‘Em Xwe Diparêzin’ kampanyası İzmir’de başlatıldı

  • 16:44 17 Eylül 2020
  • Güncel
 
İZMİR - TJA’nın başlattığı “Em Xwe Diparêzin” kampanyasının İzmir ayağı yapılan etkinlikle başladı. Kadınlar “şiddete, özel savaş politikalarına, ırkçılığa, tecride karşı özsavunma geliştireceklerinin” mesajını verdi.
 
Tevgera Jinên Azad’ın (TJA) başlattığı “Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyasının İzmir ayağı Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasında çok sayıda kadının katıldığı etkinlikle başlatıldı. Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşu ve sinevizyon gösterimi ile başlayan etkinlikte kampanya metninin Türkçesini TJA aktivisti Türkan Poyraz, Kürtçesini ise Jiyan Akan okudu. 
 
‘Özsavunma ile kendimizi koruduk’
 
“Kürtler jenosit ve jineosid politikalarıyla katledilirken, Kürt kadınların iki kez katledildiğini, Kürt çocukların asimile edildiği” belirtilen açıklamada, “Son kırk yıldır tanıklık ettiğimiz saldırılara karşı öz savunma ile kendimizi koruduk. Bu direniş karşısında onlarca hükümet geldi, geçti, devrildi ve tarihe gömüldü. Devlet, anadili yasaklayarak, okula gidenlere işkenceyle Türkçeyi dayatarak Kürt çocuklarını okullardan uzaklaştırdı” denildi.
 
‘Korkmadık daha çok alanlarda olduk’
 
Kadın mücadelesi karşısında devletin de kadına karşı özel savaş politikalarını derinleştirdiği kaydedilen açıklamada, “Korkmadık daha çok alanlara akarak kendimizi savunduk. Erkeğin malı, namus anlayışına karşı ‘kimsenin namusu değiliz namusumuz özgürlüğümüzdür dedik. Tecavüz kültürünü aşalım, demokratik toplumu yaratalım kampanyası ile tecavüzün sadece kadın bedeniyle özdeşleştirilmesine karşı çıktık. Tecavüz bir kültür olarak bedene, toprağa, suya, doğaya, anadile, eşitlik, özgürlük alanlarına yayılmaktadır diyerek sokaklara, köylere, mahallelere, indik. Bilinçlendikçe örgütlendik, örgütlendikçe öz savunma direnişine ulaştık” ifadeleri kullanıldı.
 
‘Tecride karşı insanlığı savunduk’
 
Açıklamada, tecride de işaret edilirken, “Tecrit insanlığa karşı işlenen suçtur” denildi. Açıklamada, şunlar belirtildi: “Toprağımıza, özgürlüğümüze, önderliğimize sahip çıkıyoruz kampanyası ile var olma savunması yaptık. Bugün Gülistan Doku nerede kampanyası ile kadın jineosidine hesap soruyoruz. Yine bugün yüzyıllık saldırı çeşitlerini daha da derinleştirerek cenaze ve mezarlıklara savaş açmış olan zihniyete, sisteme karşı direniyoruz. Militarizmi, ırkçılığı, cinsiyetçiliği dini istismar ederek biz kadınlara karşı örgütlenen AKP-MHP rejiminin işbirlikçileri de yanına alarak oluşturduğu erkek egemen zihniyete karşı kendimizi kadın özgürlük ideolojisi ile savunuyoruz diyerek yola çıkıyoruz. Zulme dayanmayacağız, özgür ve eşit bir yaşam için direneceğiz.”
 
‘Tecride karşı insanlığı savunuyoruz’
 
Kampanya ile erkek egemen hükümetin, devlet ve erkeğin cinsel, fiziksel, ruhsal, dijital, ekonomik şiddetine ve tüm mobbinglerine, özel savaş politikalarına karşı alanlara çıkılacağının vurgulandığı açıklamada, “Kampanyamızla beraber; Süryani, Ermeni, Keldani Ezidi, Kürt kadınlarına, halklara, inançlara karşı başlatılan imhanın yeni adı olan linçler karşısında ortak mücadeleyi savunuyoruz. Toplumu dindar-kindar nefret söylemlerine, siyaset adına porno söylem ve yazılara boğan anlayışa karşı kendimizi savunuyoruz. İmralı tecridini bir soykırım olarak uygulayan sisteme karşı, özgürlüğü savunuyoruz. Tecrit insanlığa karşı işlenen suçtur diyoruz” denildi.
 
‘İstanbul Sözleşmesi’ni sonuna dek savunacağız’
 
Açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekmek veya maddelerini değiştirmenin kadın katliamlarının belgesini imzalamak anlamına geldiği kaydedilirken, “Çocuklara yönelik cinsel saldırı, tecavüzcüsüyle evlendirme yasalarına karşı amansız bir mücadele içerisinde olacağımızı taahhüt ediyoruz. Kadın haklarını güvence altına alan, dünya kadınlarının kazanımları olan CEDAW, Pekin+5, savaş ve barış dönemlerinde de geçerli olan İstanbul sözleşmesi ve 6284’e özsavunmamız olarak sahip çıkıyoruz” vurgusu yapıldı.
 
‘Demokratik mücadeleyi savunuyoruz’
 
Saldırıların, Kürtlerin ortak kazanımlarına ve birliğine karşı olduğuna dikkat çekilen açıklamada şunlar vurgulandı: “Devletin Kürdistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el koyarak, zozanları, dağları bombalayarak, tarım ve hayvancılığı yasaklayarak, üretimi sıfır noktasına getirerek toplumu yoksullaştıran, kadın emeğini sömüren, erkeğe ve devlete muhtaç eden saldırılarına karşı komünal ekonomiyi geliştirmeyi savunuyoruz. Suyu güvenlik barajı olarak kullanan, 12 bin yıllık Hasankeyf’i 50 yıllık baraja feda ederek tarihimizi, kültürümüzü sular altına gömen, dağlarımızı, ormanlarımızı yakıp yok eden zihniyete karşı demokratik mücadeleyi savunuyoruz.”
 
Açıklamada, Türkiye ve bölgedeki tüm halklara, inançlara mensup, halkların birliğinden yana olan dinamikler” kampanyaya davet edildi.
 
Etkinlik “Em xwe diparêzin” “Jin jiyan azadî” sloganları, zılgıtlar ve halaylarla sone erdi.