
Ayşe Acar Başaran: İsyanımızı 8 Mart alanlarında büyüteceğiz
- 09:02 5 Mart 2021
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 8 Mart alanlarında isyanlarını büyüteceklerini belirterek, “Pandemi önümüzde yaşamsal bir tehlike barındırıyor ama erkek egemenlik daha büyük bir yaşamsal tehlike. Onun için ne kadar sokakta olursak ne kadar mücadele edersek kazanımlarımızı daha fazla koruruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 8 Mart’ta “İsyanımız özgürlüğümüz için”, “Bi berxwedanê jin dimeşin azadiyê” şiarıyla alanlarda olacak. Kadın Meclisi, Batman, Mersin, İzmir, Antalya, Denizli, Eskişehir, Aydın, Kocaeli, İstanbul, Diyarbakır, Van, Adana ve Ankara’da kitlesel yürüyüş ve mitingler düzenleyecek. Baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklama gölgesinde 8 Mart’ı karşılayacak olan HDP’li kadınlar bir kez daha sokakta taleplerini haykıracak.
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 10 Şubat’ta startını verdikleri “Kadınlar için Adalet” kampanyası ve 8 Mart planlamalarına ilişkin konuştu.
‘Kadın ve adalet hiçbir zaman yan yana durmadı’
Hem karma yapının hem Kadın Meclisi’nin uzun uzun tartışmaları sonucunda “Herkes için Adalet” kampanyasının açığa çıktığını belirten Ayşe, Türkiye’nin tamamında yürütülen savaş siyaseti, tecridin açığa çıkardığı sonuçları değerlendiren toplantı serileri gerçekleştirdiklerini ve neredeyse HDP’nin tüm yapıları ile tartışmalar yürüttüklerini aktardı. ‘Kadınlar için Adalet’ programını ise 13 Şubat’ta kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Ayşe, “Biz adaletin yüzyıllardır egemenler ve erkekler tarafından kadının lehine uygulanmayan bir yaklaşım olduğunu biliyoruz. Kadınların ilk köleleştirilmesinden bugüne kadar kadın ve adalet hiçbir zaman yan yana durmadı. Adalet düşünüldüğünde hep erkek ve militarizm yan yana geliyor. AKP-MHP ittifakının yürüttüğü siyaset ile adaletsizliğin daha derinleştiğini görüyoruz. Terazinin kefesinin kadın aleyhine dengesinin bozulduğunun da farkındayız” dedi.
‘Barışın olmadığı yerde adalet olmuyor’
Tecrit ve savaş siyasetine karşı kadınların sorumluluk aldığını ifade eden Ayşe, 2018’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in İmralı tecridine karşı açlık grevini başlattığını anımsattı. Kadınların barış çığlığını her yerde yükselttiğini dile getiren Ayşe, “Beyaz tülbentli annelerimizden, Barış Anneleri’ne ve kadın mücadelesi yürüten tüm arkadaşlarımıza kadar bu süreçte kadınlar çözüm mücadelesi yürüttüler” diye konuştu. Cezaevlerinde mutlak savaşın nedeni olan tecride ve toplama kampı haline getirilen koşullara karşı açlık grevinin 100’üncü güne yaklaştığını dile getiren Ayşe, “Kadın Meclisi’miz açısından yürüttüğümüz kampanyanın bir ayağı tecrit. Çünkü barışın olmadığı yerde adalet olmuyor” ifadelerini kullandı.
