Açlık grevi eylemi 100’ncü gününde: Zindanlara ses olalım

  • 09:15 6 Mart 2021
  • Güncel
Sema Çağlak
 
DİYARBAKIR/MARDİN - Tecridin son bulması ve cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı tutsakların başlattığı açlık grevi eylemi 100'üncü gününe girerken, aileler, tutsakların eylemini selamladıklarını kaydetti.
 
PKK ve PAJK’lı tutsaklar 1980 askeri darbesinin yıldönümü olan 12 Eylül 2012 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve Kürtçenin kamusal alanda kullanılması talebiyle süresiz-dönüşümüz açlık grevi eylemine başlamışlardı. Tutsakların bu talebi üzerine eylemcilere destek olmak için, eylemin 58’nci gününde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Milletvekilleri Emine Ayna ve Özdal Üçer; 60’ncı gününde yine 5 BDP milletvekili ve dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir açlık grevi eylemine başlamıştı. Eylem, Abdullah Öcalan’ın, “Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler” çağrısı üzerine son bulmuştu.
 
Tecrit politikalarının devam etmesi üzerine Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin, sanatçı, gazetecilerin de aralarında olduğu 50 kişi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması ve tekrardan görüşmelerin sağlanması için 5 Eylül 2016 yılında Diyarbakır’da bulunan Vedat Aydın konferans salonunda süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Grev, 6’ncı gününde devam ederken Kurban Bayramı dolayısıyla Mehmet Öcalan’ın abisi Abdullah Öcalan ile görüşme sağlamasının ardından açlık grevi sonlandı.
 
Fakat tecrit politikaları hız kesmeden devam etti. Aile, avukat görüşmeleri sağlanmadığı gibi, Abdullah Öcalan’a yazılan mektuplar da verilmemeye başlandı. Öte yandan hükümet görüşmeler nezdinde verdiği sözleri tutmazken, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven hakkında açılan davanın 3’üncü duruşması olan 7 Kasım 2018’de Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladığını duyurdu. Daha sonra farklı cezaevlerinde kalan 8 kişinin yaşamını yitirmesi, 30 kişinin ölüm orucuna başlaması ve yüzlerce tutsağın dahil olmasıyla devam eden açlık grevinin 200 güne yaklaşması üzerine Abdullah Öcalan’ın avukatlarının 22 Mayıs 2019’ta müvekkilleri ile görüşmesi sağlandı. Görüşmenin ardından Abdullah Öcalan’ın “eylem sonlandırılsın” mesajının ardından açlık grevinin 200’üncü gününde, 26 Mayıs 2019’da Leyla Güven ve tutsaklar açlık grevini sonlandırıldı.
 
27 Kasım 2020 tarihinde yine PKK ve PAJK’lı tutsaklar tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin son bulması talebiyle süresiz-dönüşümlü açlık grevine başladıklarını açıkladı. Başlatılan açlık grevi 20’nci grupla 100’ncü gününde devam ediyor. Açlık grevine dahil olan tutsakların yakınları, tutsakların durumlarından endişeli olduklarını ve hükümetin bir an önce adım atması gerektiğini belirtti. Öte yandan Mexmur Şehit Rûstem Cudi Mülteci Kampı’nda başlatılan açlık grevi 79’uncu ve Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise açlık grevi 62’nci gününde devam ediyor.
 
Grevlerin 100’üncü gününe girmesini değerlendiren tutsak yakınları toplumun grevlere sessiz kaldığını eleştirerek, tutsaklara ses olma çağrısında bulundu.
 
‘Ya bizi öldürecekler ya da felç bırakacaklar’
 
2016 yılında tutuklanan ve üç farklı cezaevine sürgün edilen ve şu an Maraş Türkoğlu Cezaevi’nde kalan Şervan Sertkaya’nın annesi Safiye Sertkaya, oğlunun tutuklandıktan sonra Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildiğini daha sonra Mersin Tarsus Kapalı Cezaevi’ne ve Maraş Türkoğlu Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildiğini belirtti. Safiye, “Şervan’a Türkoğlu’nda çok işkence yapıyorlar. Beni aradığında onlara yapılan işkence ve baskıları dile getiriyor. Şervan beni en son aradığında yaklaşık bir ay önce 50’ye yakın gardiyanın ellerinde sopalarla koğuşlarına geldiğini ve kendilerini darp ettiklerini söyledi. Gardiyanların saldırısından sonra birçok tutsağın kolu, başı ve bacağının kırıldığını aktardı. Oğlum, ‘Anne ya bunlar bizi öldürecekler ya da bizi felç bırakacaklar’ dedi. Oğlum işkenceden sonra bir hafta kendine gelememişti. Açlık grevlerinin başlamasından kaynaklı da cezaevi yönetiminin tutsaklar üzerindeki baskıları daha da arttı” şeklinde ifade etti.
 
‘Çocuklarımızın ölmesini mi bekliyorlar?’
 
Kamuoyunun açlık grevleri ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı duyarsız kaldığını eleştirerek, “Ses çıkarmak için çocuklarımızın ölmesini mi bekliyorlar? Tutsakların bizim desteğimize ihtiyaçları var. Seslerimizi daha yüksek bir şekilde çıkarmamızı istiyorlar. Oğlumun yaşadıklarından kaynaklı bende şeker, tansiyon hastalıkları çıktı. Neden herkes bu kadar sessiz? Artık yeter çocuklarımızın talepleri yerine getirilsin. 100 gün oldu çocuklarımız bedenlerini ölüme yatırmışlar. Artık barış olsun” dedi.
 
‘Çok büyük haksızlıklar yapılıyor’
 
5 yıldır Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mazlum Özer’in annesi Saliha Özer, oğlunun tutuklanmadan önce Tıp Fakültesi bölümünde öğrenci olduğunu ve doktor olmasına üç yıl kaldığını hatırlatarak, oğlunun daha 6 yıl cezasının kaldığını söyledi. Saliha, “Mazlum’un hiçbir suçu yoktu. Onun okumasına dahi izin vermediler. Oğlum bana cezaevinde yaşadıklarından çok bahsetmiyor. Ancak ben biliyorum, baskıların ne denli fazla olduğunu, tutsaklar üzerinde çok büyük haksızlıklar yapılıyor” diye belirtti. 
 
‘Seslerine ses olalım’
 
Cezaevlerinde yaşanan baskıların son bulması gerektiğini kaydeden Saliha, tutsakların pandemi ile beraber dışarıyla olan iletişiminin de azaldığını söyledi. Saliha, daha önce ceza sistemiyle iletişimin engellendiğini fakat son 1 yıldır pandemi bahanesiyle bu yasakların ve engellemelerin gerçekleştiğinin altını çizdi. Saliha, “Çocuklarımızın seslerine ses olsunlar. Talepleri bir an önce yerine getirilsin. Çocuklarımız kimseyi öldürmedi. Adli suçluları bırakıyorlar. Ancak bizim çocuklarımızı boş yere yıllarca tutsak ediyorlar, bu haksızlıktır. Onlar haklarını savunuyorlar. Çocuklarımızın gençliği zindanlarda geçti. Neden kimse buna ses olmuyor. Başlatılan açlık grevleri 100‘ncü gününde yeter artık tutsakların seslerine ses olalım” diye konuştu.