
2013 Newrozu: Kuş kanat çırpsa duyulacaktı
- 08:40 21 Mart 2021
- Güncel
ANKARA - Hafızalardan silinmeyecek bir etki bırakan 2013 Diyarbakır Newrozu'nun katılımcısı EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, mektubun okunuşu esnasında yaşanan sessizliği “Kuş kanat çırpsa duyulacaktı” sözleri ile anımsatırken, birçok duygunun ve atmosferin bir arada yaşandığını söyledi.
Baharın gelişi ile birlikte toprak kendini yenilerken, zalim Dehaklara karşı direnişçi Kawalar’ın isyanı da 21 Mart Newroz Bayramı ile göklerde daha gür bir sesle yankılanıyor. Newroz’un gelişi Türkiye illerinde ve bölge kentlerinde büyük coşkular yaratırken, hafızalardan silinmeyen 2013 Diyarbakır Newroz’unda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın okunan mektubunda yer alan “kalıcı ve sağlam barışın temeli” çağrısı o günden bugüne diriliğini koruyor. Görkemli bir kitleye ev sahipliği yapan 2013 Diyarbakır Newrozu’nun bir tanığı da Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan idi.
2013 Newrozu’na tanıklık eden Selma Gürkan ile o dönemi konuştuk.
*Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu 2013 Diyarbakır Newroz’a bir kadın siyasetçi olarak tanıklık ettiniz. Öncelikle orada hissettikleriniz ve gördüklerinizi paylaşır mısınız?
“Newroz alanında sanki ‘kuş kanat çırpsa’ onun sesini duyacakmışçasına derin bir sessizlik vardı. Bu tabi ki, mesajı anlamaya yönelik bir sessizlikti.”
Öncelikle derin bir sessizlik vardı. Düşünün ki yüz binlerce, milyonlarca insan bir meydanda toplanmış ve o meydanda çok derin bir sessizlik var. Newroz alanında sanki “kuş kanat çırpsa” onun sesini duyacakmışçasına derin bir sessizlik vardı. Bu tabi ki, mesajı anlamaya yönelik bir sessizlikti. Diğer taraftan Newroz alanında yıllara dayanan bir çözümsüzlük, inkar ve Kürt sorunu vardı. Newroz alanında, bu kadar zorlu yılların ardından çözüm için açık adım atılmış bir ortamın yarattığı umut ve heyecan söz konusuydu. Bu zamana kadar hiç açık bir adım atılmamıştı. Umudun ve heyecanın yanı sıra bir de “acabalar” vardı. Sonuçta bir devlet politikası var ve geçmişe dayanan yaşanmışlıklar var. Bugün açısından çözüm süreci nasıl ilerleyecek, nasıl adımlar atılacak, hangi haklar tanınacak, ne tür düzenlemeler yapılacak? Bütün bunların yarattığı bir acaba vardı. 2013 Diyarbakır Newroz’u, pek çok duygunun ve atmosferin bir arada yaşandığı bir süreçti diyebiliriz.
*2013 Newrozu’nda Abdullah Öcalan’ın okunan mektubunda, “Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu, darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir” ifadesi yer almıştı. Bugüne baktığımızda ise devletin Kürtlere karşı düşmanca bir siyaset yürütmesi ve tüm bu barış mesajlarını görmezden gelmesi ne anlama geliyor?
“Erdoğan kendi kadrolarını korurken, anayasa ve demokratikleşme konusunda gerekli adımlar atmadı. Tam tersine, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ diye adlandırılan aslında, ‘tek adam’ rejimini sağlayacağı bir düzen istiyordu. Bundan kaynaklı çözüm sürecini bir araç olarak kullanmaya çalıştı.”
