Cumartesi Anneleri: Kemiklerimize ulaşıncaya kadar mücadele edeceğiz

  • 13:44 14 Kasım 2020
  • Güncel
İSTANBUL- Cumartesi Anneleri, 27 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven,  Mikdat Özeken ve  Münür Sarıtaş’ın akıbetini sorarak, “Kemiklerimizi buluncaya kadar mücadele edeceğiz” dedi.
 
Cumartesi Anneleri, “Failleri belli kayıplar nerede” sloganıyla kaybedilen yakınları için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 816’ncısnı  koronovirüs sebebiyle bir kez daha sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Eylemde bu hafta 27 Ekim1995'te Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Ağaçlı köyünde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.
 
'Vazgeçmeyeceğiz'
 
Eylemde ilk olarak konuşan Şemsettin Yurtsever’in torunu Emrah Yurtseven,  dedesinin hikayesini paylaştı. Emrah, mahkemeye gidildiği 12 Kasım 1995’te delil yetersizliğinden dolayı dosyanın kapandığını söyledi. Dedesinin bir mezarının bile olmadığını kaydeden Emrah, “Hala dedemizi arıyoruz. Gidebileceğimiz mezarı bile yok. Dedemin kemiklerine kavuşuncaya kadar davamızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
 
Münür Sarıtaş’ın babası Şükrü Sarıtaş, oğlunun gözaltında kaybedilme sürecini anlattı.
 
‘Failler cezasızlıkla ödüllendirildi’
 
Ailelerin avukatı Jiyan Tosun, davaya ilişkin, “Yerel mahkeme Mehmet Emin Yurdakul’un yetkilerini aşarak 3 köylüyü gözaltına aldığını aslında kabul ediyor. Bütün kayıp dosyalarında olduğu gibi 3 köylünün kaybedilmesi dosyasında da hiçbir sonuç alınmadı. Failler cezasızlıkla ödüllendirildi” şeklinde konuştu.
 
3 kişi gözaltına alındı
 
Bu haftaki basın metnini Cumartesi İnsanları’ndan Özlem Eser okudu. 27 Ekim 1995’te Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu’na bağlı askerlerin, Yüksekova’nın Ağaçlı köyüne baskın yaptığını belirten Özlem, “Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul’un ‘üç kişiyi alın’ talimatı ile rastgele üç köylü seçildi. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürüldü” diye ifade etti.
 
Tabura giden ailelerin Mikdat'ı yaralı halde gördüğünü belirten Özlem, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un 24 saat gözaltında tutulacağına dair bilgi verdiğini, ailelerin tekrar tabura gittiğinde ise “Kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” dediğini söyledi.
 
İtirafçı tüm süreci anlattı
 
Özlem, olayın Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına geçen bilgileri şu şekilde paylaştı: “Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.” 
 
Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in anılarını yazdığı kitaba ve savcıya verdiği ifadeye işaret eden Özlem, Kahraman Bilgiç’in 3 köylünün gözaltına alınması ve  kaybedilmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattığını söyledi.
 
Türkiye tazminat ödedi
 
Özlem, “Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven’in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı” dedi. Özlem devamında, tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan davanın 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandığını kaydetti. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusunun Yargıtay tarafından reddedildiğini sözlerine ekleyen Özlem, 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararının ise  onaylandığını ifade etti. AİHM’e taşınan davanın, 18 Aralık 2003’te sonuçlandığını hatırlatan Özlem, AKP hükümetinin ihlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gittiğini söyledi. 
 
Özlem son olarak  Abdülkerim, Münir ve Mikdat başta olmak üzere bütün kayıpları aramaktan vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.