
Pervin Buldan: Barışı engelleyen zihniyet, İslam’ın barış çizgisini reddediyor
- 11:56 25 Mart 2021
- Güncel
ANKARA - “Herkes için Adalet” kampanyası çerçevesinde din alimleriyle “Hak Adalet ve Vicdan” buluşmasında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Adil olmayan yönetici, adil olmayan hukuk, adil olmayan sofra meşru değildir. Bugün barışı engelleyen zihniyet İslam’ın barış çizgisini reddetmektedir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) “Herkes için Adalet” kampanyası çerçevesinde Ankara Hilton Otel’de “Hak Adalet ve Vicdan” buluşması gerçekleştirdi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın katıldığı programa bölgeden çok sayıda din alimleri, Demokratik İslam Kongresi (DİK) İnsan Özgürlükler Partisi (PİA) katıldı. Buluşmada ilk olarak HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları konuştu.
‘Açlığa izleyici kalmak en büyük günahtır’
Buluşmada konuşan Tülay, insanlık tarihinin mazlumların zalimlere karşı mücadele ettiği bir tarih olduğunu söylerken, “'Herkes için adalet' dedik. Halklar ve inançlar için adalet, coğrafyamızda kadim sorunlardan biri olan Kürt sorunu için adalet, Aleviler için adalet, kadınların hakları ve eşitliği için adalet, geleceksizleştirilen, dilleri kültürleri unutturulan gençler için adalet, bastığımız toprak soluduğumuz hava, içtiğimiz su için adalet, insan hakkı için adalet, emek en kutsal değerlerdendir emek için adalet” vurgusu yaptı. “Açlığa izleyici kalmak en büyük günahtır” diyen Tülay, herkes için adalet istediklerini dile getirdi. Tülay, “Yeter ki toplum olarak yüzümüz, ruhumuz, imanımız vicdan, hak ve adaletle yoğrulmuş olsun. Kapatılmak istenen partimiz için adalet istiyoruz. Vekilliği düşürülüp tutuklanan Leyla Güven ve Musa Farisoğlu için adalet istiyoruz. AİHM ve toplumun vicdanı hiçe sayılarak düşüncelerinden dolayı cezaevinde tutulan sevgili Demirtaş, Yüksekdağ ve binlerce mahpus için adalet istiyoruz” dedi.
‘Milyonlar ‘onurumuzla oynayamasın’ demiştir’
Ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Türkiye’nin dört bir yanında kutlanan Newroz’da milyonların verdiği mesajı herkesin doğru okuması gerektiğini belirtti. Pervin, “Neydi bu mesaj? Barışta ve demokratik çözümde ısrar, demokratik siyasette kararlılık, zulme karşı asla boyun eğmeme ve hiçbir gücün halk iradesini durduramayacağı gerçeğidir. Evet, halkımız, Newroz meydanlarından güçlü bir biçimde devlet ve iktidar aklına ‘İrademizi yok sayamazsın, engelleyemezsin, onurumuzla oynayamazsın. Buna izin vermem’ demiştir. Halkımızın bu uyarısını Ankara’dakilerin iyi okuması, doğru analiz etmesi ve tehlikeli, yanlış politikalardan bir an önce vazgeçmesi gerekmektedir. Yanlış hesapların, siyasi tuzak ve komploların halktan mutlaka geri döneceğini Newroz bütün ciddiyetiyle herkese göstermiştir. Umarız bu ülkeyi yönetenler meydanlardaki milyonların duruşundan doğru sonuçlar çıkarır” şeklinde konuştu.
‘Adalet İslam’ın özü ve ruhudur’
Bin yıldır tüm kadim kültürlerin ve halkların en büyük özleminin eşitlik ve adalet olduğunu ifade eden Pervin, adaletin olmadığı yerde zulüm, barışın olmadığı yerde yıkım, acı ve gözyaşının olduğunu kaydetti. Pervin, “Eşitliğin olmadığı bir yerde her türlü haksızlık ve hukuksuzluk vardır. İslam âlimleri, yüce dinimizi tanımlarken; ‘İslam adalet ve barış dinidir’ tarifinde ittifak etmişlerdir. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’e göre; adaletin ölçüsü ve dayanağı hakkaniyettir. Adalet İslam’ın özü ve ruhudur. İnsanlık adaletle ancak barış, güven ve refaha kavuşur. Aksi halde hayatımıza onun zıddı olan zulüm hâkim olur. Adalet ise insan haklarına saygı, eşitlik ve her hak sahibine hakkını teslim etmektir” dedi.
