
Eyşe Hiso: Efrîn'de büyük bir asimilasyon politikası yürütülüyor
- 09:02 29 Mart 2021
- Güncel
Dicle Demhat
ŞEHBA - PYD Eşbaşkanı Eyşe Hiso Efrîn'de yaşananları, “Bir kenti yok ettikleri gibi o kentin asıl halkını da yok etmeye çalışıyorlar. Biz bu işgali uluslararası devletlerin ortaklığıyla yapıldığı şeklinde ve uluslararası bir komplo olarak ele alıyoruz" sözleriyle değerlendirdi.
Türkiye ve ona bağlı grupların Efrîn’e yönelik 20 Ocak 2018’de başlattığı ve 18 Mart’ta sonlandırdığı saldırılar 3 yılı geride bıraktı. Efrîn'de Türkiye ve ona bağlı grupların işlediği savaş suçlarına ilişkin yayınlanan raporda 869 sivilin katledildiği, 433 kişinin yaralandığı, 300 bin kişinin zorunlu göçe maruz bırakıldığı, bin kadının da içinde bulunduğu 4 bin 557 sivilin kaçırıldığı, 3 bin 500 kişi hakkında herhangi bir bilgi bulunmadığı ve 400 kadının şiddet ve zorunlu evliliğe mecbur bırakıldığı bilgileri yer aldı.
Konuya ilişkin Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Eyşe Hiso ajansımıza konuştu.
‘Efrîn işgali uluslararası devletlerin ortaklığıyla yapıldı’
Eyşe, 2018’den bugüne kadar Efrîn'de yaşananları şu sözlerle özetledi: “Efrin işgalinin üzerinden 3 yıl geçti. Bu işgal sadece Türkiye devletinin eliyle değil aslında uluslararası devletlerin anlaşması ve Rusya ve Şam hükümetinin desteğiyle oldu. Efrin’de amansız bir direniş sergilendi. Tarihi kent olan Efrin saldırılarla birlikte yıkılmaya ve yüzyıllardır içinde barındırdığı tarih yok edilmeye çalışıldı. Türk devleti tarafından bir günde 72 savaş uçağı havalandırıldı ve ağır silahlar kullanılmaya başlandı. Fakat buna rağmen halk ve YPJ,YPG,QSD savaşçıları tarafından 58 günlük bir direniş sergilendi. O dönemde YPJ savaşçısı Barin’e yapılan vahşet normal değildi ve bu vahşete bütün devletler sessiz kaldı. Birçok savaş suçu sayılacak ahlak dışı uygulamalar yaşandı. Fakat hiçbir devlet bu savaş suçlarının önünde durmadı. Tarihi kent olan Efrîn kadın emeği ve öncülüğüyle bilinirdi. Orada yaşanan direniş, kadının öncülük ettiği bir direnişti. Bu nedenle de Efrîn'de bugüne kadar kadınlar hedef alındı."
‘Saldırıların bir parçasıdır’
Efrîn'in demografyasının değiştirildiğini kaydeden Eyşe, halkın zorunla göçe maruz bırakıldığını, sivil insanların kaçırıldığını, katledildiğini ve birçok insanlık dışı suçların işlendiğini belirtti. Binlerce meyve ve zeytin ağacının kesildiğini, yakıldığını söyleyen Eyşe, “Köyleri yıkıldı, taşları parçalandı, en önemlisi de var olan tarih Türkiye ve çetelerin eliyle yıkıldı. Zorunlu göç eden halk şu an Şehba alanında direnişine devam ederken, yine Türkiye ve ortaklarının saldırılarına maruz kalmakta. Til Rıfat alanına yönelik olan saldırı ve katliamlar da bu saldırıların bir parçasıdır. Şehba bölgesinden de halkı zorunlu göçe maruz bırakmaya çalışıyorlar. Bir kenti yok ettikleri gibi o kentin asıl halkı olan insanları da yok etmeye çalışıyorlar. Biz bu işgali, uluslararası devletlerin ortaklığıyla yapıldığını ve uluslararası bir komplo olarak ele alıyoruz” dedi.
