Ankara’da anadil konulu panel düzenlendi

  • 19:33 22 Şubat 2021
  • Güncel
ANKARA - HDK Ankara İl Meclisi’nin anadili üzerine düzenlediği panelde, ana dilde eğitime vurgu yapılarak herkesin evlerinde ana dilinde konuşması gerektiği ifade edildi.  
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara İl Meclisi, 21 Şubat Anadili Günü kapsamında Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Genel Merkezi’nde bir panel düzenledi.
 
Panele Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü’nün yanı sıra Demokratik Alevi Derneği (DAD) ile Halk İnisiyatifi üyeleri katıldı.
 
Panele, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, dil bilimci ve yazar Mevlüt Aykoç, akademisyen Erdoğan Boz, Ermenice dil eğitmeni Sevan Değirmenciyan ile araştırmacı yazar Bereket Kar konuşmacı olarak katılırken, panelin moderatörlüğünü Zeyno Bayramoğlu yaptı.
 
Nejla Kurul ile Mevlüt Aykoç panelin düzenlendiği salonda hazır bulunurken, Erdoğan Boz, Sevan Değirmenciyan ve Bereket Kar panele zoom üzeri katılım sağladı.
 
Salona “Ya asimile olup sonsuza dek susacağız ya da anadilimizi özgürce konuşacağız” yazılı pankart asıldı.
 
Panel ilk olarak dilin önemine ilişkin hazırlanan bir videonun izlenmesiyle başladı.
 
‘Ermeni’ce öğrenmek çok şey katacaktır’
 
Videonun ardından Ermenice dil eğitmeni Sevan Değirmenciyan söz aldı. Türkiye’de eskiden beri Batı Ermenicesi konuşulduğunu belirten Sevan, Ermenice’nin 1830’larda resmi dil statüsüne sahip olup binlerce okuru olduğunu söyledi. Cumhuriyetle beraber birçok baskının başladığını hatırlatan Sevan, “En önemli yasaklardan biri tiyatro yasaklarıydı. Ermeniler Osmanlı tiyatrosunun önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Kültürün yaşaması bakımından günlük hayatta dilin konuşulması çok önemli. Ermenice ve Rumcayı silmenin adımları atılmaya başlandı. Cumhuriyetin ilk yıllarında 4 bin okuldan söz edilirken şu anda 17 okul var. Batı Ermenileri soykırımdan sonra dünyanın dört bir yanına dağıldıkları için resmileşemediler. Hrant Dink Vakfı’nda Ermenice ders veriyorum. Katılımcıların büyük bir kısmı akademisyenler. Birçok dil konuşulmasa araştırılmıyor bile bugün. Herhangi birinin Ermenice öğrenmesi çok şey katacaktır. Herkes Ermenistan’da konuşulan Ermenicenin resmi dil olduğunu sanıyor. Ama Yunanistan, Kanada gibi ülkelerde Batı Ermenicesi tanınıyor” dedi.
 
‘Akademik özgürlükler tehdit altında’
 
Ardından söz alan Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, kendilerini diğer sendikalardan ayıran kimi özellikleri olduğunu söyledi. Kamusal eğitimin tek dilli olamayacağını kaydeden Nejla, “Birden fazla dil konuşuluyorsa kamusal eğitim de kamusallığı taşıması gerek. Bilimsel bir nitelik taşıması gerekiyor. Bilimsellik ve ana dilin ilişkisi ne? Türkiye’de yaşayan farklı kimliklerin ana dillerinde eğitim alma hakları vardır. Maalesef Türkiye’de geriletilmiş, değeri azaltılmış olan dilleri araştırmak cesaret ister. Araştırmacılar da kendine sansür uygular araştırma yaparken. Üniversitelerde akademik özgürlük neredeyse ortadan kalktı. Bilimsellik ilkesinin gereğini yerine getirmiyoruz. Dinsel dogmalar giderek yaygınlık kazanıyor. Akademik özgürlükler tehdit altında” şeklinde konuştu.
 
‘Anadilinde eğitim temel ilkelerimizden’
 
Bedel ödemeksizin eğitim hakkına erişebilmenin temel ilkeleri olduğunun altını çizen Nejla, özel okullarda Kürtçe derslerin parayla verildiğini belirtti. İlkelerinden birinin anadilinde eğitim olduğuna dikkat çeken Nejla, “Sendikamız bu konuda kapatılmaya kadar gitti. Biz bunu sadece 21 Şubat’ta gündeme alan bir sendika olmak istemiyoruz. Uygun eğitim programlarını oluşturmak ve içeriğine kültürü de katarak verilebilmesinin olanaklarını zorlamak gerek. Bu konuyu sendika oldukça tartıştı. Ama somut talepler oluşturma konusunda adım atılması gerek. Bu programların nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişin çalışma yapılmalı. Ama bunun karşısında büyük bir baskı da var. Eğitimi tartışırken anayasamızı da konuşacağız” dedi.
 
