne ve her türlü değerlerinde saldıran politikalardır. Bunu Kurdistan’dan görüyoruz. İpek Er, bunun en önemli örneklerinden biri. Üniformalı şiddet, yeni türeyen ama en çok uygulanan şiddet yöntemidir. Kürdistan’da var olan ve bir devlet politikası haline gelmiş bir politikadır. Musa Orhan gibi cezasızlık politikası failleri cesaretlendiriyor. Yine gençlerin, kadınların aşk, sevgi adı altında düşürülmesi ve uyuşturucu kullanımının 12 yaşa kadar inmesi Kürdistan’da uygulanan özel savaş politikalarının sonucudur. Devlet baş edemediği toplumda özel savaş politikalarını devreye koyarak toplumsal değerlerle oynuyor. Yine gençlerin ajanlaştırılması da Kürdistan’da yoğun yaşanan politikalardan. Kayyımlar da özel savaş politikalarının bir parçası” şeklinde konuşarak çözüm yollarını anlattı.
İstanbul Sözleşmesi’nin inşa süreci
Ardından söz alan avukat Dilan Koç, İstanbul Sözleşmesi’nin kadının kanıyla kurulduğunu ifade etti. İstanbul Sözleşmesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nahide Opuz kararının ardından kurulduğunu belirten Dilan, Nahide Opuz kararına götüren süreci hatırlattı. Nahide Opuz kararıyla ilk defa bir devletin kadını koruyamaması nedeniyle yaptırıma tabi tutulduğunu kaydeden Dilan, hukuki sürece değindi. Yargının cezasızlık politikalarına değinen Dilan, yargının “yargıda pasiflik” ile çeşitli indirimlere gittiğini ifade etti. CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi arasındaki farka değinen Dilan, “CEDAW daha uluslararası bir sözleşme olup çok sayıda ülkenin imzacısı olduğu bir sözleşme. Kadını her anlamıyla koruyan bir sözleşme. Ancak İstanbul Sözleşmesi daha çok kadınların maruz kaldığı şiddeti önleme amacıyla kurulan bir sözleşme. CEDAW ise daha genel bir sözleşme. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sapladığımız gün kadına yönelik şiddet son bulacak” diyerek toplumsal cinsiyetin önemine işaret etti. Dilan sözlerini Jina Mahsa Emini ile sonlandırdı.
Jineoloji ve toplumsal cinsiyet: Nagihan Akarsel anıldı
Ardından kurultaya kısa bir ara verildi. Verilen aranın ardından kurultay ikinci oturumda “Toplumsal Cinsiyet Atölyesi” başlığıyla devam etti. İkinci oturumda yazar ve aktivist Semire Demirel Kut değerlendirmelerde bulundu. Jineoloji hakkında konuşan Semire, “Kadın ve doğa yaşamı birdir. Kadın direnişi, kadının varlık yöntemidir. Kadına dair konuşurken, doğa hakkında da konuşmamız gerekiyor. Kadın yaşamı kurmada en etkin roldedir. Tarihte ilk insanın Adem olduğu söylenir ancak ilk insan kadın olup Lilith’tir. Kadın tarihi resmi tarihle ve erkekler tarafından oldukça çarpıtılmıştır” diyerek Adem ve Lilith başta olmak üzere kadın mitolojisini anlattı. Semire, “Kadın yaşamdır. Yaşam kadının varlığıyla inşa edilecek” dedi. Ardından soru cevap kısmına geçildi. Sorulan soruları yanıtlayan Semire, sözlerini Jineolojiye büyük emek veren Nagihan Akarsel’i anarak sonlandırdı.
Depremin saha izlenimleri ve yeniden inşa
Daha sonra kurultayın son oturumu olan “Depremin saha izlenimleri ve yeniden inşa” başlıklı oturumuna geçildi. Oturumda gazeteci Medine Mamedoğlu ile şehir plancısı Berivan Güneş söz aldı. İlk sözü alan Medine Mamedoğlu, deprem bölgesinde çektiği fotoğraflarla kadınların yaşadıkları ve devam eden zorlukları anlattı. Ardından söz alan Berivan Güneş de deprem sonrası kentlerin yeniden inşası hakkında konuştu.
Kurultay konuşmaların ardından sona erdi.