‘En büyük sorunlardan biri adaletsizliktir’
Pervin konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün tek tek bireyler olarak da, toplumsal olarak da, kimlikler ve inançlar olarak da karşı karşıya kaldığımız en büyük sorunlardan biri adaletsizliktir. Her alanda bir adaletsizlik kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Dillerimiz, kimliklerimiz, kültürlerimiz, inanç özgürlüğümüz adaletsizlik kuşatması altındadır. İnsanca yaşayabilmek için alın teri döken ama bunun karşılığını alamayan, emeği sömürülen ezilen emekçi halklarımız büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Bu ülke onurlu ve adil bir barışa kavuşsun, Türkiye geçmişiyle ve hakikatle yüzleşsin diye mücadele eden halklarımız adaletsizlikle karşı karşıyadır. Eşitlik istediği için zulme, baskıya, şiddete maruz bırakılan kadınlar büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır.
İslam’ın özünü çarpıtan bir zihniyet
Bin bir emekle, fedakârlıkla, tüm engellemelere rağmen demokratik iradesini ortaya koyan ama kazanımları darbeyle gasp edilmeye, yok edilmeye çalışılan Kürt halkı büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Evlatlarının kemiklerine dahi ulaşamayan, mezar yerleri tahrip edilen, çocuklarının cenazelerine saygısızca davranılan ailelerimiz büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Anadilinde inanç hizmeti alamayan halklarımız eşitsizlikle ve adaletsizlikle karşı karşıyadır. Dini, dini kurumları siyasi çıkarlarının aracı haline getiren, İslam’ın özünü çarpıtan bir zihniyetin yönetimindeki tüm toplum büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Ödediği vergiler savaş politikalarına, israfa, şatafata ve harama harcanan, alın teri yolsuzluklarla çalınarak açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, çaresizliğe mahkûm edilen yoksul emekçi halklarımız büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. IŞİD karanlığına göz yuman, destek sunan, alan açmaya çalışan zihniyetlerin tehdidi altındaki halklar, inançlar büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır.”
‘Adaletin yazıldığı yerler adaletsizliğin adresi olabiliyor’
İslam coğrafyasında İslam adına kullanılarak, yapılan adaletsizlikler ve haksızlıkları saymakla bitmeyeceğini ifade eden Pervin, “Evet, adil olmayan yönetici, adil olmayan hukuk, adil olmayan sofra meşru değildir. Hukuk adaletten koparıldığı için bugün ne yazık ki Türkiye’de sofralar adaletsizdir. Adalet bir söylem olmaktan öte bir ahlak, karakter ve uygulamadır. Adalet saraylarında ‘Adalet mülkün temelidir’ yazmakla adil olunmuyor. Tıpkı Meclis’te ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ibaresini yazmakla milletin iradesi hakkaniyetle muhafaza edilmediği gibi… Daha vahim olan şu dur ki; bu ifadelerin yazıldığı yerler adeta adaletsizliğin ve iradesizliğin adresi olabiliyorlar. Bediüzzaman Said-i Kürdî; ‘Zulüm adalet külahı giymiş’ diyerek bu gerçeğin altını çizmiştir. Bugün yaşadığımız tüm bu adaletsizlikler işte bu sözde saklıdır” şeklinde konuştu.
‘İslam’ın barış özüyle çatışan bir anlayıştır’
Medine Sözleşmesi’nin tüm maddelerini toplamı “adalet” ilkesinin koruması olduğunu kaydeden Pervin, adalet olmadan yaşam ve birliktelik hukukunun işlenmeyeceğinin o günden vurgulandığını belirtti. Pervin, “Aynı şekilde Medine Sözleşmesi ‘topluluk’ vurgusu ile başlar. Bunun anlamı ise her türlü tekçiliğin reddedilmesidir. Rum Suresi 22’nci ayeti ‘O'nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de; lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır’ der. Yani dillerin ve renklerin farklı olmasının güzelliğini anlatır. Farklılıkları tebliğ eden bir inanç varken, tek’leyen anlayışlar nasibini inançtan ve geleneklerimizden değil, ancak ve ancak iktidar hastalığından almaktadır. Bugün yaşadığımız retçi ve tekçi düzen, İslam adına tüm bu çeşitliliği, farklılığı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Kürt sorununun temelinde de, inkar, adaletsizlik, eşitsizlik, haksızlık ve hukuksuzluk vardır. Bir halkın eşitlik talebini yok saymak, bastırmaya çalışmak İslam’ın barış özüyle çatışan bir anlayıştır. Özellikle Kürtçe anadile yönelik engeller, yasaklar, anadillerin yok sayılması, tek dil dayatması, aynı zamanda İslam’ın farklılık ilkesinin de inkârıdır” ifadelerinde bulundu.
