
‘DNA işkencesine son verilsin’
- 15:10 9 Ekim 2020
- Güncel
ANKARA - HDP ve Ankara Sivil Toplum Örgütleri temsilcileri, Malatya Adli Tıp Kurumu’nda bekletilen cenazelerin teslim edilmesi çağrısında bulunarak,“ Bu çığlığa kulak verilmeli; faşizmin azgın saldırıları karşısında en büyük bedelleri ödeyen devrimciler, yurtseverler ve yalnızlaştırılarak yıldırılmak istenen ailelerimiz sahiplenilmelidir” dedi.
Ankara’da bulunan Sivil Toplum Örgütleri ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü, Malatya Adli Tıp Kurumu’nda bekletilen cenazelere ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkez’inde basın toplantısı düzenledi. Açıklamaya, Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri (PŞTA), Yeni Demokrasi Aileler Birliği (YDAB), Ölümsüzler ve Tutsakların Sesi Platformu (ÖTSP) temsilcileri katıldı.
‘Cenazelerimiz teslim edilsin, DNA işkencesine son verilsin’
Açıklamada, salona “ATK işkencelere son versin, cenazelerimiz teslim edilsin” pankartı asılırken, kurumlar adına Büşra Demir konuştu. Devletin devrimci ve yurtsever güçlere karşı faşist bir saldırı politikası yürüttüğünü kaydeden Büşra, “ Şehit düşen devrimcilerin, yurtseverlerin cenazelerinin üzerinden fiziki ve psikolojik savaş devam ediyor” dedi. ATK’de bekletilen cenazelerin vücut bütünlüğünün bulunmadığını, DNA testi yapılacağı gerekçesiyle cenazelerinin aylardır ailelerine teslim edilmediğini belirten Büşra, “Cenazeler, kimsesizler mezarlığına defnediliyor ve yine cenaze törenleri üzerinden faşist bir devlet terörü estiriliyor. Cenazelerimiz üzerinden izlenen bu politika ailelere yönelik bir cezalandırma, yıldırma siyaseti olarak işlev görürken esas olarak emekçi ve ezilenlerin haklı mücadelelerini bastırma, halkta gözdağı yaratma amacı taşıyor” dedi.
‘Ailelerle alay edildi’
Devletin cenazelerin üzerinden ailelere işkence ve zulüm yapıldığını aktaran Büşra, 6-9 Eylül ve 2-4 Ekim tarihlerinde Dersim Ovacık'ta gerçekleştirilen bombardımanı hatırlattı. Büşra, “Hayatını kaybeden gerillaların isimlerini doğrudan İçişleri Bakanı açıklamasına karışan Erol Volkan İldem ve Fadime Çakıl'ın cenazeleri ‘Vücut bütünlüğü bulunmadığı, DNA testi yapılacağı’ gerekçesiyle ailelerine teslim edilmedi. Ailelerin cenazeleri teşhis etmesine izin verilmediği gibi Adli Tıp Kurumu savcılık ve polisler tarafından (ATK) sonucunun haftalar, aylar alabileceği, cenazeleri alamayacakları belirtilerek adeta ailelerle alay edildi” ifadelerini kullandı.
‘ Faşist ve katliamcı tutumun göstergesi’
10 Ağustos 2015'te Muş'ta katledilen ve çıplak bedeninin fotoğrafları yayınlanan Ekin Wan’ı hatırlatan Büşra, sözlerini şöyle sürdürdü: “7 Eylül 2015'te Cizre'de katledilen ve defnedilmesine izin verilmediği için günlerce buzdolabında bekletilen 10 yaşındaki Cemile Çağırga; 3 Ekim 2015'te Şırnak'ta katledilen ve bedeni zırhlı araca bağlanarak sürüklenen Hacı Lokman Birlik; 21 Ekim 2015'te Dersim'de yaralı yakalanan ve işkenceyle katledilen Özgüç Yalçın; 19 Aralık 2015'te Silopi'de katledilen ve askerlerin ateş açması nedeniyle cenazesi bir hafta sokaktan alınamayan 57 yaşındaki Taybet İnan ve daha sayamadığımız yüzlerce örnek, devletin devrimcilere, yurtseverlere, Kürt halkına ve özel olarak da gerilla cenazelerine yönelik faşist ve katliamcı tutumunun göstergesidir.”
‘Sistematik oyalama politikası izleniyor’
“Vücut bütünlüğü yok” ve "DNA testi gerekli” denilerek sistematik bir oyalama politikası izlendiğine dikkat çeken Büşra, devletin teşhis edilemeyen cenazelerden birinci derece sorumlu olduğunu belirtti. Büşra, “Kimyasal bomba kullanarak hava bombardımanlarında ve çatışma adı altında katledilen çocuklarımızın ölü bedenlerine işkence uygulandığı, çocuklarımızın bedenlerinin yakılıp parçalandığı, cenazelerin bilinçli olarak birbirine karıştırıldığı birçok uygulamayla ortaya çıkmış durumdadır” diye konuştu.
‘Ailelerin çığlığına kulak verilmeli’
Büşra, çocuklarını kaybeden ailelere yaşatılan baskı, işkence ve yıldırma politikasının; halka, Kürt ulusuna ve ezilen tüm kesimlere uygulanan faşist politikalardan bağımsız olmadığını belirterek, “Her yerde faşist linç kampanyaları örgütleyen devlet ve faşist oluşumlar, halkı ve muhalif tüm kesimleri susturmayı amaçlamaktadır. Yakınları gözaltında kaybedilen, kaçırma, işkence ve tecavüze maruz kalan, cenazeleri parçalanan, çocuklarını defnedemeyen, yakınları tecride maruz kalan ve on yıllarını hapishane kapılarında geçiren aileler, bu ülkenin acı ve isyan çığlığıdır. Bu çığlığa kulak verilmeli; faşizmin azgın saldırıları karşısında en büyük bedelleri ödeyen devrimciler, yurtseverler ve yalnızlaştırılarak yıldırılmak istenen ailelerimiz sahiplenilmelidir” dedi.