‘İşgalciler kadınlar üzerinde halkın iradesini kırmayı hedefledi’
Efrîn'de kadının öncü olduğunu ve yaşama renk kattığını ifade eden Eyşe, saldırılarda da kadınların hedef alındığını ve şiddetin her boyutuna maruz kaldığının altını çizdi. Eyşe şöyle devam etti: “Özerk yönetimin kurulmasıyla beraber yaşamın her alanında kadınlar yer aldı. Büyük bir mücadele ve direniş sahibi olan Efrînli kadınlar 58 günlük direniş zamanında da önemli bir boyutta rolünü oynadı. Bu direniş döneminde zorlanan işgalciler kadınları hedef alarak halkın iradesini ve direnişini kırmak istediler. Onlarca kadın tecavüz, taciz, işkence ve kaçırılmayla yüz yüze kaldı. YPJ savaşçısı Barin Kobane’ye yapılan işkence ve katletme şekli de kadın iradesini kırma gayretiydi. Aksine kadınlar Barin Kobane’ye sahip çıkarak direnişlerini daha da büyüttü. Bu saldırılar uluslararası devletlerin eliyle yapılan saldırılardır. Devletler sessiz kalarak ortaklıklarını gösterdiler. ”
‘Büyük bir asimilasyon politikası yürütülmektedir’
Efrîn'e yönelik saldırılar ve bu saldırılar sonucunda yürütülen politikalar karşısında uluslarası güçlerin sessizliğini eleştiren Eyşe, şunları dile getirdi: "Efrîn İnsan Hakları Örgütü'nün, Türkiye’nin savaş suçlarına dair uluslararası devletlere ve insan hakları örgütlerine ilettikleri raporlara rağmen hiçbir devlet tarafından bir şey yapılmamış. Sadece Avrupa Birliği tarafından bir iki açıklama yapılmış fakat var olan suçlara karşı bu yeterli değildir. İnsan Hakları Örgütleri’nde yer alan ve diğer devletler artık bu konuda gözlerini açmalı ve bu sessizliklerini kırmalılar. Artık net bir tavır ve tutum koyma zamanıdır. Yaşananlar kabul edilemez. 3 senedir bu kadar kadın ve sivil halkın kaçırılması, katledilmesi, her türlü şiddet eğilimi ve demografyanın değiştirildiği bir bölge olan Efrin toprakları ve halkına yapılan saldırılara karşı uluslararası devletler net tutumlarını belirtmeliler. Bu konuda herhangi ciddi bir tutum ve tavrın sergilendiğini görmedik.”
‘Yaşanan durum tehlikelidir’
Efrîn halkının topraklarına bağlı olduğunu söyleyen Eyşe, evlerinden çıkmak istemeyen ailelerin zoru göçe maruz kaldığına işaret etti. Eyşe, “Özerk yönetimin açıklamasıyla Efrin halkı 58 günlük direnişten sonra Şehba alanına göç etti. Fakat birçok kişi de topraklarını ve yaşadığı evini bırakmadı ve Efrîn’den çıkmadı. Türkiye devleti ve ona bağlı gruplar, Efrîn’e girince aileler kaçırılma, tecavüz, taciz, katledilme, organ mafyaları tarafından kaçırılma ve saldırılarla yüz yüze kaldı. Şu an Efrîn’de yaşanan durum tehlikelidir. Bu durum artık tüm gerçekliğiyle ortadadır. Bugün Efrîn’de yaşananlar her gün belgelerle İnsan Hakları Örgütü tarafından açıklanmakta ve yayınlanmaktadır. Şu an Efrîn halkı Şehba’da direnişini devam ettirmektedir. Her ne kadar halk Efrîn’de olmasa da Efrîn’de yaşıyor gibi yaşamlarına ve serhildana devam etmektedir” dedi.
‘Suriye krizinin çözülmesi işgalcilerin çöküşüdür’
Efrîn ile beraber diğer bölgelere de yönelik saldırılar karşısında verilen mücadeleye işaret eden Eyşe, son olarak şöyle konuştu: “Bugün verdiğimiz mücadele ve direniş sadece Efrîn toprakları için değil genel Ortadoğu ve Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik yapılan saldırıların karşısında durmak için veriyoruz. Suriye krizinin çözülmesiyle işgal edilen topraklar alınacak ve işgalcilerin sonu olacaktır. Bu krizi çözmek için de çalışmalarımız hem siyasi, toplumsal ve askeri açıdan devam etmektedir. Fakat şu soruda sorulmalıdır; Neden 10 senedir Suriye krizi çözülmemiş? Hem iç güçler hem dış güçler kendi projesini uygulamak ve 3.dünya savaşında karlı çıkmak için bu krizin çözülmesini istemiyorlar. Bu temelde de biz bu krizi çözmek ve Efrîn ile diğer işgal edilen toprakları geri almak için hem PYD hem diğer parti ve hareketler olarak çalışmalarımızı hem Suriye, Kuzey ve Doğu Suriye, Avrupa ve diğer alanlarda yürütmeye devam ediyoruz. “