
6306 ranta evrildi: Denetim kanununun içinde jeoloji mühendisliği tanımlanmalı
- 09:08 6 Kasım 2020
- Güncel
Gülistan Azak
İZMİR - Binaların zemininin mevzuata uygun olup olmadığının kontrolünü yapan, riskli yapıları yerinde inceleyen jeoloji mühendisi Nevin Ozan Çakmakoğlu, “Kentsel dönüşüm 6306 sayılı kanun çıktığında bir umutlanmıştık ilk etapta. Ama ne yazık böyle olmadı. 6306 sayılı kanun ranta evrildi” dedi.
İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem sonucunda çok sayıda bina yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Deprem sonrası binaların zemin etütlerinin mevzuata uygun olup olmadığının kontrolünü yapan, riskli yapıları yerinde inceleyen Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Nevin Ozan Çakmakoğlu, İzmir depremin yol açtığı yıkımların nedenlerini değerlendirerek çözümüne dair çağrılarda bulundu.
‘Denetim kanununda jeoloji mühendisliği tanımlanmalı’
Bölgenin bir alüvyon bölge olduğuna ve burada bulunan binaların zemin değerleriyle ilgili herhangi bir çalışmanın olmadığına dikkat çeken Nevin, “Jeoloji biliminin önemini, zemin etüdünün önemini hep vurguluyoruz. Ama ne yazık ki kayıplar yaşanan depremlerde bu gerçeği toplum ve üst yönetimler anlayabiliyor. Fakat ne yazık ki tekrar unutuluyor. Bunun için kalıcı önlemler alınması lazım. Bu mevzuatla mümkündür. Projeler çok önemli. Devletin proje bazlı, detaylı mevzuat çalışması yapması lazım. Bunun önüne ancak bu şekilde geçebiliriz. Yani sağlam bina yapılması yetmiyor, sağlam zemin vurgusu yapmamız lazım” diye konuştu.
‘Sıvılaşma sonucu binalar devriliyor’
Daha önceki depremlerde de olduğu gibi meydana gelen sıvılaşma sonucu binaların devrildiğini dile getiren Nevin, bu nedenle zemin-bina etkileşiminin detaylı irdelenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Yapı denetimlerinde farklı meslek gruplarının zemin etüdü onayını yaptığına değinen Nevin, “Çok eksik var. Derhal yapı denetim kanunu içinde jeoloji mühendisliği tanımlanmalı ve zeminin iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Etkin bir yapı denetimle ancak bunların önünde geçebiliriz diye düşünüyoruz biz. O yüzden tekrar tekrar söylemeliyim ki, jeolojinin önemini anlamamız lazım. Jeoloji mühendisliğinin, zemin etüt çalışmalarının etkin bir şekilde yapı ve kamu denetimi ile yapılmış olması hayati önem kazandı artık. Bunu her depremde ne yazık ki deneyimliyoruz” ifadelerinde bulundu.
‘6306 sayılı kanun ranta evrildi’
İzmir depreminin yol açtığı yıkımın en büyük nedeninin rant olduğuna dikkat çeken Nevin, “Yıkalım yeniden yapalım mantığı. Bu bir rant. Kentsel dönüşüm 6306 sayılı kanun çıktığında bir umutlanmıştık ilk etapta. Ama ne yazık böyle olmadı. Biz binayı yıktık yerine yeni bir bina yaptık. Peki bina ne kadar doğru yapıldı? Bu kısım hala soru işaretini koruyor. Çünkü depremin yeni binaları da büyük ölçüde etkilediğini gördük. Bu durum, kentsel dönüşümün amaca uygun yapılmadığını gösteriyor. Yine ranta dayalı kar elde edeceği dönüşümler yapılmaya devam ediliyor. Hatta biz rantsal dönüşüm tanımını daha doğru buluyoruz. Ne yazık ki 6306 sayılı kanun buna evrildi, ranta evrildi” dedi.
‘Sorumlular mutlaka cezalandırılmalı’
Yaşanan can kayıplarının sorumlularının cezalandırılmasının benzer bir durumun yaşanmaması için önemli olduğunu kaydeden Nevin, “Yani burada kimse sorumlu, mutlaka cezasını almalı, yargılanmalı, bu süreci yaşamalı. Bir sürü can gitti ve gitmeye de devam ediyor. Mutlaka sorumluları yargılanmalı. Bu sorumlular kamu alanından olabilir, sorumlu müteahhitler, şantiye şefi olabilir. Ne yazık ki yıkılan binalarda yapı denetim yok. Ne yazık ki hiçbir depremden ders çıkarmıyoruz. Aynı şeyleri konuşuyoruz. Van depreminde de aynı şeyleri konuştuk, bugün İzmir depreminde aynı şeyleri konuşuyoruz. Yarın olacak bir başka depremde aynı şeyleri konuşmaya devam edeceğiz. Bunun önüne geçmek için bir an evvel hatalarımızı görerek, düzeltmeler yapmalıyız. Bunu da mevzuatla ancak başarabiliriz. Üst yönetimlerin, devlet yapılarının mevzuata uygun bir yapı revize etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Siyasiler reklam düşüncesiyle hareket ediyor’
İstanbul depremini de hatırlatarak olası risklere dikkat çeken Nevin, şöyle devam etti: “İzmir’de deprem yaratabilecek 13 aktif fay var. İstanbul’dan daha riskli olduğunu vurgulamıştık. İl bazında deprem master planları yapılarak hangi projenin hangi zemin tipinde yapılması gerekliliği iyi bir şekilde planlanmalı. Bu projelerde de öncelikle zemin koşulları, deprem gerçeğine bakılması lazım. Kanal İstanbul projesinin hem ekolojik olarak ciddi bir kıyım hem de zemin açısından iyi bir çalışma yapılmadığını biliyoruz. O yüzden bu projelerin çok detaylı, her meslek kesimi tarafından canlıya, çevreye etkisi nedir çok iyi araştırılması lazım. Yani bir yapıyı yapıp geçmek değil önemli olan. Önemli olan bunun etkileri. Çevreye, canlıya, doğaya etkilerini iyice düşünmek ardından projelendirmek lazım. Maalesef projelendirirken ne kadar çabuk yaparız? Ne kadar çabuk ortaya bir şey inşa ederiz? Bunun düşünüldüğünü görüyoruz. Ve siyasi partiler, siyasiler bunun maalesef ki reklamını yapma düşüncesiyle hareket ediyorlar. Bu meslek disiplinlerini kabul etmek, bilgilerinden ve tecrübelerinden faydalanmak gerekir.”