'Öldürülen bütün çocuklar için direneceğim'

  • 09:03 15 Mart 2021
  • Güncel
 
Dilan Babat
 
HAKKARİ - Yüksekova ilçesinde özyönetim direnişinde katledilenlerden Ali Kaval’ın ailesi, hala hukuk mücadelesi veriyor. Ali’nin babası Abdulhekim Kaval, “Ben sağ olduğum sürece bu davanın üstünde duracağım. Sadece oğlum için değil, öldürülen bütün çocuklar için direneceğim” diyor.
 
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 1 Şubat 2016’da kuruluşunu deklare eden Demokratik Toplum Meclisi tarafından özyönetim ilan edilmesinden sonra aralıklı olarak sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve bu yasaklar sürerken birçok saldırı gerçekleştirildi. Yasakların en uzunu ise 13 Mart 2016 tarihinde başladı. Kesintisiz olarak 30 Mayıs 2016’ya kadar devam eden, bu tarihten sonra ise kısmi olarak süren sokağa çıkma yasağı sürecinde devlet saldırısına karşı yurttaşlar 79 gün boyunca direndi. Direniş de saldırılar da hem yasağın öncesinde vardı hem de yasaklardan sonra…
 
Özyönetim direnişi sürecinde net olmayan verilere göre yaklaşık 90 kişi yaşamını yitirdi. Bunlardan biri de 1 Mart 2016’da katledilen Ali Kaval oldu. Katledilişinin üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen Ali’nin ailesi hala hukuk mücadelesi veriyor.
 
Herkes bilsin, kimse unutmasın…
 
Yasak sürecinin yıldönümü dolayısıyla evine gittiğimiz Ali’nin annesi, babası ve Ali’nin yaşamını yitirdiği dönemde üç yaşında olan kızı bizi karşılıyor. Ali’ye dair görüşme talebimizi Ali’nin annesine ilettiğimizde “O acı, ilk günkü gibi… Anlatırsam daha kötü olacağım. Zaten hiç unutmadım ki” diyerek geri çeviriyor, babasının anlatmasını istiyor. Ali’nin babası Abdulhekim Kaval ise rahatsızlığından kaynaklı “Ne kadar kötü olsa da yaşananları herkes bilsin kimse unutmasın” diyerek süreci anlatıyor.
 
‘Oğlumun cenazesini görünce şoka girdim’
 
Ali yaşamını yitirdiğinde Çukurca ilçesinde inşaatta çalıştığını söyleyen Abdulhekim, kendisine babasının rahatsız olduğu şeklinde haber verilince Yüksekova’ya geliyor. Abdulhekim, Yüksekova Devlet Hastanesi’ne gelince toplanan kalabalık dikkatini çekiyor ve şöyle devam ediyor: “Abim geldi başın sağ olsun dedi… Bütün aile hastanedeydi, hepsinin acısı büyüktü. Panzerler ve polisler vardı orada. Onları görmeye dayanamadım, rahatsızlık duydum. Milletvekili gidip onları uyardıktan sonra ayrıldılar oradan. Sonra morga girmek istedim. Kapıyı çalmama rağmen açmadılar. Tekme attıktan sonra kapıyı açtılar. Savcı cenazeyi gösterdi. Ben oğlumun cenazesini görünce şoka girdim, kafasından vurmuşlardı elim kafasına girebilecek kadar büyük bir yara açılmıştı. Önce bacağına vurmuşlardı kalkamamıştı ardından kafasına ateş etmişlerdi kafasının yarısı kalmamış gibiydi.”
 
‘Oğlumun son vasiyetini bilmemem içimde kaldı’
 
“Oğlum kızına bez ve ekmek almak için evden çıkmıştı” diyen Abdulhekim, oğlunun o akşam eve geri dönemediğini ifade ediyor. Abdulhekim, “Polisler ona saldırmıştı. Ali'nin arkadaşları onun orada yalnız olduğunu bilmiyordu. Ali orada şehit düştükten sonra arkadaşları hemen alıp bir aileye götürmüşler o aile de oğlumu bir battaniyeye sarıp eve getirmiş. Eve getirdiklerinde ise yaraları sıcaktı annesinin elini sıkmış iki defa ama konuşamıyordu. Oğlumun son vasiyetinin ne olduğunu bilememem yaşamını yitirmesi içimde kaldı” diyor.
 
‘Bu çocukları haksız yere öldürdüler’
 
Ali’nin yaşamını yitirdiği yerde “En ön cephede yer alıyor” ihbarının yapıldığını kaydeden Abdulhekim, Ali’nin katledildiği evin duvarlarında halen mermi izlerinin olduğunu belirtiyor. Ali’nin hastaneye götürüldüğü zaman hastane önünde olan polislerin kahkaha attığını ve alkışladıklarını dile getiren Abdulhekim, “'Esentepe mahalle sorumlusunu öldürdük' dediler. Annesi ve amcaları hastanede cenazeyi görmek istediklerinde izin vermemişler. Oğlumun neden vurulduğuna dair avukat tuttuk, bir soruşturma yürütülsün diye. Ama ‘Ali teröristtir, polislere karşı çıkmış mecburduk öldürdük’ dediler. Hala mahkeme devam ediyor. Ben sağ olduğum sürece bu davanın üstünde duracağım. Ben sadece oğlum için demiyorum. Haksız öldürülen bütün çocuklar için direneceğim. Hepsini haksız yere öldürdüler. Bu insanlar aç, susuz ve uykusuz kaldılar. Çocuklarımız aileleri, eşleri ve çocukları düşmanın elinde rezil olmasın diye direndiler” sözlerine yer veriyor.
 
‘Her şeyden çok, gençlerimizin öldürülmesi canımızı yaktı’
 
Ali’den sonra çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte Yüksekova’dan çıktıklarını ve Hakkari’ye gittiklerini ifade eden Abdulhekim, Yüksekova’da yaşanan çatışmaları televizyondan takip edebildiklerini kaydediyor. Abdulhekim, şöyle diyor: “Yüksekova’ya döndüğümüzde Yüksekova’nın o haline bakamıyorduk. Öyle bir hale getirmişti ki evleri… Her şeyi geçtik ama burada öldürülen gençler… En fazla canımızı o yaktı. Asla gözümüzle gördüklerimizi unutmayız. Evlere, duvarlara ve pencerelere yazılan yazıları asla unutmayacağız. Hepimiz çok zorlu bir süreç geçirdik. Katledilen gençleri unutmayız. Vicdanları olsaydı Sur'dan Yüksekova'ya kadar böyle yapmazlardı. Kentlerimize bombalar yağdırmazlardı, evleri ateşe vermezlerdi.”