2013 Newroz dönemine dönüp baktığımızda; Erdoğan hükümeti çözüm sürecini kendi siyasi çıkarları için bir dayanak yapmaya çalışıyordu. Erdoğan kendi kadrolarını korurken, anayasa ve demokratikleşme konusunda gerekli adımlar atmadı. Tam tersine, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye adlandırılan aslında, “tek adam” rejimini sağlayacağı bir düzen istiyordu. Bundan kaynaklı çözüm sürecini bir araç olarak kullanmaya çalıştı. Nitekim bu aynı zamanda Suriye başta olmak üzere Ortadoğu siyasetiyle de çok ilgili bir durumdu. Ortadoğu’da bir lider ülke olma yolunda bir hevesi, bir beklentisi vardı. Bu olmayınca hepimizin bildiği gibi çözüm masası devrildi, Dolmabahçe Mutabakatı yırtıldı. Birdenbire o demokratik siyasi atmosfer değişti ve bir savaşçı, çatışmacı bir siyasete dönmüş oldu.
*Diyarbakır’daki 2013 Newrozu gibi umut verici bir Newroz’un Türkiye’de yeniden olması söz konusu mudur? Mümkünse nasıl olur?
“Her şeyden önemlisi, bu ülkede demokratikleşmenin yolu açılacaksa ve demokratik, siyasal özgürlükler alanında ileri adımlar atılacaksa, bunun yolu ortak talepler etrafında kurulacak mücadele kararlılığından geçiyor.”
Kuşkusuz bu siyasi iktidar ne kadar baskıcı olursa olsun, ne kadar otoriteleşmeyi savunursa savunsun, baskısının, şiddetinin dozajını ne kadar yüksek tutarsa tutsun mücadelenin gücüne inanıyoruz. Her şeyden önemlisi, bu ülkede demokratikleşmenin yolu açılacaksa ve demokratik, siyasal özgürlükler alanında ileri adımlar atılacaksa, bunun yolu ortak talepler etrafında kurulacak mücadele kararlılığından geçiyor. Dün de böyleydi bugün de böyle. Dönüp baktığımızda şunu çok rahat görebiliyoruz; Türkiye’de bu siyasi iktidara baş eğmeyen, mücadele eden toplumsal bir kesim var. Demokrasiyi ve özgürlükleri savunan gençler, kadınlar, işçiler, emekçiler, yoksul halk kesimleri, çevre mücadelesi verenlerin yanı sıra demokrasi talepleri etrafında kendi taleplerinden vazgeçmeyen Kürt halkı var. Türkiye’nin hem emek alanında hem siyasi özgürlükler alanında önemli bir mücadele birikiminin sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Kazanmamızın teminatı da mücadelede kararlılık ve ortak mücadeledir. Bu açıdan da ben kazanacağımızı düşünüyorum.
*Medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya’da kutlanan Newroz, baharın gelişini, heyecanını ve uyanışını simgeliyor. Bu sene Newroz’daki beklentileriniz nelerdir?
“Bölgede emperyalizmin def edildiği, halkların kendi demokrasisini, özgürlüklerini, elleriyle kurduğu bir coğrafyanın yaratılabileceğini düşünüyorum.”
Ortadoğu halkları başta olmak üzere, Asya halklarının da bir kısmı Newroz’u bayram olarak kutlamaktadır. Enternasyonal halkların bir bayram olarak kutladığı önemli günlerinden birisidir. Ama sadece bir bayram değildir, aynı zamanda halkların bir direnişi ve mücadeleyi bir bayram günü gibi kutlayabileceği bir gündür. Bugün Ortadoğu coğrafyasını ve bölgeyi düşündüğümüzde, 2021 Newrozu’na, ülkede barış, bölgede demokrasi diye çağrı yaptık. Çünkü şunu düşünüyoruz; Bölgede hala emperyalistlerin kutuplaşması ve kapışması bitmedi. Ortadoğu’ya dair Rusya, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere burada enerji kaynakları, enerji dağıtım koridorları ve diğer yer altı ve yer üstü maden kaynaklarının paylaşımı konusundaki güç savaşı devam ediyor. Dolayısıyla bölgede emperyalizmin def edildiği, halkların kendi demokrasisini, özgürlüklerini, elleriyle kurduğu bir coğrafyanın yaratılabileceğini düşünüyorum. Bu açıdan da hem bayram günü hem de direniş ve mücadele günü olarak kazanacağımızın inancıyla tüm halkımızın Newroz’unu kutluyorum.