Emniyetten yeni yöntem: Atölyelere katılan kadınların aileleri aranıyor

  • 09:04 2 Kasım 2020
  • Güncel
ANKARA - Feminist atölyelere katılan üniversiteli kadınların aileleri aranarak “Kızınız teröristlerin yanında, sahip çıkın” denilerek tehdit ediliyor. “İstanbul Sözleşmesini uygulatana kadar konuşmaya tartışmaya hatta uygulatmaya devam edeceğiz” diyen üniversiteli kadınlar özellikle babaların aranarak erkeklik dayanışması oluşturulduğuna dikkati çekti.
 
Ankara’da ve birçok kentte son süreçte üniversiteli kadınlara yönelik yeni bir yönelim söz konusu. Feminist atölyelere katılan kadınların ailelerini arayan polis, çocuklarının bu etkinliklere katılmaması noktasında aileleri tehdide maruz bırakıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının sürdüğü dönemde, sözleşmeyi konuşmak için bir araya gelen kadınlar bu yöntemle engelleniyor. Tehditlere aldırış etmeyen üniversiteli kadınlar doğru yolda olduklarını kaydetti.  
 
‘Polis, ailelere çarptırılmış bilgiler veriyor’
 
Ailesi tehdit edilen Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi Leylanur Mavili, geçen haftalarda feminist özsavunma atölyesi gerçekleştirdiklerini, Kurtuluş Parkı ve Bahçeli’de “İstanbul Sözleşmesi, 6284 kanun nedir, ne anlama gelir” konularını konuştuklarını aktardı.  Etkinlikten  yaklaşık birkaç gün sonra etkinliğe katılan kadınların  ailelerin aranmaya başlandığını söyleyen Leylanur,  polislerin ailelere yalan ve çarpık şeyler söylediğini dile getirdi.
 
Polisten ailelere: Onlar teröristlerin yanında duruyorlar
 
Leylanur, ailelere “Onlar teröristlerin yanında duruyorlar” gibi  gerçekle ilgisi olmayan birtakım şeyler söylendiğini belirterek, “İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuğumuz toplantıları bu şekilde aksettirmişler. Tabi ailelerden de kadınlara yönelik psikolojik bir şiddet doğmuş. Polis de bilerek ailelerimizi arıyor çünkü patriyarkanın bugün üniversiteli genç kadınların üzerinde bir gardiyan görevi gördüğü aileler,  azarlayarak, psikolojik şiddet uygulayarak bizi bu şekilde vazgeçirebileceklerini düşündüler. Nitekim kadınlar biraz korkmuş çekinmişti. Çünkü neticede telefondaki kişi polis olduğunu söylüyordu” dedi.  
 
‘Demek ki biz doğru bir şey yapıyoruz’
 
Bu sürece yabancı olmadığını dile getiren Leylanur, iki senedir örgütlü feminist mücadelede yer aldığını söyledi.  Daha öncede ailesinin polis tarafından arandığını aktaran Leylanur şöyle konuştu: “İlk aradıklarında tecavüzcü Prof. Hasan Bilgili için teşhir eylemleri örgütlüyorduk. Arayıp terörist olduğumu söylüyorlardı. Bu yüzden tabi babamla birtakım sürtüşmelerimiz oldu. Bu kez aradıklarında ise atölyelerimizden bahsetmişler. Bunlar hiçbirimizin gizlediği, suç teşkil eden şeyler de değil. Ancak aile ile arayı bozma ya da  kadınları memlekete, aile evine geri döndürmek için birtakım yıldırma çabalarıydı.Bunlar her ne kadar can sıkıcı şeyler olsa da biz yılmadık. Çünkü şundan emindik, sadece bir atölyeye katıldı diye kadınların aileleri aranıyorsa o zaman aslında biz çok doğru bir şey yapıyoruz , doğru ilerliyoruz dedik.”
 
‘Üç oturumu da aynı yerde yapacağız’
 
Bu uygulamaların kendilerini yıldırmayacağını kaydeden Leylanur, iktidarın ısrarla İstanbul Sözleşmesi’ne saldırdığını belirtti. Leylanur, “İktidarın gündemden kaldırmak için pazarlık yaptığı İstanbul Sözleşmesi biz kadınların kazanılmış hakkıdır. Bundan ne benim ne de hiçbir kadının vazgeçmeye niyeti yoktur. Biz kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bugün feminist özsavunma atölyemizin birinci oturumunu yaptık kalan üç oturumu aynı yerde yapacağız. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatana kadar, konuşmaya, tartışmaya devam edeceğiz.”
 
