İHD’den 'kayyım yasası' protestosu: Veto edilsin

  • 14:49 28 Aralık 2020
  • Güncel
ANKARA - İHD Ankara Şubesi, STÖ'lere kayyım atanmasını öngören yasanın Meclis’ten geçmesine ilişkin yaptıkları açıklamada, sivil toplumun bu baskılarla susmayacağı vurgulandı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Meclis Genel Kurulundan geçerek yasalaşan Sivil Toplum Örgütlerine (STÖ) kayyım yetkisi sunan “Kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesine dair kanunu" Meclis'in Dikmen kapısı önünde protesto etmek istedi. Polislerin Valilik'in pandemi kararı gerekçe göstererek açıklamayı engellemesi üzerine kitle Güvenpark'a geçti. 
 
Açıklamaya İHD Ankara Şube temsilcileri, Halkların Demokratik Partisi (HDP)  milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Mehmet Rüştü Tiryaki'nin yanı sıra HDP Ankara İl Örgütü ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri katıldı. “Sivil Toplum Susmayacak! 685 STK’dan ortak açıklama kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine dair yasa Anayasa’ya ve örgütlenme özgürlüğüne aykırıdır. Cumhurbaşkanınca veto edilmeli ve yeniden görüşülmesi sağlanmalıdır. Sivil toplum susturulamaz” yazılı pankartın açıldığı eylemde “Düzenlemeyi geri çekin”, “Siyasi vesayet istemiyoruz”, “Sivil toplum susturulamaz” yazılı dövizler taşındı.
 
685 STÖ’nün imzası bulunan ortak açıklamayı İHD Ankara Şube Başkanı Fatin Kanat okudu.
 
‘‘Hızlı kapatma’ prosedürü yaratılmış olacak’
 
6 kanunda değişiklik öngören 43 maddelik kanun teklifinin kabul edildiği belirtilen açıklamada, yasanın hiçbir hukuki dayanağı olmadan ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanmasına tepki gösterildi. Yasa teklifine ilişkin Türkiye’nin her yerinden çok çeşitli alanlarda çalışan 520 sivil toplum örgütünün talebinin, tekliften dernekler, vakıflar ve yardım toplama ile ilgili maddelerin geri çekilmesi olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Ne yazık ki bu talepler Muhalif parti milletvekillerince de ağır sakıncaları genel kurulda dile getirilmiş olmasına rağmen karşılık bulmadı. Onay ve itiraz süreci devam etse de, bu teklifin aynen yasalaşması, başta insan hakları dernekleri olmak üzere, kadın hakları, mülteci hakları, çocuk-gençlik hakları ve LGBTİ+ hakları alanında faaliyet gösteren dernek ve vakıflar, çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler ile sosyal yardım için fon kaynakları kullanan dernekleri, hemşeri dernekleri, spor kulüpleri, farklı inanç gruplarının dernek ve vakıflarının tümü tek imza ile kapatılma riskiyle karşılaşacak, bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte ‘hızlı kapatma’ prosedürü yaratılmış olacaktır” denildi.
 
 ‘Söz konusu yasa veto edilsin’
 
Açıklamada, “Bu sebeple yeni katılımlarla imzası bulunan 685 sivil toplum örgütünün, daha önce 23 Aralık 2020 günü; AKP, CHP, HDP grup başkanvekilleri ile Deva Partisi Milletvekiline ilettiği, ortak talebi, söz konusu yasanın veto edilmesi, itiraz ettiğimiz hususların dikkate alınarak yasanın yeniden görüşülerek düzenlenmesi biçimine dönüşmüştür. Ekte kapsamlı olarak temel itiraz sebeplerini belirttiğimiz TBMM Genel Kurulunca onaylanmış yasanın veto edilerek yeniden görüşülmesini, dernekler, vakıflar ve yardım toplama ile ilgili maddelerinin geri çekilmesini 685 sivil toplum örgütü olarak yineliyoruz! 
 
#Yasavetoedilsinveyenidengörüşülsün!#SiviltoplumKuruluşlarınıveavukatlarıilgilendirenmaddelerçıkarılsın! #SivilToplumSusturulamaz!” ifadeleri kullanıldı.
 
