‘Em Xwe Diparêzin’ kampanyasının Mersin startı verildi

  • 14:49 21 Eylül 2020
  • Güncel
MERSİN - Mersin’de “Em Xwe Diparêzin” kampanyasının startını veren TJA, “Yaşamı inşa ediyoruz, deneyimlerimiz özsavunmamızdır” dedi. 
 
Tevgera Jinên Azad (TJA), Mersin’de “Em xwe diparêzin (Kendimizi savunuyoruz)” kampanyasının startını yaptığı açıklama ile verdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yenişehir İlçe Örgütü binasında yapılan açıklamaya, Mersin İl Eşbaşkanı Gülbahar Şöfer, partililer ve çok sayıda kadın katıldı. Açıklamada, “Em xwe diparêzin” ve “Jin jîyane, jiyanê nekûjin” yazılı pankart açıldı.
 
Açıklamada konuşan TJA aktivisti Nur Aytemur, tarihsel olarak uğradıkları saldırılara karşı kendilerini savunarak bugünlere geldiklerini söyledi. Nur, “Bizi Kürt kadınlarını ret ve inkar eden ırkçı, cinsiyetçi erkek devlet, son yüzyıldır Kürdü Amed’de, Dersim’de, Koçgirî’de, Agirî’de ve daha bir çok ilde katliamdan geçirdi” ifadelerini kullandı.
 
'Sürgün politikası aralıksız devam etti'
 
Kürt kadınların kimliğinden, benliğinden ve dilinden vurulduğunu kaydeden Nur şunları dile getirdi: “Son yüzyıldır tanıklık ettiğimiz saldırılara karşı özsavunma ile kendimizi koruduk. Bu direniş karşısında onlarca hükümet geldi geçti, devrildi ve tarihe gömüldü. Devletin karakolları işkencehanelere, tecavüz merkezlerine dönüştü. Kaçırma, faili belli cinayetler, köy yakma, zorla yerinden etme ve sürgün politikası aralıksız devam etti. Devletin anadilimizi yasaklayarak, okula gidenlere işkenceyle Türkçeyi öğreterek, özel yatılı yurtlar kurarak, ‘Kürtlükten kurtarılmalıdırlar sözü’ tek dil politikası ile etkilerini bugüne taşıdı, asimilasyon politikasını kurumsallaştırıldığı ilk alan okullar oldu.”
 
'Örgütlendikçe özsavunma direnişine ulaştık'
 
Nur şöyle devam etti: “Korkmadık, daha çok alanlara akarak kendimizi savunduk. Erkeğin malı, namus anlayışına karşı ‘tecavüz kültürünü aşalım, demokratik toplumu yaratalım’ kampanyası ile tecavüzün, kadın bedeniyle özdeşleştirilmesine karşı çıktık. Tecavüz bir kültür olarak bedene, toprağa, suya, doğaya, anadile yayılmaktadır diyerek, sokaklara, köylere, mahallelere indik. Bilinçlendikçe örgütlendik, örgütlendikçe özsavunma direnişine ulaştık. Dünyada devletsiz ve erkeksiz kendini savunan kadın özgürlük hareketinden aldığımız güç ve tecrübeyle, eşbaşkanlık sistemini, kadın kentleri, kadının bağımsız özgün özerk örgütlenmesini dünya kadınlarının ilklerine armağan ettik.” 
 
 ‘Eşbaşkanlık mor çizgimizdir’
 
Gözaltı ve tutuklamaların mücadelelerini engelleyemeyeceğini kaydeden Nur, “Yaşamı inşa ediyoruz, deneyimlerimiz özsavunmamızdır, eşbaşkanlık mor çizgimizdir. Tüm katliamları ve baskıları aşarak bugüne geldiysek, bugün de ‘Kendimizi Savunuyoruz’ kampanyasıyla, korkmuyoruz erkek egemen zihniyete, devlete, AKP-MHP rejimine itaat etmiyoruz, her türlü saldırıya karşı kendimizi savunuyoruz. Kampanyamızın gerekçesi, Kürdistan ve Türkiye’de erkek egemen devlet, erkek egemen aile ve toplumda bin bir emek ve bedel ile elde ettiğimiz kazanımlarımızı; çalan, gasp ve işgal eden, taciz, tecavüz ile ret ve inkar eden saldırılara karşı, bedenimizi, yaşamımızı, emeğimizi, toprağımızı, suyumuzu, ana dilimizi, özgürlüğümüzü özcesi doğuştan doğamızla var olan tüm haklarımızı savunuyoruz. Kampanyamızla, erkek egemen devletin ve erkeğin cinsel, fiziksel, ruhsal, ekonomik şiddete karşı amansız mücadele etmeyi, rejimin militarizmden öğrendiği ve öğrettiği taciz ve tecavüz kültürünü devreye koyarak kadını erkeğe kırdırtan saldırılara karşı kendimizi savunuyoruz” sözlerine yer verdi.