İdil Uğurlu: Bu kesintisiz, sürekli bir mücadele hamlesidir

  • 15:13 31 Ekim 2020
  • Güncel
İSTANBUL - "Kapitalizmin krizine karşı halkların ortak mücadelesi" hamlesinin startında konuşan HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu, “Bu hamle kesintisiz, sürekli bir mücadele hamlesidir. İllerde, ilçelerde, mahallelerde, iş yerlerinde, üniversitelerde, köylerde meclisleşme hedefimizi büyütüyoruz” dedi.
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Taksim’de bulunan Genel Merkez bürosunda yaptıkları basın toplantısıyla "Kapitalizmin krizine karşı halkların ortak mücadelesi" hamlesinin startını verdi. Toplantının yapıldığı salona "Kapitalizmin krizine karşı halkların ortak mücadelesi" pankartı asılırken, toplantıya HDK Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, milletvekilleri Hüda Kaya, Dilşat Canbaz Kaya, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) temsilcileri, Limter İş Genel Başkanı Kanber Saygılı ve ÖHD Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
 
‘Denetleyici bir kurum kalmadı’
 
Toplantıda konuşan İdil Uğurlu, Türkiye halklarının ekonomik krizin derinleştiği çok ağır bir sürece girdiğini söyledi. Çalışan sınıfın üçte birinden fazlasının işsiz olduğunu kaydeden İdil, “Milyonlarca işsiz, yakın gelecekte iş bulma umudunu kaybetmiş durumda. Dolayısıyla milyonlarca emekçi ailesi kışa hiçbir gelire sahip olmadığı şartlarda giriyor. Temel ihtiyaç maddelerinde yıllık enflasyon yüzde 40'a dayandı. Türkiye enerjiyi, ilacı, sanayinin yarı mamul girdilerini, geçmişte kendisinin ürettiği pek çok gıda ürününü ve hatta samanı ithal eden bir ülke. Dolar ve Euro ipsiz uçurtma gibi, TL karşısında yükseliyor. Bu durum her gün biraz daha yoksullaşmamız anlamına geliyor. İktidarın ekonomiye dair verdiği hiçbir bilginin, hiçbir rakamın, istatistiğin, zerre kadar inandırıcılığı kalmadı. Tek adam rejiminin harcamalarını denetleyen bir kurum artık yok” dedi. 
 
‘Devlet karanlık odakları güçlendiriyor’
 
İktidarın toplum sağlığını düşünmediğini ve bu yönde çabasının da olmadığını dile getiren İdil, yurttaşların salgının insafına terk edildiğine vurgu yaptı. İdil, “Ülkede her gün yapılan testlerin yüzde 25'inin Saray ahalisine yapıldığı, geri kalanının 85 milyon kişiye uygulandığı anlaşıldı. Rejim toplumun sorunlarına çözüm aramayı hiçbir zaman düşünmedi. Bütün çözüm arayışları iktidarlarını bir gün fazla devam ettirmek üzerinedir” dedi. 
 
Tecrit koşullarına da dikkat çeken İdil, şunları söyledi: “Bütün komşularla ilişkilerde savaş tehdidinin temel politika yöntemi olması boşuna değildir. Ancak asıl savaş politikaları Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ve dışında Kürt halkına yöneliktir.  On yıllardır sürdürdükleri ret ve inkara dayalı çözümsüzlük politikası ve Sayın Öcalan'a yönelik tecrit yönelimi; ülkeyi bütün alanlarda krizden krize sürüklüyor. Savaş politikaları ekonomik krizleri kaçınılmaz kılmakla kalmıyor, devlet içinde karanlık odakları güçlendiriyor. Devlet mekanizmasını bütünüyle suç örgütleri koalisyonuna dönüştürüyor.”
 
