‘Biz ambargoya karşı çocuklarımız tecride karşı direniyor’

  • 09:04 5 Ocak 2021
  • Güncel
Dîcle Demhat
 
KOBANÊ - Kuzey ve Doğu Suriye’den PKK’ye katıldıktan sonra tutuklanarak Türkiye ve bölge cezaevlerine konulan yakınlarının da yer aldığı açlık grevi eylemlerine dayanışma mesajı gönderen aileler, şöyle dedi: “Biz bu alanlara dönük saldırıları ve ambargoları kırmak için mücadele ediyoruz, zindanlardaki çocuklarımız da tecridi kırmak için direniyor.”
 
Türkiye ve bölge cezaevlerindeki tutsakların PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecride ve cezaevlerinde artan hak ihlallerine karşı başlattığı açlık grevi 40’ıncı gününde devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye’den PKK’ye katılan ve tutuklanarak Türkiye cezaevlerine konulan yakınları da açlık grevinde olan Besê Kino, Werde Muhemed Eli ve Eyşe Saidun cezaevlerindeki duruma ve açlık grevi direnişine dair konuştu.
 
‘İşkenceye rağmen mücadeleleri devam ediyor’
 
Annesi vefat ettikten sonra Fatma Seydo’yu yanına alarak büyüten Besê Kino, Fatma’nın PKK’ye katıldığını ve 1997’de KDP ile Türkiye’nin işbirliği sonucu yaralı olarak alındığını söyledi. “KDP görümcemi (Fatma Seydo) Türkiye devletine teslim ettikten sonra yargılandığı mahkemede müebbet hapis cezası aldı” diyen Besê, farklı cezaevlerine sürgün edilen Fatma’nın son olarak İzmir’e götürüldüğünü dile getirdi. Besê, “Her cuma günü telefonla konuşuyoruz. İlk başlarda 10 dakika iken görüşme yasaklarının başlamasıyla 20 dakika oldu telefon süreleri. Her konuştuğumuzda cezaevinde yaşadıklarını da bize aktarıyor. Korona sürecinin başlamasıyla koğuşlarda kişi sayıları arttı. Sayıları kadar yatakların olmadığını, bütün tutsak kadınları iki koğuşta tuttuklarını, üç günde bir su verildiğini, not defterlerini, kalemlerini onlardan aldıklarını aktarıyor. Yemeklerin temiz ve düzenli vermediğini de aktarıyor. Yapılan bütün işkencelere rağmen de mücadelelerine de devam ediyorlar” dedi.
 
‘Uluslararası kuruluşlar görevlerini yerine getirmeli’
 
Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit ile birlikte Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine, Federe Kürdistan’daki bölgelere dönük saldırılara karşı başlatılan açlık grevine dikkat çeken Besê, “Erdoğan’ın saldırılarını durduracak olan Önderliktir. Bunun farkına varan cezaevlerindeki çocuklarımız büyük bir mücadele ve direnişle açlık grevi eylemlerine başladı. Bu temelde de eylemlerinde ısrarlı olduklarını belirtiyorlar. Cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı suçlar için artık uluslararası kuruluşları görevlerini yerine getirmelidir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Çocuklarımız tecridi kırmak için direniyor’
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in 2018’de başlattığı açlık grevini hatırlatan Besê, şunları kaydetti: “Leyla Güven’in direnişiyle Önderlikten haber alındı ve kısa bir dönem sonra da kapandı. Önderlik üzerindeki tecrit daha da büyüdü. Açlık grevinin bitmesinden sonra Leyla Güven kendini toparladı çalışmalarına başladı. Türk devleti haksız suçlamalarla Leyla Güven’e 22 sene 3 ay ceza verdi. Leyla Güven halkın iradesi oldu. Sadece Leyla Güven değil HDP milletvekillerine dönük tutuklamalar hala devam etmekte. HDP’li bir milletvekilini tutuklamak bir halkın iradesini kırmaktır. Biz Kürt halkı olarak bunu kabul etmiyoruz. Cezaevlerinde direniş olmasa tutsaklar her türlü şiddetle yüz yüze kalacaklar. Direnişleri sayesinde kendilerini korumaktalar. Biz zindanlarda direnen çocuklarımızdan ve Önderlik’ten güç alıyoruz. Dört parça Kürdistan bir olmadan bizim de yaşamımız zindanlardaki gibi olur. Biz bu alanlara dönük saldırıları ve ambargoları kırmak için mücadele ediyoruz, zindanlardaki çocuklarımız da tecridi kırmak için direniyor.”
 
