
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği raporu: 520 kadın başvuru yaptı
- 11:40 30 Aralık 2020
- Güncel
İSTANBUL - Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği yayınladığı 9 aylık rapora göre en az 520 kadın ekonomik talep, ev içi şiddet, cinsel saldırı, taciz ve çocuk istismarı ve mobbing nedeniyle derneğe başvurdu.
İstanbul’un Pendik ilçesinde 2013 yılında kurulan Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği 9 aylık rapor hazırladı. Derneğin hazırladığı rapora göre, pandemi süreci kadınlar için yoksulluk ve artan şiddet olarak yaşandı. 17 Mart-28 Aralık 2020 tarihleri arasını kapsayan rapora göre en az 520 kadın ekonomik talepler (gıda, kıyafet, iş bulma vb), ev içi şiddet, cinsel saldırı, taciz ve çocuk istismarı ile işyerinde mobbinge uğradığı için derneğe geldi. Bu başvuruların 398’inin pandemi tedbirlerinin ve sokağa çıkma yasaklarının ilk kez uygulamaya konulduğu nisan ve mayıs aylarında yaşandığına dikkat çekildi. Raporda, “Kadınların canları ve hakları hiçe sayılarak pandemiyle mücadele edilemez” denildi.
‘Dayanışma ağını kullanıyoruz’
Şiddet gördüğü için boşanma talebiyle derneğe gelen kadın sayısının sonbahar aylarında artışın gösterdiğinin altını çizilen açıklamada, "Derneğimiz herhangi bir para yardımı yapmamakla birlikte dayanışma ağını kullanarak kadınların ihtiyaçlarını giderirken, onlara barolara, polise ve yargı mekanizmalarına başvuru süreçleri hakkında bilgilendiriyor, gerektiğinde bu süreçleri kadınlarla birlikte takip ediyor. Bunun yanı sıra semtimizdeki ASM’deki doktor ve hemşireler ile Pozitif Psikoloji ve Aile Danışmanlığı Derneği’nde psikologlardan da sağlık ve psikolojik destek almalarını sağlıyoruz" denildi.
Raporun devamında şu değerlendirmeler yer aldı:
"Tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 pandemisinin 11 Mart 2020 tarihinde ilk kez ülkemizde görülmesi ile birlikte eve kapanma tedbirleri uygulanmaya başlanmıştı. O zaman da birçok kadın kurumu ve örgütüyle birlikte dile getirmiştik; zaten kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı ülkemizde pandemi koşullarında kadınları özel olarak koruyacak önlemler alınmazsa 'eve kapanma' daha çok şiddet anlamına gelecekti. Nitekim özel tedbirlerin alınmayışı, kadınların şikayetlerinin hızla işleme konmayışı, kolluk kuvvetlerinin kadınları koruma ve haklarını bildirme görevini yerine getirmeyişi, adli süreçlerin ertelenmesi ve buna benzer bir dizi pratik, kadınları adeta bir ev içi şiddet döngüsüne hapsetti.
Başvuranlar arasında hamile kadınlar var
Yaklaşık iki buçuk ayı kapsayan bu dönemde ekonomik taleplerin yanı sıra kadınların başvuru nedenleri arasında en çok öne çıkan fiziksel şiddet oldu. Şiddet gördüğünü belirterek derneğimize başvuran kadınlar arasında hamile olanlar olduğunu da not düşmekte fayda var. Kadınların anlattıkları eve kapanan erkeklerin her hareketi şiddet uygulamak üzere bir bahane olarak kullandığını gözler önüne seriyor.
Polis kadınları vazgeçirmeye çalışıyor
Fiziksel şiddet gördükten sonra bize ulaşan kadınların büyük bir kısmı polise başvurdularını anlatıyor. Kadınlar şikayetçi olmak istediklerinde karakollarda görevli polis tarafından şikayetçi olmaktan vazgeçirilmeye çalışılıyor. Kolluk kuvvetlerinin caydırıcı yaklaşımı pandemi koşullarıyla birleşince kadınların boşanma hakkının fiilen gasbedildiği durumlar ortaya çıkıyor. Örneğin, boşanma aşamasında oldukları için normalde ayrı evlerde yaşadıkları eşinin pandemi sürecinde kalacak yeri olmadığı için tekrar eve almak zorunda kalan bir kadın evde tekrar şiddete maruz kalıyor.
İnfaz düzenlemesi kadınları mağdur etti
Kadınlar şiddet sarmalına dönen evliliklerini sonlandırmak isteyip ayrılmak için adım attıklarında şiddet ve ölüm tehdidi ile karşı karşıya kalmaya devam ediyorlar. Üstelik, boşanma sürecinde çalışmadığı ya da işsiz kaldığı veya çocuğunu bırakacak ücretsiz kreş olmadığı için işten ayrılmak zorunda kaldığı için ekonomik sorun yaşıyor. Kadına yönelik şiddet, pandemi tedbirleriyle ifrada varmışken yine salgın tedbirleri adı altında nisan ayında hayata geçirilen Ceza İnfaz Düzenlemesi ile faillerin salıverilmesi şiddet vakalarının artmasına neden oldu. Kurtulduğunu düşünen birçok kadın tekrar ölüm tehdidi altında yaşamaya mahkum edildi. Nisan ve mayıs aylarında şiddet nedeniyle derneğimize başvuran kadınlardan 5’i infaz düzenlemesiyle salıverilen erkekler tarafından mağdur edilmişti.