‘Kirli savaş politikalarına karşı adalet çığlığını yükselteceğiz’
Bölge illerinde adaletsizliğin birçok anlamda hayat bulduğunu vurgulayan Ayşe, geçtiğimiz yıl Batman’da uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğradıktan sonra intihara sürüklenen İpek Er dosyasının bir adaletsizlik örneği olduğunu belirtti. “Devlet kendi üniformalısını yargılamıyor. İktidarın politikası üniformalıyı teşvik etmektir” diyen Ayşe, HDP olarak yürütülen savaş siyasetine ve kirli savaş politikalarına karşı adalet çığlığını yükselttiklerini vurguladı. Bu süreçte cezaevinde var olan ihlaller, çıplak arama, şiddet ve açlık grevine ses çıkarmanın yürüttükleri kampanyanın bir parçası olduğunu kaydeden Ayşe, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaş siyaseti ve pandemi koşullarında ekonomik kriz derinleşiyor. AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminin daha başında adaletten vazgeçildi. AKP kalkınma meselesinde de yalnızca kendini kalkındırdı. AKP içindeyseniz ihya olabilirsiniz bu çok dar bir zümreyi temsil ediyor. Bütün yaşamımızdaki adaletsizlikler için, iş, aş, özgürlük, gelecek kimlik ve dil için mücadele ediyoruz.”
‘En temel hak elimizden alınıyor’
Kadınların yaşamının tehdit alında olduğunu ve bu nedenle diğer sorunların çok fazla gündeme gelemediğini dile getiren Ayşe, “Bir yerde yaşam hakkınız elinizden alınıyorsa diğerlerini tartışamıyorsunuz. Çünkü en temel hak elinizden alınıyor. Kadınların kimliği ve yaşam biçimine karşı bir saldırı söz konusu. Kadınların siyaset yapma hakkına bir saldırı var. Bir taraftan devlet bir taraftan toplum tarafından kışkırtılmış erkeklik nedeniyle yalnızca bir kentte 4 kadının katledildiği süreçten geçiyoruz” diye konuştu.
‘İktidar özgürleşme iddiası olan kadın istemiyor’
Tüm bu sorunlara karşı mücadele eden kadınların varlığına dikkat çeken Ayşe, “Bu kadar sorun içerisinde kadın mücadelesi yok dememek lazım. Çözüm alternatifini kurmaktan, vazgeçmemekten, bizi ayrıştırma politikaları karşısında kolektif mücadeleyi büyütmekten geçiyor. İktidar bizi birbirimizden de parçalamaya çalışıyor. TJA’ya saldırarak Kürt kadın mücadelesini hedef alıyor, en son yine eşbaşkanımız ve bir kadın vekilimiz hedef alındı. Bu durum tesadüfi değil. İktidar mücadele eden, özgürleşme iddiası olan kadın istemiyor. Bu yüzden yürüttüğü bir politika var. İktidar kadınları kendi çizgisi ve karşısındaki kadın şeklinde tanımlıyor. Çözüm, bir arada ortak mücadeleden geçiyor” diye belirtti.
‘İçişleri Bakanı savaş ve erkeklik bakanı’
İçişleri Bakanı’nın şu an ‘savaş ve erkeklik’ bakanı görevi üstlendiğine işaret eden Ayşe, devamla şöyle konuştu: “Bunu sıklıkla dile getirmek gerekiyor, çünkü her konuştuğunda kadını hedef alan, savaşı kutsayan, güvenlikçi politikaları besleyecek söylemler ve eylemler içinde olan bir bakan var. İktidarın kendisinin kurmak istediği rejimin karşısında en büyük barikatı kadınlar gördüğü için bu engeli önünden kaldırmaya çalışıyor. İki kadın arkadaşımıza saldırı o yüzden tüm kadınlaradır. Pandemi sürecinde bütün tehditlere rağmen kadınlar sokaktaydı. Sürekli bir biçimde bir yasak hali söz konusu ama kadınlar ısrarla sokakları terk etmedi. Kadınlar, şiddet, taciz, kaçırılma ve tutuklama tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Cezaevlerinde rehin alındılar, kadın mücadelesinden vazgeçmediler. Bu duruma karşı üst perdeden ses çıkarmak gerekir. Tüm kadınların ‘biz senin gibi bir İçişleri Bakanı’nın olduğu bir ülkede güvende değiliz’ demesi lazım.”
