Sömürüsüz bir dünya için kadınlardan çağrı: Örgütlenelim

  • 09:04 5 Mart 2021
  • Güncel
 
Melike Aydın
 
İZMİR - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne doğru giderken, farklı mesleklerden kadınlar, karşı karşıya kaldığı emek sömürüsüne ve bu sömürüye karşı örgütlenmenin önemini vurguladı. Kadınlar, birlik, mücadele ve dayanışma mesajları ile 8 Mart’ta alanlarda olacaklarını ekledi. 
 
Kadınlar, eril zihniyete karşı mücadelesini evde, sokakta, fabrikada, tarlada, okulda, kısacası her alanda sürdürmeye devam ediyor. Yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla mikrofon uzattığımız kadınlar, emek sömürüsüne dikkat çekerek, herkesi sömürüye karşı direnişe çağırıyor. 
 
‘Kadınlar esaret altına alınıyor’
 
Tekstil sektöründe 13 yaşında çalışmaya başlayan 40 yaşındaki Filiz Kerse, “Kadın feodal bir aileden geldiği için ilk önce aile tarafından, sonra evlenince eşi tarafından, sonra iş yerinde patronlar ve ustalar tarafından esaret altına alınıyor. Şefler ve ustalar tarafından yüksek sesle hakarete maruz kalıyorlar. Ama bunu erkek çalışana yapamıyorlar. Kadını ayakçılık yaptırmak, iplik temizletmek, yerleri süpürmek gibi birçok işte çalıştırma olasılıkları var ama bir erkek işçiye yaptıramazlar. Anneler kızlarına ‘oğlum geldi kalk yemek getir, misafir geldi kadına sen oturma misafir otursun’ diye dayatır, işyerlerinde de durum bu” sözlerini kullandı. 
 
‘Hepimiz sömürülüyoruz’
 
Kadınların örgütlenmesinin önüne geçilmeye çalışıldığını ifade eden Filiz, “Bir kadın işçi diğerinden fazla para aldı diye diğer kadın işçiler savaş açar. Bu farkı yapan patronun kendisidir. Çünkü rekabetle daha verimli çalıştırır. İşçileri sınıflara bölmüşler. Oysa hiçbir fark yok. Hepimiz sabah erken kalkıyoruz ve hepimiz sömürülüyoruz. İşçiler üretim aracı olarak görülür” şeklinde konuştu. 
 
‘KOD-29 kadını tecrit eden uygulama’
 
Pandemi döneminde KOD-29 gerekçe gösterilerek işten çıkarmalarda devletin ve işverenin ortak hareket ettiğini kaydeden Filiz, KOD-29’un özellikle sol ve sosyalist kadınların damgalanması ve iş bulamaması anlamına geldiğini belirtti. Tecridin sadece Kürt kentlerinde değil, her yerde yaşandığına değinen Filiz, “Bunu çevreniz duyduğunda lekeleniyorsunuz. İş yerinde erkeğin kadına psikolojik şiddet uygulamasına neden oluyor, ölüme kadar varabiliyor. Çünkü namus kavramı sadece kadınlara dayatılmış. LGBTİ+’lar da çok zor durumda. Bu insanları istismar ediyorlar” dedi. 
 
‘Kadının zincirlerini koparması gerekiyor’
 
“Kadın mücadele ederken, kadın örgütlenince güzeldir” diyen Filiz şöyle konuştu: “8 Mart mücadele günüdür. Kadınların sokağa çıkıp işçi kadınların yakıldığını dünyaya duyurmaları gerekiyor. Kadın hala esaret altında artık zincirleri koparmaları gerekiyor. Hayatı güzelleştirmek kadınların elinde, öncüler kadınlar olmalı. Her alanda örgütlenip en öne çıkmaları gerekiyor. İşçilere sesleniyorum, sınıf dayanışması için her koşulda birleşmemiz gerekiyor. Örgütlenmeliyiz, birleşik mücadeleyle yürümeliyiz.”  
 
‘Yükselmek için torpil gerekiyor’
 
Kadın ustaların erkekler gibi sözlü ve fiziksel tacizde bulunabildiğini işyerindeki hiyerarşik sistemde yükselmenin ancak aynı bantta çalıştığın arkadaşını ihbar etmek ve patronla işbirliği ile gerçekleştiğini belirten Filiz “Yükselmek için torpilin olması gerekiyor. Kadınlar tekstilde temizlikten, paketlemeden sorumludur. Kadın ustalar, şefler parmakla sayılabilecek kadar azdır” diye kaydetti. 
 
