
Avukat Esra Erin: Cezaevlerinde yeni düzenlemelerle hak ihlalleri artıyor
- 09:01 24 Ağustos 2021
- Güncel
Marta Sömek
İSTANBUL - CİSST Hukuk Danışmanı Esra Erin, cezaevlerinde artan hak ihlallerine dikkat çekerek, yeni infaz düzenlemesi ile tahliye olması gereken tutsakların tahliyelerinin önüne geçilerek yeni hak ihlalleri oluşturulduğunu belirtti.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin sonlandırılması talebiyle PKK’li ve PAJK’lı tutsakların 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz ve 5 günde bir dönüşümlü olarak başlayan açlık grev, 14 Temmuz’dan bu yana 15 günde bir dönüşümlü olarak devam ediyor.
Açlık grevindeki birçok tutsak disiplin cezasına, sürgüne maruz bırakılıyor, vitamin verilmiyor, iletişim ve aile görüşlerini düzenli yapamıyor. Öte yandan hasta tutsaklara yönelik hak ihlalleri ciddi bir artış göstermiş durumda.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Danışmanı Esra Erin cezaevlerindeki hak ihlallerini ve yeni infaz düzenlemesinin tutsakları nasıl etkilediğini değerlendirdi.
'Bazı mahpuslar 'yer kalmaması' sebebiyle yerde yatırılıyor'
Türkiye cezaevlerindeki doluluk oranına dikkat çeken Esra, Türkiye’nin 2000'li yılların başından beri Avrupa Konseyi ülkeleri arasında en yüksek tutuklu ve hükümlü sayısına sahip olan ülkelerin başında geldiğini ifade etti. Dünyada da yine nüfusa oranla Türkiye’nin en yüksek tutuklu ve hükümlü sayısına sahip ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Esra, tutsakların sayısı bilinmese de aldıkları başvurulardan, basına yansıyan haberlerden, hak örgütlerinin yapmış olduğu ziyaretlerden birçok cezaevinde kapasitenin üzerinde kişinin olduğunu bildiklerini dile getirdi. “Sadece kapasitenin üzerinde mahpusların tutulması sorunu bile hapishanelerde birçok hak ihlaline sebep oluyor” diyen Esra, bazı tutsakların “yer kalmaması” sebebiyle yerde yattığını, verilen yemeklerin çoğu zaman kişi sayısına yetecek kadar verilmediğini ya da ağır sağlık sorunlarında dahi bu kalabalık sorunu yüzünden hastane sevklerinin birkaç gün geciktiğini aktardı.
'Kapasitenin üzerinde mahpus tutuluyor'
Koronavirüsü (Covid-19) salgınının başlamasıyla cezaevlerinin en riskli yerlerin başında geldiğine değinen Esra, yetersiz beslenme, hijyen sorunu, kapasitenin üzerinde kişinin tutulmasının risk faktörlerinin başlıca nedenleri arasında yer aldığını dile getirdi. Esra, “Buna rağmen tüm mahpusların infazlarının geçici olarak durdurularak hapishanelerin salgın süresince tahliye edilmesi yerine ayrımcı düzenlemeler yapılarak belli suç tipleri ve siyasi mahpuslar kapsam dışı bırakılarak yeni infaz düzenlemeleri yapıldı ve sadece bazı mahpuslar tahliye edildi” ifadelerini kullandı.
'Birçok mahpus denetimli serbestlikten yararlanamadı'
Esra, birçok tutsağın denetimli serbestlikten, koşullu salıverilmeden, açık cezaevinden izne ayrılma gibi düzenlemelerden yararlanamadığına dikkat çekerken, bu ayrımcı düzenlemelerle hapishanedeki kapasiteler azaltılamayınca tutsakların mevcut kısıtlı koşullarını daha da kısıtlama gibi bir yola gidildiğinin de altını çizdi. Buna örnek olarak ise salgının başında aile görüşlerinin tamamen ortadan kaldırıldığını belirten Esra, şu anda sadece ayda iki kere kapalı görüş, yani camların ardında telefonla görüş şeklinde aile ile görüş yapıldığını, yine salgının başında hapishanelerde var olan sosyal ve sportif faaliyetlerin tamamen kaldırıldığını ve şu an hala geri dönülmediğini de belirtti.