Kadına yönelik şiddet kışkırtılıyor 
 
Türkiye’nin kapitalist ve emperyalist sisteme çok yönlü bağımlı olduğunun altını çizen İdil şu şekilde konuştu: 
 
“Dolayısıyla sistemin küresel krizlerinden payına düşeni daima alıyor. Ama kendi kriz dinamikleri sistemden gelen kriz etkilerinden çok daha güçlüdür. Rejim krizi çözme yolunda adımlar atmak yerine yeni Osmanlıcı bir ideoloji inşa ederek, baskı ve devlet terörüyle toplumu teslim almaya çalışıyor. Bütün bunlar, geçmişten farklı olarak yaşanan ekonomik krizi, siyasi, ideolojik, diplomatik krizlerle çoklu bir krize dönüştürüyor. Toplumsal değerler çözülüyor; toplum ortaklık zeminlerini tamamen kaybediyor. Rejim toplumsal zeminini Kürtlere, Ermenilere, Yunanistan'a, Batıya, Hristiyanlara, diğer inanç ve halklara düşmanlık üzerinden yeniden üretmeye veya korumaya çalışıyor. HDP'ye, sola, sosyalizme karşı düşmanlaştırıcı politikalar, her türlü muhalefeti düşman veya hain olarak yaftalamaya dönüşüyor. Kadınlara karşı şiddet hem kışkırtılıyor, hem himaye ediliyor. LBGTİ+’lar rejimin en pervasızlıkla hedef gösterdiği kesimdir.
 
Halk muhalefeti gücüne dönüştürmeliyiz
 
Bu karanlık gidişe ülkenin bütün demokrasi güçlerinin en geniş ittifakı kurulmadan ‘dur’ demek imkansız. Devrimcilerin bloku; demokrasi ittifakı, toplumsal örgütlerin birleşik mücadelesinin örülmesi ve benzeri her türlü birlikte mücadele imkanını sonuna kadar değerlendirmek zorundayız. Her türlü birleşik mücadeleyi, yerelde, toplumsal örgütlenmeleri geliştirerek, gerçek bir halk muhalefeti gücüne dönüştürmeliyiz. Elbette faşizme karşı mücadelenin sistem içi, ara iktidar hedefleri olacaktır. Ancak sürekli kriz üreten ve krizlerin faturasını halka çıkaran bu sisteme karşı, bir alternatif önermiyorsak; politik kazanımlarımızın hepsi güçsüz ve geçici olacaktır. HDK, yeni yaşam önerisiyle, bütün insanlık ve dünyamızdaki bütün hayat için bir seçenek öneriyor.
 
Yeni yaşamı inşa edelim
 
‘Kapitalizmin krizine karşı halkların ortak mücadelesi hamlesi’ ile bir kampanya başlatmadık, bu hamle kesintisiz, sürekli bir mücadele hamlesidir. İllerde, ilçelerde, mahallelerde, iş yerlerinde, üniversitelerde, köylerde meclisleşme hedefimizi büyütüyoruz. Rejime karşı halkların ortak direnişini örgütleme; bu direnişin örgütlerini yaratma hedefini önümüze koyuyoruz. Dolayısıyla bu fikriyatın kadrolarını, örgütlerini ve mücadelesini yaratma hedefini önümüze koyuyoruz. İlham kaynağımız geçmişin faşizme karşı kazanılmış zaferleridir. Kürt Özgürlük mücadelesinin; Türkiye devrimci hareketinin birikimidir. Kadın mücadelesinin ulaştığı gelişkinlik düzeyidir. HDK, bütün bölgelerde, yerel hedefler belirleyecek, bu hedeflere yürümek için planlamalarını yapacak ve sonsuz bir sabırla, yorulmak bilmeyen bir çalışkanlıkla örgütlenecektir. Türkiye halkları her geçen gün krizlerden çıkış yolunu meclislere yüzünü dönerek aşma iradesi gösteriyor. Bizim krizlere karşı çözümümüz var. Bizim birlikte yaşam inancımız ve irademiz var. Çağrımızdır bizlerin çözümü var, hep birlikte ortak mücadeleyle ‘Yeni Yaşamı’ inşa edelim.”