Kadın sokakta ve mücadele ederken güzeldir
 
Kadınların regl dönemlerinde izin alamadığını söyleyen Filiz, kadınların emeğinin ek gelir olarak görüldüğü için genellikle asıl işi olarak görülen çocuk yaşlı hasta bakımları için işi bıraktığını dile getirdi. Filiz, “Kadın sokakta güzeldir, kadın mücadelenin içinde güzeldir. Kadın evin içinde kaldığı sürece hiçbir şeye ulaşamaz, çünkü evin içerisinde dünyası, bakış açısı daralıyor” sözlerini kullandı.
 
‘Çok rezillik çektik’
 
Mevsimlik tarım işçisi Nazime Özbay ise, “25 yıldır buradayız. Çok rezillik çektik. Biz meraktan gelmedik. Çadırda kaldık çiftlikte kaldık. En zoru da kadınlar yaşadı. Çocuklara baktık hem de çalıştık. O zaman altın 10 TL’ydi, haftalığımız 3 TL’ydi. Sonra kadınlar günde 70 TL, erkekler 100 TL almaya başladı. Artık çalışamıyorum. Zaten eşimin üzerinden hastaneye gidebiliyorum” diye belirtti.
 
Kadınlar tarlada daha düşük fiyata çalışıyor
 
Bir diğer tarım işçisi Hacer Özbay ise, tarım işçilerinin koşullarının geçmişten bugüne iyileştirilmediğini belirterek, şunları söyledi: “Patronlar ve çocuğu zaman dayı başılar (işçiyi bulanlar) genellikle erkektir. 50 kadın çalışıyorsa 10 kişi erkek. Erkekler taşıma yapıyor ve bizden 20 lira fazla alıyor. Dayıbaşı işçiden yüzde 10 kadar alıyor. Erkekler sürekli çalışmıyor ama kadınlar sürekli çalışıyor. Ben aldığım bütün parayı ev için harcıyorum. Kendime ayrı bir bütçem yok. Zaten bu ekonomide ikimizin de yok. Ama erkek harcarken hesap vermiyor.”
 
Evden çıkamayan kadın boşanmaktan korkuyor
 
Ev emekçisi Kevser Koyabakan ise şunları dile getirdi: “Kadınlar para kazanamıyor. Okuma yazması yok. Boşanırsa ortada kalır. Çünkü çalışmayı bilmiyor. Çocuklar sanki sadece kadının gibi. Nafaka da vermek istemiyor erkek. Erkek vicdanı rahat oluyor. 'Kadınlar bir şey bilmiyor, kadının hakkı yok' diyor erkekler. Kendilerini evin reisi görüyorlar. Bunu da evinden öğreniyorlar. Boşandıktan sonra da anne babasının yanına giden kadın orada da yük gibi görülüyor. Boşanmasını istemiyorlar. Kadın ne yapacak mecburen ailesinin evinde kalıyor. Annemin bir sürü malı var, bir daire bile anneme vermedi boşanınca. Kadınlar ‘elin kızı’ olarak görülüyor mal verilmiyor.”
 
‘Boşanınca kadın değil erkek evi terk etmeli’
 
Nafaka hakkının çocuklar için ödendiği halde verilmediğini söyleyen Kevser, “Bir kadın boşanınca babasının evine gitmek zorunda kalmasın. Erkekler gitsin. Kadının yaptığı iş erkeğin gözünde görülmüyor. Erkek akşam geldiğinde ‘ne yaptın ki’ diyor. Kadın erkek gelene kadar çalışıyor erkek geldikten sonra da çalışıyor. Kadının yaptığı iş ufak gibi görülüyor ama zor” diye konuştu.
 
‘Evden çıkamamak psikolojik sorun yaratıyor’
 
Ev emekçisi kadınların yaşadığı psikolojik sorunlara işaret eden Kevser,  “Çalışmak kafa dağıtıyor. Ben misafirliğe gittiğimde eşim ‘ne gerek var’ diyor. O günde 50 kişi görüyor. Ben çocukları görüyorum sadece. Ben bugün işim yok dışarı gezmeye gidiyorum diyemem. Pazara bile gitsem hemen eve dönmek zorundayım. Bir arkadaşla gidip oturmak isterdim. Özgürlük güzel bir şeydir. Biz özgür değiliz. İki kere bir arkadaşa gitsem laf ederler” sözlerine yer verdi. 
 
Özgür ve eşit bir evlilik sağlanmalı
 
Kevser son olarak,  “Kadınlar yasaları bilmiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni ilk defa duydum. Bu yasaları ancak gidip gezse görse öğrenir. Erkekler kadınlar cahil kalsın istiyor ki başlarına vurabilsinler. Devletin de işine geliyor kadının evde kalması. Ev kadınının sigortası yok. Kadınlar örgütlü olmalı, özgüveni daha fazla oluyor. İstanbul Sözleşmesi’ni öğrenmelerini istiyorum” dedi. 
 