‘Mahpuslar ağır tecrit altında’
Tutsakların ağır tecrit altında tutulduğunu vurgulayan Esra, "Açlık grevleri bu ağır tecrit koşullarında başladı ve bugün itibariyle de devam ediyor. Açlık grevlerinin bu saydığım hak ihlallerine ek olarak mahpusların yaşamına nasıl bir etkisi olduğuna ilişkin de; Tüm hapishane idareleri burada aynı davranarak her açlık grevine giren gruba yeni bir disiplin soruşturması açtı, aynı tutum izlendi ve bu disiplin soruşturmalarında zaman zaman iletişim cezaları, aile görüş cezaları da alınabiliyor" sözlerini kullandı.
'Mahpusların dış dünyayla bağlantısı tamamen kesiliyor'
Esra, mahpusların zaten birçok temel hakkı askıya alınmışken var olan kısıtlamaların da bu disiplin soruşturmalarıyla ortadan kaldırılabildiğini ve mahpusların dış dünyayla bağlantısının tamamen kesilebildiğini belirtti. Bunun yanında açlık grevine giren mahpusların belirli sağlık kontrollerinden geçirilmesi gerektiğine değinen Esra, pandemi bahanesiyle bu sağlık kontrollerinin yapılmadığını ya da aksatılarak yapıldığını ifade etti.
'Neredeyse her hafta bir hasta mahpusun vefat haberini alıyoruz'
Açlık grevindeki tutsaklara vitaminlerin verilmediğini söyleyen Esra, "Hatta vitaminleri bırakın birçok hapishanede açlık grevlerine uygun iaşe dahi verilmediğini ya da açlık grevine giren mahpusun sonrasında diyet yemeği yemesi gerekiyor ama diyet yemeklerinin dahi sağlanmadığını biliyoruz" değerlendirmesini yaptı. Öte yandan hasta tutsakların pandemi, açlık grevi sürecinden de bağımsız olarak kendilerinin ve yakınlarının insanlık dışı muameleye maruz bırakıldığını dile getiren Esra, neredeyse her hafta bir hasta tutsağın vefat haberini aldıklarını paylaştı. Bazen de bir kişinin ağır hasta olmasına rağmen infaz erteleme sürecinden yararlandırılmadığını ve hastane odasındayken ölümü kesinleşince tahliye edildiği bilgisini aldıklarını aktaran Esra, zaten birkaç saat ya da birkaç gün içinde ölüm haberini aldıklarını ifade etti.
'Mahpusların yaşam hakkı tehdit ediliyor'
Tahliyelerinde hastane kayıtlarına ‘cezaevinde ölüm’ şeklinde geçilmesin diye yapıldığını söyleyen Esra, yapılanların korkunç bir durum olduğunu ve bu duruma yol açan şeyin ise yine ayrımcı bir infaz düzenlemesi olduğunu dile getirdi. İnfaz yasasında tutsakların hastalık sebebiyle ilgili infaz erteleme maddesinde, tutsakların ‘toplum açısından tehlikeli olup olmadığının’ değerlendirilmesi gibi bir madde olduğunu aktaran Esra, şu değerlendirmelerde bulundu: "Tüm düzenlemelerde siyasi mahpusları kapsam dışı bırakan bir düzenle karşı karşıyayız, bu düzende siyasi bir mahpus için infaz erteleme kararı verilmesi çok gerçekçi değil, verilmiyor da zaten ama bu madde sadece siyasi mahpuslar için değil bazen diğer mahpuslar için de uygulanmıyor. ‘Makbul’ bir mahpus değilse kişi ayrımcı bir düzenlemeyle karşı karşıya kalıyor ve yaşam hakkı tehdit edilebiliyor."
'Hücrelerin çok pis olduğuna dair çok fazla başvuru aldık'
Cezaevlerinde tedaviye erişimin güçleştiğini, hasta ve ağır hasta tutsakların küçük ring araçlarına, sıcakta, bazen ters bazen çift kelepçeyle saatlerce bekletildiğini, bazen uzak hastaneye sevk edildiklerini, bir su dahi verilmediği bilgisini paylaşan Esra, bu uygulamalarla hastaneye götürülüp getirildiklerini sözlerine ekledi. Bununla beraber, hastane dönüşlerinde 14 günlük karantina uygulaması yapıldığını hatırlatan Esra, bu uygulamanın yapıldığı hücrelerin çok pis olduğuna dair çok fazla başvuru aldıklarını paylaşarak, "Kovidden ötürü zaten hijyene çok fazla dikkat edilmesi gerekirken aksine çok daha pis bir hücreye konulması, karantina uygulaması adı altında yaşam hakkını tehdit eden bir durum" diye ekledi.