‘Ailem kızınıza sahip çıkın diye aranmış’
 
Ailesi aranan diğer üyelerden Zeynep Kurt da  kendini polis memuru olarak tanıtan Murat Yılmaz tarafından  ailesinin  ‘kızınıza sahip çıkın' sözleriyle tehdit edildiğini belirtti . Polisin kadınların katıldıkları atölyelerin içeriği hakkında yalan beyanda bulunduğunu aktaran Zeynep, “Pandemi ile oluşan kapanma süreci sonrasında kadınların en çok şiddete maruz kaldığı evlerden çıkıp kamusal alanlarda bir araya gelip İstanbul Sözleşmesi’ni ve beraberinde erkek şiddetini, erkek şiddetine karşı feminist bir özsavunmayı konuştukları atölyeler, üniversiteli kadınların patriyarkaya karşı birlikte güçlenmesi ve bulundukları alanı dönüştürmeleri demektir” ifadelerine yer verdi.
 
‘Babalar aranarak erkeklik dayanışması oluşturulmak isteniyor’
 
Kadınların birlikte özgürleşmesine aileler özellikle de babalar tarafından set konulmak ve erkeklik dayanışması oluşturmak istendiğine değinen Zeynep, sözlerini şöyle sürdürdü.“Üniversiteli kadınların nispeten daha özgür olduğu ve aileden özgürleştiği mekânlar olan kampüslerin kapatılması sonrası kamusal alanda bir araya gelerek dayanışan ve güçlenen kadınların, bu sefer de aileler aranarak özgürlükleri tehdit edilmektedir.Biz Üniversiteli Kadın Kolektifi olarak İstanbul Sözleşmesi’ni anlatmaktan, konuşmaktan, ‘İstanbul Sözleşmesi uygulanırsa yaşatır’ demekten, birlikte güçlenmekten ve kadın dayanışmasını büyütmekten vazgeçmeyeğiz. Bu hukuksuz ve çarpıtılmış aile aramaları da kadın mücadelemizi engelleyemeyecek.”
 
‘Kamusal alanının feminize edilmesi tehdit olarak görülüyor’
 
Üniversiteli Kadınlar Kolektif üyesi Esmanur Çağlak ise iktidarın pandemi sürecini kendi inşa süreci için fırsata çevirdiğini ve kadın düşmanı politikalarının hızla uygulamaya koyduğunu belirtti. İnfaz yasasıyla kadın katillerinin, tecavüzcülerinin serbest bırakıldığını söyleyen Esmanur, “Biz üniversiteli kadınlar için, üniversitelerin yeni dönemde de hibrit olmayacağı duyurulmasıyla birlikte, feminist üniversite aklını kente yaydığımız, aile evlerine sıkışmış üniversiteli kadınlar için kamusal alanda, parklarda nefes alma durakları mini kampüsler kurduğumuz bir süreçte başladı. Ankara’nın birçok semtinde feminist öz savunma atölyeleri ve erkek şiddetine karşı haklarımızı konuştuğumuz hukuk atölyelerinde bir araya geldik. Bu atölyelere katılımları nedeniyle kadınların aranması da aslında iktidar tarafından evlerine kapatılan üniversiteli kadınların dışarı çıkarak kamusal alanı feminize etmesinin tehdit olarak görüldüğünü gösteriyor” diye konuştu. 
 
‘Feminist mücadelenin kendisi, bir yaşam mücadelesidir’
 
Üniversiteli kadınların, AKP’nin kuruluşundan bu yana uzlaşmamış, yaratmaya çalıştığı “makbul kadın” profiline sığmadığının altını çizen Esmanur, bu nedenle de üniversiteli kadınların, denetim aracı olarak üniversite ve onun kurumlarının kullanılmaya çalışıldığını ifade etti. Esmanur, “Kadın üniversiteleri açma, toplumsal cinsiyet yönergesini kaldırma, KASAUM’ları aile araştırma merkezlerine çevirme, feminist bilgi üretim süreçlerine saldırma gibi politikalar geliştirilmektedir. Bütün bu saldırılara karşı bizler kadın üniversiteleri değil feminist üniversite olmalıdır diyoruz ve feminist mücadelenin kendisinin bir yaşam mücadelesi olduğunu kadınların bu baskılarla yıldıramayacağını da bir kez daha belirtelim” dedi.