‘Kadın öğrenciler cinsiyet rollerine sıkıştırılıyor’
 
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde öğrenci olan Zümrüt Doğan da öğrencilerin daha üniversite seçerken cinsiyetçi kodlara göre yönlendirildiğini dile getirdi. Kadının istediği mesleği seçtiğinde bütün zorluklarla baş etmek zorunda kaldığını belirten Zümrüt, “Ziraat gibi bir bölümü seçince önce 'yapabilecek misin?' diye sordular. Bir de 'erkek öğrenci para bulamayınca yapabilir ama sen yapamazsın' diyorlar. Kadın evdeki bakım ve hizmete göre meslek seçimine zorlanıyor” ifadelerini kullandı. Zümrüt ayrıca, kadın sayısının az olduğu mühendislik gibi bölümlerde kadınların yapamayacağı gibi bir algının yerleştiğini sözlerine ekledi. 
 
Ev tutulurken ‘ahlak dayatması’
 
Kadın öğrencilerin ev tutmak istediğinde "ahlak kuralları" adı altında bir tutum geliştiğini söyleyen Zümrüt, “Eve erkek gelmesi istenmiyor. Bir keresinde ise kimlik fotokopimizi apartman yöneticisi istedi. Nedeni de ‘ani durumda size ulaşmak isteriz.’ Oysa telefon yeterdi” dedi. 
 
‘Üniversitede tacize karşı çalışma yok’
 
Üniversitede akademisyen veya öğrencilerin gidebileceği bir Cinsel Taciz Merkezi olmadığını belirten Zümrüt, taciz ve tecavüz olayları yaşandığında ise üniversite yönetiminin bu olayların üstünü kapatmaya çalıştığını ifade etti. Zümrüt, “Cinsel taciz birimleri olan üniversitelerde birim işlemiyor hatta öğrencilerin haberi yok. Göstermelik olarak var. Toplumsal cinsiyete dönük bir çalışmayı üniversite kendisi yapıyor ve içini boşaltıyor ki ‘zaten var sen de kurma’ demek için kuruyor” diye konuştu. 
 
Yurtlarda cinsiyet ayrımı
 
Öğrenci yurtlarındaki cinsiyete göre ücret farklılığına dikkat çeken Zümrüt, aynı zamanda kız yurtlarında baskının daha fazla olduğunu kaydetti. Zümrüt, “Yurt sayısı yetersiz. İlk etapta da çıkmıyor. Kredi Yurtlar Kurumu içeri erkek almamasına rağmen arkadaşımız tacize maruz kaldı. Erkek öğrencilere geç kalınca haber vermeleri istenirken kadın öğrenciler tehdit ediliyor. Bir tiyatro sinemaya gidemeyiz geç saatte biterse” diye belirtti.
 
Cinsiyet eşitliğinin olduğu bir üniversite talebi
 
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atanmasına karşı öğrencilerin direnişine değinen Zümrüt, “Boğaziçi protestoları ile hareketlenme başladı. Bu süreçte nasıl üniversite istediğimizi ortaya koyduk. Cinsiyetçiliğin olmadığı, kadınların da söz sahibi olduğu, kadınların şiddete uğradığında hakkını arayabildiği bir üniversite istediğimizi şekillendirdik. Üniversite dayanışmaları içinde alternatif özgür, demokratik, bilimsel, ekolojik cinsiyet eşitlikçi üniversite kurulması çabası var” sözlerini kullandı.
 
Kadın Üniversiteleri’ne karşı mücadele devam ediyor
 
Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı programında yer alan Kadın Üniversiteleri’ne ilişkin de konuşan Zümrüt,  “Üniversite özgürlük alanı derken onlar kadını toplumdan soyutlandığı alan haline getiriyor. Öngörülen dersler de çocuk bakımı, aile ekonomisi, öğretmenlik gibi alanlara sıkıştırıyor kadını. İleride kadın üniversitelerine gitmek dayatılacak ya da gitmediği için diğer üniversitelerdeki tacizi meşrulaştıracaklar. O üniversitelerden mezun olan kadınlarla eğitimli makul kadın profili oluşturmak isteniyor. Kadın üniversitelerinden mezun olan kadınlar sonra erkeğin de olduğu toplum içinde nasıl yer alacak?” diye sordu.
 
Zümrüt son olarak, 8 Mart’ta tüm kadınları alanlara çağırdı.