Çocuk istismarı
Mart-Mayıs 2020 aralığında yaşadıkları taciz ve cinsel şiddet karşısında sessiz kalmayarak bize ulaşanların arasında 16-25 yaş arası kız çocukları ve genç kadınlar da yer aldı. Yaşları 16 ila 18 arasında değişen 4 kız çocuğu mahallede bir esnafın istismarına maruz bırakıldığını bildirdi. Bir lise öğrencisi kendisini taciz eden matematik öğretmenini sosyal medyada teşhir ettikten sonra bize ulaştı. Bunun üzerine 8 lise öğrencisi de aynı kişi tarafından tacize uğradığını açıkladı. Kendilerine hukuki olarak destekte bulunduk ve bu kişilerle ilgili şikayetçi olacaklarını söylediler.
İstanbul Sözleşmesi
Tüm dünyada salgın devam ederken ülkemizde de 1 Haziran 2020 itibariyle pandemi tedbirlerinin gevşetildiği yeni bir sürece girdik. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme tartışmaları damgasını vurdu. Derneğimiz ‘İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula’ şiarıyla birçok etkinlik ve eylem örgütlemeye devam etti.
Online eğitim kadınların yükünü artırdı
1Eylül ayı okulların nasıl devam edeceğine dair büyük bir belirsizlikle geçti. Eğitime online devam edileceğinin ilan edilmesiyle ekim ayında derneğimize yapılan başvurularda yine belirgin bir artış yaşandı. Online eğitimle bilgisayar ve tablet fiyatları faiş fiyatlara çıkmıştı. Derneğimize ekonomik taleplerle başvuran 53 kadından 50’si çocuklarının EBA’ya bağlanacak bir cihazının olmadığını belirterek tablet talebinde bulundu. Dayanışma ağımızı kullanarak 8’ine ikinci el tablet ve bilgisayar bulabildik, diğerlerini de çeşitli kurumlara yönlendirdik.
Yoksulluk ve ev içi şiddet birbirini tetikliyor
Kadın yoksulluğunun derinleşmesiyle ev içi şiddetin artması arasında birbirini tetikleyen bir ilişki var. Ekim-Aralık ayları arasında bu ilişki her zamankinden daha belirginleşmiş durumda. Yoksul hanelerde şiddet gören kadınlar ekonomik bağımsızlıktan yoksun oldukları için kronik şiddet yaşıyorlar; bu şiddet canlarını tehdit eden bir boyut kazandığında kurtulmak için adım atıyorlar. Ancak bu sefer de yalnızlık ve daha derin yoksullukla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Ne var ki bahsettiğimiz bu dönemde şiddet öyle ciddi bir boyut kazanmış durumda ki, kadınlar her şeye rağmen boşanmak istiyor.
Pandemiyle birlikte derinleşen yoksulluk ve şiddet kadınların duygu durumlarında travmatik etkiler yaratıyor. Boşanmayı bir ihtimal olarak göremeyen kadınlar kendilerini şiddete katlanmak zorunda hissederken şiddet görmenin verdiği ‘utanma’ duygusunun ağırlığını da taşıyorlar.
Yetkililere çağrı
Bu rapora yansıtamadığımız onlarca şiddet, taciz ve istismar vakası var. Özellikle aralık ayında haftasonları uygulanan sokağa çıkma yasaklarının ardından her pazartesi ve salı günü deyim yerindeyse ‘şiddet mesaisi’ yapıyoruz. Pandemi tedbirleri alırken kadınların maruz kaldığı hak gasplarını ve şiddeti görmezden gelen yetkililere sesleniyoruz:
*Pandemide artan şiddete karşı derhal acil bir eylem planı açıklanmalıdır.
*Şiddet yüzünden şikayetçi olan kadınların karakollarda caydırılmasına derhal son verilmeli, görevini yapmayan kolluk kuvvetlerine yaptırım uygulanmalıdır.
*Sığınma talep eden kadınların önüne konan (ALO 183, KADES, ŞÖNİM vb) bürokrasi ortadan kaldırılmalı, kadınlar için kolay ve erişilebilir destek mekanizmaları işletilmelidir.
*Kadınlarla yüz yüze iletişimi merkez alan kadın örgütleri ve kurumlarla işbirliği güçlendirilmelidir.
*Yargıya intikal eden boşanma talepleri hızla karar bağlanmalı, kadınların nafaka hakkı da dahil ekonomik hakları hayata geçirilmelidir.
*Tüm bu saydığımız talepleri ve daha fazlasını içeren İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’a yönelik saldırılara bir son verilmeli, yasaların gereği yerine getirilmeli ve getirmeyen tüm resmi yetkililere cezai yaptırım uygulanmalıdır.