 'Anayasa ve insan hakları sözleşmesine aykırı'
 
Açıklamanın devamında şöyle denildi: Teklifin genel gerekçesi, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından 2019 yılında hazırlanan rapor ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları göz önünde bulundurularak; terörizm finansmanı ve aklama suçları ile mücadelede uluslararası standardı yakalamak olarak belirtilmiştir. Oysa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları uluslararası hukuk bakımından bağlayıcı olmakla birlikte, bu kararlar taraf devletlere yükümlülük olarak yüklenmemiş önlemlerin yasa ile düzenlenmesinin uluslararası hukukun gereği olduğu ileri sürülemeyecektir. Güvenlik Konseyi kararının zorunlu sonucu olmayan düzenlemelerin diğer yasalar gibi Anayasaya ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olmamaları gerekir. Nitekim dayanak Güvenlik Konseyi kararı da alınacak önlemlerin uluslararası insan hakları hukukuna aykırı olmaması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu Teklifte yer alan düzenlemelerin, BM Güvenlik Konseyi kararının gereği olmaması bir yana, aksine Anayasaya ve İnsan hakları sözleşmelerine aykırı olduğu açıktır.
 
Açıklamanın devamında teklifte yapılan düzenlemelere ilişkin görüşler şöyle sıralandı: 
 
* Teklifte, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından soruşturma açılmışsa İçişleri Bakanının bu yöneticileri görevden uzaklaştırma veya dernek faaliyetini durdurma yetkisi düzenlenmektedir. Soruşturma, bir şüphenin varlığı halinde savcılık makamınca yürütülen bir işlemdir. Kesin bir hüküm değildir.. Dernek yöneticilerinin mahkeme kararı olmadan suçluymuş gibi işlem görmeleri masumiyet karinesine ve Anayasaya aykırıdır. Teklif, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanununa da yeni sınırlandırma ve cezalandırma kriterleri getirmektedir. Kaldı ki, ilgili 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşmede yer almayan, örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hatta kaldıran düzenlemeler getirilerek Sözleşmenin tamamen dışına çıkılmaktadır. İlk bakışta sorunsuz ve BM Güvenlik Konseyi kapsamında gibi görülen bu Teklif, çok ciddi insan hakları ihlallerine yol açma potansiyelini taşımaktadır. Bu kapsam uluslararası antlaşmalar yanında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiilleri de kapsamaktadır. Maddenin yasalaşması durumunda TMK uyarınca hakkında soruşturma açılan bir kişi nedeniyle bir derneğin yönetimine el konulması söz konusu olabilecektir. Özellikle insan hakları alanında faaliyet gösteren derneklerin yöneticilerinin büyük bir bölümü hakkında asılsız birtakım suçlamalarla davalar açıldığı, sadece örgüt üyeliği suçundan yılda 300.000’den fazla kişinin soruşturulduğu düşünüldüğünde; binlerce sivil toplum aktivistinin gazetecinin, siyasetçinin, meslek örgütü mensubunun TMK kapsamında soruşturulduğu dikkate alındığında bu kanunun neredeyse tüm muhalif dernekleri hedef alacağına şüphe bulunmamaktadır. Keza bu geniş uygulama alanının Türkiye’de terör suçlarının belirsizliği ve keyfiliği sorunundan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. 3713 Sayılı TMK’nın terör tanımı muğlak ve uluslararası ölçütlerle uyumsuzdur. 
 
*Teklif, Anayasanın 13. Maddesinde temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamaz hükmüne rağmen daha önceden terör suçları veya kanunda belirtilen suçlardan mahkûm olmaları ve cezalarının infazından sonra bile dernek üyelerinin dernek yönetici olamayacaklarına dair sürekli bir hak mahrumiyeti getirmektedir. Bu düzenleme yasalaşırsa TMK 3. Maddede sayılan suçlardan ve özellikle ifade özgürlüğü kapsamında ele alınması gereken suçlamalar nedeni ile hüküm giyip infazı tamamlanan kişilerin bundan böyle dernek yöneticisi olamayacakları düzenlenerek, bu kişilerin sosyal yaşamda damgalanmaları gerçekleşecektir.
 