‘Enternasyonal kadın mücadelesini büyütüyoruz’
8 Mart çalışmaları hakkında da bilgi veren Ayşe, bu kapsamda Türkiye ve bölgede birçok kadın kurumu ile bir araya geldiklerini aktardı. Adaletin bütün Türkiye toplumunun ortak problemi olduğuna işaret eden Ayşe, “Biz kampanyayı yürütürken bizim dışımızdaki kadınlarla neler yapabiliriz, mücadele halkasını nasıl genişletebiliriz diye düşündük. İzmir’de, Ankara’da ve bölgenin birçok yerinde kadın kurumları ile bir araya geldik. Diğer ülkedeki kadınlarla diplomasi çalışması da yürütüyoruz. Çünkü dünyada benzer çok fazla örnek var: Tekçi, dinci, militarist rejimler tüm dünyada kendini var etmeye çalışıyor. Enternasyonal kadın mücadelesini büyütme ve geliştirme açısından çalışmalarımız sürüyor. Bir araya gelişler, ortak eylemsellikler yürütüyoruz. Çıplak aramadan, rehin tutulma politikasına, özsavunmasını gerçekleştirdiği için cezaevinde tutulan kadınlardan şiddete uğrayan kadınların hakkını savunmaya kadar eylemlerimiz devam ediyor. Tabi ki saldırıya uğruyoruz, çepere, tecride alınmaya çalışılıyoruz; ama bunu da aşan, kendi dışına çıkaran eylemlerimiz oluyor” şeklinde konuştu.
‘8 Mart’tan sonra kadın yoksulluğunu gündemimize alacağız’
Kadın Meclisi olarak “İsyanımız özgürlüğümüz için” sloganıyla 8 Mart startını bölgede verdiklerini anımsatan Ayşe, bu kapsamda 8 Mart’a kadar çalışmalarına devam edeceklerini dile getirdi. Türkiye’nin birçok yerinde kadın buluşmaları, paneller, ev ziyaretleri ve açıklamalar gerçekleştireceklerini anımsatan Ayşe, “Ayın 8’inde Kürdistan’da TJA ile Türkiye’de ise kadın kurumları ve platformlarla ortak 8 Mart yürüyüş, miting ve açıklamalar gerçekleştireceğiz. Kampanyamızın devamında kadın yoksulluğunu esas alan çalışmalarla bir araya geleceğiz. Bizim esaslı çalışmalarımızdan biri kadın örgütleri ile temas halinde olmak. Hem kampanya hem 8 Mart derken bir araya gelişleri hızlandırıyoruz. 8 Mart’a kadar çalışmalarımız durmaksızın devam edecek. Ayın 5’inde birçok ilde Kadın Meclisi kimliğimiz ile eylemlerimiz olacak. Ayın 8’inde her yıl olduğu gibi alanlarda olacağız” diye belirtti.
‘İsyanımız 8 Mart’a yansıyacak’
Dünyanın her yerinde kadınların büyük bedeller ödeyerek bugünlere geldiğine dikkat çeken Ayşe, “Hiçbir kazanım kolay elde edilmedi. Emek emek büyük bedeller ile buraya geldik. Kazanımlarımızdan da kolay kolay vazgeçmeyeceğiz. O yüzden isyanımız 8 Mart’a yansıyacak. Sesimizi yükseltmekten vazgeçmeyeceğiz. Pandemi önümüzde yaşamsal bir tehlike barındırıyor ama erkek egemenlik daha büyük bir yaşamsal tehlike. Pandeminin aşısı varsa erkek egemenliğin aşısı da kadın mücadelesidir. Onun için ne kadar sokakta olursak ne kadar mücadele edersek kazanımlarımızı daha fazla koruruz. Kadınlar kendini de koruyarak erkek egemenliğinden korunmanın temel yönteminin de örgütlülük olduğunu bilerek 8 Mart’ta olacaklardır” dedi.