'Mahpusların tahliyeleri engelleniyor'
Esra, Ocak ayında bir yönetmeliğin yürürlüğe girdiğini ve cezaevi idaresine geniş yetki tanındığını, koşullu salıverilme, tarihi gelen ve tahliye edilmesi gereken tutsakların hakkında, idarenin gerekçelerle iyi halli olmadıklarına dair karar verdiğini ve bununla tahliyelerin önüne geçildiğini kaydetti. Yakın zamanda İzmir ve Bolu’da tahliyeleri engellenen, 30 yılı geçmesine rağmen hala cezaevinde tutulan iki tutsak örneğini veren Esra, İzmir’deki tutsağın 30 yıl tutulmasına rağmen “iyi halli” olmadığına dair karar verildiğini, gerekçesinin de ailesiyle çok görüşmemesi olarak bildirildiğini paylaştı. Tahliyesi engellenen tutsağın ailesinin Diyarbakır’da olması nedeniyle ailesiyle çok fazla görüşemediğini belirten Esra, "Bu mahpus ailesine yakın bir hapishanede tutulması gerekirken 1500 km uzaklıkta bir hapishanede tutuluyor ve buna rağmen sen neden ailenle sık görüşmedin, biraz daha içeride kal denilerek koşullu salıverilmesinin önüne geçiliyor" dedi.
'30 yıldır içeride olan bir mahpusun tahliyesini engellemek akıl almaz durum!'
Bolu’da da yine 30 yılını tamamlamış ve tahliye olması gereken tutsağın kütüphaneden çok fazla kitap alıp okumadığı için tahliyesinin önüne geçildiğini ifade eden Esra, şu an birçok cezaevinde kitap konusunda sınırlamaların getirildiğini ve bazı cezaevlerinin sadece özel günlerde, bazılarının da sadece iki ayda bir, kiminin de 'dışarıdan hiç kitap almayacağız' diyerek kendi kafalarına göre uygulamalar geliştirdiklerini paylaştı. Esra, bir yandan da "neden çok fazla kitap okumadın" denilerek bir tutsağa absürt bir karar verildiğinin altını çizerek, tutsakların bu kararlara itiraz geliştirip neredeyse ellerinde kalan tek aktivite olan kitap okumaya devam etmek isterlerken 30 yıldır içeride olan bir tutsağın bu nedenlerle tahliyesine engel olmanın çok akıl almaz bir durum olduğunu sözlerine ekledi.
Özellikle 90’lı yıllarda cezaevine girmiş, 30 yılı dolmasına rağmen tahliyesi engellenen çok fazla tutsağın olduğunu duyduklarını ve buna ilişkin başvuru aldıklarını belirten Esra, Adalet Bakanlığı'nın pandemi sürecinin başında tutsakların haftada 10 dakika olan telefon görüşlerinin 20 dakikaya çıkarılmasını bir "reform" gibi duyurmasını eleştirdi. Açlık grevlerinden ötürü açılan disiplin soruşturmaları, alınan disiplin cezaları ya da başka sebeplerle açılan soruşturmalardan ötürü tutsakların iletişim cezaları alabildiğini söyleyen Esra, tek hakları olan görüşlerin de ortadan kalktığını dile getirdi.
'Bakanlık hasta mahpuslarla ilgili sayısal verileri açıklamalı'
"Adalet Bakanlığı hapishaneler alanında birçok veriyi ya da istatistiği kamuoyuyla paylaşmıyor" diyen Esra, konuya ilişkin bilgi edinme başvuruları yaptıklarında cevap alamadıklarını, vekillerin dahi hasta tutsaklarla ilgili sayısal veri soru önergelerine cevap alınmadığını ve bu yüzden kaç hasta tutsağın olduğuna dair bir cevap veremediklerini, bakanlığın bu verileri açıklaması çağrısında bulundu. Hapishanelerde Covid-19 aşı uygulama çalışmalarının başladığını paylaşan Esra, daha detaylı bilgi almak için bilgi edinme başvurusunda bulunduklarında, "Covid-19 aşılama kapsamında aşı önceliği olan tutuklu ve hükümlülerin aşı çalışmaları başlanmıştır" şeklinde yanıt aldıklarını aktardı. Esra son olarak, detay verilmediği için şu anda kaç hasta tutsağın aşı olduğu ya da tüm tutsakların aşıya erişebildiğine dair detaylara sahip olmadıklarını ifade etti.