Figen Yüksekdağ: Kadın, yaşam ve özgürlük için birleşelim

  • 09:03 7 Mart 2021
  • Güncel
 
Habibe Eren
 
ANKARA - İktidarın varlığını, kadına yönelik şiddetle sürdürdüğünü söyleyen HDP önceki Dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, kadınlara şu çağrıda bulundu: “8 Mart’ın ruhu ve gücü ile kazanacağımızdan şüphe etmeden kadın, yaşam ve özgürlük için birleşelim.”
 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne sayılı günler kala kadınlar pandemi koşullarında artan şiddete, tacize, tecavüze, eşitsizliğe, ataerkiye ve erkek devlet şiddetine karşı alanlara çıkmaya hazırlanıyor. 8 Mart 1857 tarihinde New York kentinde atılan kıvılcım bugün dalga dalga dünyanın dört bir yanına yayılıyor. Kadınlar için direnen, eril siyasete başkaldıran ve ‘makbul’ kadın çizgisine biat etmeyen binlerce kadın ise yine 8 Mart’ı cezaevlerinde karşılayacak. Dört duvar arasına sığmayan ve mücadelesini cezaevinde sürdüren kadınlardan biri de HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ.
 
Her koşulda eril siyasete başkaldıran, ezber kodları yıkan ve tavizsiz siyaseti ile Kürtlerin, kadınların, ötekilerin, yoksulların ve işçilerin daha iyi koşullarda yaşaması için mücadele eden Figen, tutsaklığının 5’inci yılında yine bir 8 Mart’ı cezaevinde karşılayacak. Figen, 8 Mart’a ve iktidarın kadın politikalarına ilişkin ajansımıza gönderdiği mektup aracılığıyla değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Düşünsel donanımı geliştirmeye yoğunlaşıyorum’
 
Cezaevi yaşamının kendine özgün bir yoğunluğu olduğunu belirten Figen, “Bizlerin çok sayıda dava trafiğinin-işlerinin, burada da başımızdan eksik olmayan siyasi operasyonların ve kendi siyasi direniş gündemimizin yoğunlukları epeyce zaman kaplıyor. Elbette bunlar rutin, zorunlu gündemlerimiz ve görevlerimiz. Ben de çoğu siyasi mahpus gibi esas olarak düşünsel donanımı geliştirmeye yoğunlaşıyorum. Bunun iki yolu var: Okumak ve yazmak. İkisini de eş zamanlı biçimde yapıyorum. Niteliği ve yeterliliği bakımından her adımda daha iyiye yürümek durumundasın tabi. Böyle olunca yoğunlaşmamın niteliği derinliği de daha önem kazanıyor. Sözünü ettiğim ihtiyaca binaen son dönemde felsefe okumalarına ağırlık vermeye başladım” dedi.
 
Tarih ve sosyoloji alanında bir yoğunlaşmasının olduğunu ancak bu çalışmasını esnettiğini dile getiren Figen, “Edebiyat biraz da kişisel eğitim alanım olduğu için bırakamıyorum. Müzik de öyle. Bazen yarım yamalak süreçlere, sonuçlara yol açsa da içsel enerjimi yükseltmeye faydası oluyor” diye konuştu.  
 
‘İktidar kadınların gözüne bakarak cinayete azmettirme suçu işliyor’
 
8 Mart’a giderken kadın kırımının korkunç boyutlara geldiğini ve siyasi iktidarın bu kırımın sorumluluğunu açıkça üstlenmekten sakınmadığını vurgulayan Figen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadın katilleri, tacizciler, şiddet uygulayanlar ne kadar pervasızsa, iktidarda failleri korumak; kırımın siyasi sosyal dayanaklarını sağlamak konusunda o kadar pervasız. Son infaz paketi adı altındaki ‘af yasası’ ile çeteler, kadına şiddet failleri ortalığa salındı biliyorsunuz. Onlarca kadın bu ‘aftan’ sonra adeta yarım bıraktığı saldırıyı tamamlasın diye serbest bırakılan bu caniler tarafından katledildi. İktidar tüm toplumun ve kadınların gözünün içine baka baka cinayete azmettirme suçu işliyor. Çoğu maddesini zaten uygulamadıkları İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak kadınların tamamen kıyıma ve karanlığa mâhkum etmek derdindeler. Yasama, yürütme yargının, en gerici ve tekçi erkek egemenliğinin sultası altında olduğu düşünülürse kadınların canı ve kaderi böyle bir yapının insafına terk edilemez. Fiili meşru mücadele biricik geçerli ve iyileştirici çıkış yoludur.”
 
‘Sonuç ortada’
 
Meclis’in uzun zamandır bir çözüm mercii olmaktan çıktığını, aksine iktidarın kadına yönelik saldırı, şiddet aygıtına dönüştüğü tespitinde bulunan Figen, HDP’nin defalarca kadına yönelik şiddetin önlenmesi başlığıyla Meclis’i acil olağanüstü toplanması için çağırdığını ve çaba gösterdiğini aktardı. Figen, “Sonuç ortada. Aylardır milyonlarca kadının, hayati bir sorununu çözme girişimi yerine CHP-HDP saflarında yaşanan kadına yönelik şiddet, taciz olaylarından siyasi rant çıkarmaya çalışıyorlar. Tabi yine kendi ağır suçların hesabını vermeden, aynaya bakmadan yapıyorlar bunu. En son AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in gözaltında, hapishanede, çıplak arama işkencesine ve tacize dair söyledikleri de hepsinin üstüne tüy dikti. Erkek iktidar ahlakından başka bir şey beklenemezdi. Uğradıkları işkence ve tacizi ifşa ederek tavır geliştiren kadınları ‘onursuz iffetsiz’ sayan bir siyaset, Meclis’te de memlekette de şer ve hakaretten başka bir şey üretmez” ifadelerini kullandı.
 