‘Kürtçe mücadele eden bir dil’
 
Dil konusuna kültür konusunun da eşlik etmesi gerektiğini vurgulayan Nejla şöyle devam etti: “Dil ne kadar sınırlıysa kültür de o kadar sınırlıdır. Dil demek kültür demek kültür demek diğer kültürlerden etkilenmek demek. Buda zenginleşmek demek. Dilleri eşdeğerliliği üzerinden kurmak ve bu bağlamda çalışmalar yürütmek zorundayız. Kendi dilini konuşan ötekinin dilini de konuşmak zorunda. Sadece Kürtçe meselesi değil ama Kürtçe mücadele eden bir dil olarak görüyoruz. Arapça, iktidar sayesinde Farsızca, İngilizce statüsüne sahip bir dile doğru gidiyor ancak Kürtçe ve diğer dillerin de bu önemi kazanması gerek.
 
Türkiye’de bir kültürel istila var
 
Yaşamlarımız birbirine bağlı. Türkiye’de zengin bir dil ve kültürü mümkün kılmak çalışmalarımızla mümkün olacak. Türkiye’de artık 4, 5 milyon Arap var. Eğitim hakkına onlar da sahip olmalı. Lazca, Ermenice, Kürtçe, Kurmanci gibi diller yaşayan diller arasında. Seçmeli dersler üzerinde giderek artan baskılar var. ‘Türkiye’de eğer ana dilde eğitim başlarsa ne olacak?’ sorusu soruluyor. Bir yol izleyeceğiz. Bunun ayrıştırma ve bölme anlamı taşıdığını söyleyen yurttaşlar var ama Türkiye toplumu birbirinden hiç olmadığı kadar ayrıştırıldı ve bunu siyasal iktidar yaptı. Türkiye’de bir kültürel istila var. Siyaset böl, yönet politikası yürütüyor. Ayrıştırmaz aksine birleştirir. Anadilde eğitim birliği hayata geçirmenin adıdır.”
 
‘Çok dillilik kültürel çeşitlilikle yakından bağlantılıdır’
 
Erdoğan Boz ise “Çok dillilik kültürel çeşitlilikle yakından bağlantılıdır” diyerek, “Bilinçsel dil ve duygusal dil vardır. Örneğin kendimi Türkçe daha iyi ifade ediyorum ama duygusal ana dilim de Çerkezce.  Kültürel çeşitliliğin anlaşılması toplumsal barışın sağlanması açısından değerli şeyler kazandırır. İktidar, çok dilliliği kendisine bir tehdit olarak gördüğü için okulları kapattı” dedi.
 
‘Tüm dillerin eğitim dili olması gerekiyor’
 
Kürtçeye ilişkin konuşan Mevlüt Aykoç da sözlerine 15 Şubat Uluslararası komployu kınayarak ve cezaevlerinde tecridin kaldırılması için devam eden açlık grevi direnişleri selamlayarak başladı. Anadili Günü’nü kutlayan Mevlüt, “Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce Kürtçe medreseler vardı.  12 alanda çalışmalar yapılıyordu. Cumhuriyetten sonra kurulan Anayasa’nın ardından artık Kürtler yok. Lozan Antlaşması’nda bir millet ve 3 azınlık olarak gösteriliyordu. Bu azınlıklar Ermeni, Rum ve Asurilerdi. Azınlıkların kendi dillerinde çalışmalar yapabileceği ancak diğerlerinin böyle bir hakkı olmadığı söyleniyordu. Peki Kürt nedir? Kürtlere kurucu unsur deniyor ancak ne bir ismi ne de temsili var. Sonrasında ise mahkemede Kürtleri idam etmeye başladılar ve Kürtçeyi yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başladılar.  Çocuklar okulda Kürtçe konuştuklarında cezalandırılıyorlardı. Asıl sorunumuz oto asimilasyondur. Dilini konuşmamak ve yaşatmamak oto asimilasyondur. Onun için de herkesin evinde kendi dilini konuşması gerek. Türkiye’deki tüm dillerin eğitim dili olması gerekiyor” diye konuştu.
 
Panel konuşmaların ardından soru cevaplarla son buldu.