‘Bugün yaşadığımız tam da Muaviye çizgisidir’
“İşte bu inkârcı Kürt düşmanı zihniyet, İslam’ın çoğulculuğa yönelik kapsayıcılığını çarpıtan bir zihniyettir” diyen Pervin şöyle devam etti: “Bunun net görülmesi gerekir. Bugün İslam Türkiye’de devlet ve iktidarın tahakkümü altındadır. İsrafı itibara endeksleyen bir haram anlayışına teslim olan yönetim, eşitlik dini olan İslam’ın ilkeleriyle çelişmektedir. Dinin siyasallaştırılması ve devletin din-inanç üzerine kurduğu tahakküm Muaviye tarzı bir iktidarı ortaya çıkarmıştır. Nitekim bugün yaşadığımız tam da Muaviye çizgisidir. Bunu milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşımıza yapılan zulümde gördük ve yaşadık. Arkadaşımızı sabah namazı için abdest alırken, ibadetini yerine getirmesine dahi izin vermeyerek Meclis’te gözaltına aldılar. Zulmettiler. Büyük günah işlediler! Oysa Gergerlioğlu, cinayet işlemedi, yolsuzluk yapmadı, ihaleye fesat karıştırmadı, kimseye kötülük yapmadı. Tek suçu insanlık onurunu, adaleti ve hakikati savunmasıdır. Vicdanlı bir insan olarak mazlumların yanında olmasıdır.
Barışı engelleyen zihniyet İslam’ın barış çizgisini reddetmektedir
İslam’ı iktidarın ve devletin hizmetine koşmaya çalışan anlayışlara ve öncelikli mesajı barış olan İslam’ı katliamlarının perdesi yapmaya çalışan anlayışlara karşı Ortadoğu halklarının İslam’ın adalet, eşitlik ve barış fikrini temsil eden, birlikte geleceğini örmeyi hedefleyen bir partiyiz. Bu anlamda HDP’nin durduğu yer ve sürdürdüğü fikriyat gelecek açısından önemlidir. Keseyi görünce İslami adalet fikrini görmezden gelenler ve devlet gücüne ortak olunca İslami eşitlik fikrini reddedenlere karşı adalet, eşitlik ve barış fikrini her yerde savunmaya devam edeceğiz. İslam, Arapçada barış anlamına gelir. Bugün barışı engelleyen zihniyet İslam’ın barış çizgisini reddetmektedir. Anlamı barış olan dine mensup insanlar için barış okyanusta bir damla su kadar ihtimal taşıyorsa barışı savunmak farzdır, bundan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bizim dinimiz barışı, adaleti, paylaşmayı, hoşgörüyü, yardımlaşmayı, Karun’a karşı Harunlaşmayı, İbrahim gibi bakmayı öğretmektedir. HDP, İslam’ın demokratik değerler üzerine kurulu yönlerinin hiçe sayılması karşısında net bir tavra sahip ahlaki bir çizgide duran yegâne partidir.”
‘Hakikat yolculuğundan asla alıkoyamayacaklar’
“İktidarın zihniyetinin hakikatle bağını kopartmak, doğrunun yerine yalanı koyarak iyiliğin yerine kötülük zihniyetiyle ilişki kurarak, harama yaslanarak iktidarın ayakta tutma çabası içerisinde olduğuna” dikkat çeken Pervin, “İşte partimizi kapatmaya yönelik çabalar da HDP’nin temsil ettiği adalet ve eşitlik fikriyatını, hakikat mücadelesini ortadan kaldırmaya yönelik hamlelerdir. Adalete ve hakikate dayanarak zulme karşı mücadele edenleri yani bizleri, HDP’yi tasfiye etmeyi başarabilirseler, yaptıkları zulmün, yaşattıkları adaletsizliklerin görünmeyeceğini, fark edilmeyeceğini, itirazların yok olacağını sanıyorlar. Planları budur ama bunu asla başaramayacaklar. Bizleri bu hakikat yolculuğundan, adalet mücadelesinden asla alı koyamayacaklar. Ali Şeriati ‘Eğer bir haksızlığı engelleyemiyorsanız en azından onu herkese anlatın’ der. Evet, biz hem haksızlığı ve adaletsizliği engellemek için mücadele edeceğiz hem de adaletsizlikleri ve zulmü her yerde anlatacağız” diye belirtti.