‘İktidar kadınlar için kılını kıpırdatmıyor’
 
Kadınların canını, güvenliğini korumak için sorumluluk üstlenmeyen Meclis’in AKP-MHP çoğunluğuna dayanarak HDP’ye siyasi operasyon için çalıştığını belirten Figen,  HDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak isteyen iktidarın saldırıda sınır tanımama konusunda gözünü hırsın bürüdüğünü dile getirdi.  Söz konusu iktidarın kadınların can dokunulmazlığını sağlamadığını, hatta bu konuda kılını bile kıpırdatmadığını vurgulayan Figen, “Aksine siyaset hakkı ile paralel olarak kadınların yaşam hakkı da iktidarın doğrudan saldırısı altındadır. Kadınların siyasi temsiliyet karnesinde Türkiye’yi adeta bir çukurdan çıkarıp yukarılara taşıyan HDP, Meclis’ten ve siyasetten tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir tablo içerisinde onurun, özgürlüğün, yaşamın yolu her zaman olduğundan daha fazla fiili meşru mücadeleden geçiyor. Aynı zamanda bağımsız söz söyleme güveni, haklarına sahip çıkmaktan geri adım atmama iradesi ve kadın dayanışması her yerde ve biçimde güçlendirme ısrarından elbette” şeklinde konuştu.
 
‘İktidarın varlığı siyasal ve kadına yönelik şiddete bağlanmış’
 
Kadına ve insanlığa karşı işlenen suçların hepsinin köklü ve sistematik olduğunu dile getiren Figen, sözlerine şöyle devam etti: “Sadece güncel bir duruma, dönemsel bir saldırıya karşı değil, ideolojik, politik, kültürel, ekonomik sisteme, birikime karşı mücadele veriliyor. Güncel-politik düzlemde savaş şiddeti, tacizi, tecavüzü geriletmek gibi bir derdi olmayan iktidardır. Bunlardan besleniyor, tarz-ı siyaseti bunlar üzerine kurulu ve beslendiği ideolojik kaynaktan, barışçıl, toplumsal, cinsiyete duyarlı yaklaşım çıkmaz. Bugün savaşın, şiddetin, taciz, tecavüz gibi saldırıların genişletilmesinden ziyade üretilmesine hizmet eden iktidar yaklaşımı hâkim. Yasama, yürütme ve yargı gücü bunun için kullanılıyor. Çok açmaya gerek yok, her gün bir öncekini görüyoruz ve tam da bu nedenle her gün 3 kadın ölüyor Türkiye’de. Siyasi iktidarın varlığını sürdürmesi iki koşula bağlanmış görünüyor; siyasal şiddet ve kadına dönük şiddet. İktidar birincisini doğrudan kendisi uyguluyor. İkincisini, erkeğin tetikçiliği ile ve tetiği çekenlerin kışkırtması, yeri geldiğinde korunup kollanmasıyla tatbik ediyor. Toplumun kadını-erkeği ile baskılanıp, zorla da olsa yönetilmesi için hayati. Ama son dönemlerdeki söylem ve davranış eğrilerine bakılırsa, kadın sosyalitesinin kontrol edilmesine ayrı bir hayatiyet ve stratejik anlam atfediyorlar.”
 
‘Nasıl durduracağımızın cevabı yine bizde’
 
“Nedenler ve engeller ağır elbette. Ama ‘nasıl’a yorumlamaktan başka seçeneğimiz yok” diyen Figen, kadına ve insanlığa yönelik sistematik ve canice saldırıları “Bedenimize, kimliğimize yönelik hakaretleri nasıl durduracağımız sorusunun cevabı da yine bizdedir” diye ekledi.
 
‘8 Mart’ın ruhu vazgeçmemekten geçiyor’
 
8 Mart’ın tüm dünyada ve Türkiye’de kadınların sınırlarını aşan hareketine çıkış olması temennisinde bulunan Figen, kadınlara şu çağrıda bulundu: “Savaş, şiddet, taciz, tecavüz cinsiyetçi baskı ve ayrımcılık durmadığı sürece özgürlük ve kurtuluş mücadelesi de durmayacaktır. Halkların sokaklarda, meydanlarda her yaşam alanında savunan kadınları, sizin aracılığınızla selamlıyorum. Asla vazgeçmemek, sokağı terk etmemek ve dayanışmayla sımsıkı kenetlenmek 2021 8 Mart’ının ruhu ve gücüdür. Bu ruh ve güç ile kazanacağımızdan şüphe etmeden kadın, yaşam ve özgürlük için birleşelim. Bütün kadınların 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Gününü kutluyor, kadın çağında yeni bir yol açmasını diliyorum.”