* Teklifle, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’unda belirtilen fon sağlanması veya toplanması yasak fiillerin ortaya çıkması halinde, fiili gerçekleştiren dernek veya vakıfların mal varlığının dondurulmasına Cumhurbaşkanı karar verebilecektir. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu karar Resmî Gazetede yayınlanır yayınlanmaz gecikmeksizin uygulanacaktır. Hiçbir yargısal denetime tabi olmaksızın dernek faaliyetinin engellenebilmesi, örgütlenme özgürlüğü ile mülkiyet hakları bakımından anayasal ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenen güvencelerin yok edilmesi anlamına gelecektir.
 
*Teklifle, Dernekler açısından İçişleri Bakanlığı, Maliye ve Hazine Bakanlığı’nın oluşturduğu komisyonca görevlendirilen denetçilerin yanı sıra İçişleri Bakanının gerekli gördüğünde denetim yetkisi verdiği kamu görevlilerinin de her an denetleme yapma yetkisi oluşturulmaktadır. Ancak, bu kişilerin niteliklerine dair bir kriter getirilmemiştir. Denetimin kapsamı da tamamen belirsizdir. Bir kamu görevlisi, bir insan hakları derneğinde neyi, ne amaçla kontrol edecek ve denetleyecektir? Hangi dosyalara, hangi içeriklere, ne ölçüde bakabilecektir? Halen bir şikâyet üzerine yapılan denetimler böylece süreklilik arz eden işlemler haline getirilmiş olacaktır. Mevcut uygulamalarda kimi zaman aylarca süren denetimler olduğu bilinmektedir.
 
*Özel kanundaki düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, bir dernek hakkında İçişleri Bakanlığı yahut mülki idari amirlikleri tarafından başlatılan inceleme sırasında, inceleme altındaki derneğin ortak iş yaptığı başka bir dernek ya da kuruluş var ise bunlardan da bilgi ve belgeler istenebilecek. Dolayısıyla burada bir derneğe hibe vermiş veya ortak çalışma yürütmüş başka bir dernek, vakıf vb. kuruluş da denetim altına alınabilecektir. Bu dernekler arası iş birliği ve yardımlaşmayı kısıtlayıcı bir etkiye neden olacaktır.
 
*Özel ve tüzel kişilerin yardım toplama usulleri 2860 sayılı Yardım Kanununda düzenlenmiştir. Bu kanun uyarınca yardım toplayacak kişi/kurumlar bir dilekçe ile hangi konuda hangi il/ilçe sınırları içinde ne kadar süre ile yardım toplayacaklarına ilişkin bildirimi ilgili makama yapmakla yükümlüdürler. Derneklerin internet üzerinden yardım kampanyası açması mevcut izin sistemine dahil edilmekte; izinsiz yapılan yardım kampanyalarının internet ortamında sürdürüldüğü belirlendiği anda İçişleri Bakanlığına kampanyayı yürüten kuruma mail yolu ile ulaşarak 24 saat içerisinde kampanya çalışmasını sonlandırması, kampanya sağlayıcısına ulaşamadığı takdirde sulh ceza hakimliği kanalıyla erişim engelleme kararı talep etmesi yetkisi tanınmaktadır. Dolayısıyla yasağın kapsamı genişletilerek, dernek ve vakıfların mali destek kaynaklarına müdahale edilmesi kolaylaştırılmaktadır. Bütün faaliyeti yardım toplamak ve yardım etmek üzere vücut bulan dernek ve vakıfların çalışmaları tümüyle denetim altına alınmış olacaktır. Keza izinsiz yardım toplayanlar ve bunlara yer sağlayanlar hakkında yüksek idari para cezaları düzenlenmiş; izinsiz toplanan yardımlara ilişkin idari para cezasının yanı sıra yardımlara el konulması, el konulan yardımlara ilişkin yaptırım yetkisi vali ve vali yardımcılarına bırakılmaktadır. İzinsiz yardım durumunda toplanan yardım miktarından bağımsız olarak 200.000TL’ye kadar para cezası verilmesi, uygulamada çoğu derneğin kapatılmasına yol açacaktır.”
 
Yapılan basın açıklamasının ardından söz alan vekillerin konuşmasını engellemek isteyen polisler ses sistemini çalıştırarak, vekillerin seslerinin duyulmasını engellemeye çalıştı.  Gazetecilerin görüntü almasına da müdahalede bulunan polisler kitlenin slogan atmasını da engellemek istedi.
 
Açıklama ve konuşmaların ardından kitle “Sivil toplum susturulamaz” sloganları eşliğinde eylemi sonlandırdı.