‘Fatma’nın mücadelesi yarım kalmadı’
 
Cezaevlerindeki direnişlerde kadınların rolüne vurgu yapan Besê, Fatma’nın mücadelesinin yarım kalmadığını belirtti. Oğlu ve eşinin de topraklarını savunurken yaşamlarını yitirdiğini dile getiren Besê, “Kızlarım da bu mücadele temelinde burada çalışıyor. Görümcem Fatma nasıl şu an cezaevinde direniyorsa biz de burada onun mücadelesini devam ettiriyoruz. Zindanlarda 23 seneden daha fazla yaşayan ve işkencelerden geçen kızlarımız ve oğullarımız var. Artık bu zulmü kabul etmiyoruz. Uluslararası insan hakları mahkemeleri artık görevlerini yerine getirmelidir. Önderliğimize dönük yapılan tecrit artık kalkmalı ve çocuklarımız artık zindanlarda değil topraklarında kendi kimlikleri ve haklarına sahip olup yaşamalılar. Önderliğe selamlarımızı yolluyoruz ve zindandaki çocuklarımızın direnişlerini selamlayıp, yaşamın her alanında onlardan aldığımız güçle direnişlerini sürdüreceğimizi ifade ediyoruz” diye konuştu.
 
‘Virüs bulaştırmak için her şeyi yapıyorlar’
 
Savaş nedeniyle Türkiye’ye geldikleri dönem eşinin, kaldıkları kampta gözaltına alındıktan sonra tutuklandığını söyleyen Werdê Muhemed, tutuklamadan sonra Kobanê’ye geri döndüklerini, ancak 3 yıl boyunca eşinden hiçbir haber alamadığını ifade etti. 9 yıl hapis cezası verilen eşinin 5 yıldır tutuklu olduğunu dile getiren Werdê, “3 senenin ardından ailenin çabaları sayesinde eşimden haber alabildik. 3 sene sonra ilk defa telefonda konuştuk. Her ne kadar bize yaşadıklarını anlatmasa da Türkiye cezaevlerinde yaşam koşullarının ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bir ay önce eşim koronavirüs oldu. Devlet tarafından herhangi bir müdahale yapılmadı. Ne bir doktor ne de bir ilaç verilmedi. Durumu ağırlaştığı içinde iki haftadır telefon görüşmesi yapmıyor. Korona hastalığını bahane ederek görüş yasağını getirdiler. Fakat hapishanedeki gardiyanlar ve askerler çıkıp giriyorlar. Hapishanelere koronavirüsü bulaştırmak için her şeyi yapıyorlar. Bu süreçte ayrıca cezaevlerinde açlık grevi eylemleri başladı. Biz tutsak aileleri olarak her zaman onların yanında olacağız ve eylemleri amacına ulaşana dek direnişlerini büyüteceğiz” sözlerine yer verdi.
 
‘Zindanlardan aldığımız güçle direnişimizi büyüteceğiz’
 
Bir diğer tutsak yakını Eyşe Saidun ise şunları söyledi: “Oğlum Doğan Türkiye cezaevinde tutuluyor ve 36 yıl ceza verildi. Türkiye cezaevlerinde yaşam koşulları ve işkenceler gün geçtikçe ağırlaşıyor. Tutsaklara dönük her türlü işkence yapılmakta. Yapılan işkence ve Önderlik üzerindeki tecridin kırılması için çocuklarımız açlık grevi eylemlerine başladı. Korona nedeniyle görüşme yasağının gelmesiyle beraber telefon görüşmeleri 20 dakika olmuştu. Fakat telefon görüşmelerinde de rahat bir şekilde konuşamıyoruz. Zaten Rojava’da yaşadığımız için görüşmeler gerçekleşmiyor. Oğlum ilk tutuklandığından bu yana birçok kez işkencelere maruz kaldığını biliyorum. 
 
Çocuklarımıza selam gönderiyoruz
 
17 senedir oğlum cezaevinde, geçen sefer Leyla Güven’le başlayan açlık grevi eylemine oğlum da katılmıştı. Grevdeyken uzun bir dönem konuşamadık. Direnişler olmasa cezaevlerinde yaşamak zordur.  Türkiye’de adalet yok. Adli tutuklulara yaklaşımlar farklı ve birçok kez de adli tutuklular bırakıldı. Fakat kendi hakkını isteyen bir kişi siyasi tutsak olduğu için yıllarca cezaevinde kalıyor. Her halk kendi haklarını talep etme hakkına sahiptir. Hiçbir devlet veya güç bunun önünü alamaz. Bugün de zindanlarda çocuklarımız tekrar açlık grevi eylemlerine başladı. Biz hakkımızı talep etmekte ısrarlıyız. Çocuklarımızın zindandaki direnişleriyle direnişimizi büyüteceğiz. Buradan başta Önderlik olmak üzere cezaevinde yatan bütün çocuklarımıza selam gönderiyoruz. Her zaman yanlarında olacağız.”