
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Heyet tarihi çağrı öncesi İmralı’ya gidecek
- 11:30 24 Şubat 2025
- Siyaset
ANKARA- DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, DEM Parti İmralı Heyeti’nin tarihi çağrı öncesi Abdullah Öcalan’la yeniden görüşeceğini söyleyerek, “Başvuru için hazırlıklar tamamlanıyor. Ve İmralı’da yapılacak ziyarette özellikle Güney Kürdistan’da yapılan ziyaretler Sayın Öcalan’a aktarılacak ve bu görüşmeden sonra da Sayın Öcalan ile beraber yapılacak tarihi çağrının takvimi de netleşmiş olacak” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi.
‘Bunun adı çökme operasyonudur’
Qers’in Qaxizman (Kağızman) Belediyesi’ne gece atanan kayyımla konuşmasına başlayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, kayyım atamalarını siyasi bir darbe olarak nitelendirdi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kayyım atamaları aslında iktidarın kendisinden olmayan yerel yönetimlere yaptığı sivil darbedir. Bunun açık ve net altını çizelim. Anayasayı hukuku, sandığı, halkın iradesini yok saymadır. Bütün bu yok sayma pratiklerinin her birisinin bugün kumpas davalarıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Kumpas davaları ve kayyım atamalarının 12 Eylül cunta aklından hiçbir farkı yok. 12 Eylül cuntacıları da aynı mantıktan devam ediyorlardı. Bugün kayyım atayan AKP iktidarı da aslında 12 Eylül zihniyetinin devamcısı olduğunu, cunta aklından beslendiğini, halkın karşısında konumlandığını demokrasinin karşısında konumlandığını da Türkiye’ye göstermiş oluyor. Aynı zamanda bütün dünyaya da göstermiş oluyor. AKP kazanamadığı sandıktan çıkamadığı halkın rızasını alamadığı her yerde zorla o belediyelere çökmeye çalışıyor. Bunun adı çökme operasyonudur halkın iradesine el koymadır zorbalıktır” diye konuştu.
‘Kayyım atamak için cezalar veriliyor’
İktidarın kayyım atayabilmek için davaları alel acele bitirdiği ve ceza verdiğini belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “20 Şubatta Kars Kağızman Belediye Eş Başkanımız Mehmet Alkan’a 6 yıl 3 ay ceza verildi. Bu soruşturma 2019’da başlamıştı, 5 yıldır devam eden bir dava süreci var. 24 celse görüldü. Son celse 6 Şubat’ta görüldü. Sadece mahkeme 14 gün sonrasına tarih verdi ve 20 Şubatta da hava koşulları çok kötü olmasına rağmen o gün Kars’ta tipi olmasına bu mazereti kabul etmeyen bir mahkeme görüyoruz. Hem Sayın Mehmet Alkan hem avukatlar tipi nedeniyle mahkemeye mazeret sundular ama bu mahkeme bu mazereti kabul etmedi. Oysa aynı mahkeme bir duruşma öncesinde tipi nedeniyle sunulan mazereti kabul etmiş ve duruşmayı ertelemişti. O nedenle burada meselenin hukuk olmadığını alelacele kayyım atamak için verilmiş bir ceza sistematiğinin işlediğini görüyoruz. Arkadaşlarımız ceza aldıkları için kayyım atanmıyor kayyım atanmak için arkadaşlarımıza ceza veriliyor” sözlerini kullandı.
AKP’nin koltuk değneği olan bir yargı süreci ile karşı karşıyayız
Devamında Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları söyledi: “Hızlandırılmış yargısal süreçler, raflardan indirilen dosyalar, uydurma suçlar, uydurma gizli tanıklar eliyle arkadaşlarımıza henüz cezası kesinleşmemiş olan birinci derece mahkemelerde talimatlı bir şekilde ceza veriliyor ve ardından hemen bu cezalar gerekçe gösterilerek de kayyım atanıyor. Çünkü AKP’nin acelesi var. AKP’nin daha fazla kaynaklarının halka gitmesine tahammülü yok. AKP yağmalamak istiyor. AKP yandaşlarına kaynak aktarmak istiyor. AKP oradaki belediyenin içini boşaltmak istiyor. AKP kayyım siyasetiyle ayakta kalmak istiyor. Rejimini, kurduğu anti demokratik hukuksuz bu rejimi ayakta tutmak, iktidarını sağlamlaştırmak istiyor. O nedenle burada bir hukuktan bahsetmiyoruz. Mesele siyasidir. Buradan AKP’nin emrine giden bütün yargıçlara ve hukuk mensuplarına seslenmek istiyoruz, cüppelerinizi çıkarın. Bu kadar AKP’nin emirlerine biat ediyorsanız gelin AKP’de siyaset yapın. Almışsınız giymişsiniz cüppeleri, yargıyı katlede katlede, hukuku yok ede ede bir sistemi AKP’yi ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. AKP’nin koltuk değneği olan bir yargı süreci ile karşı karşıyayız. Muhalifleri biçe biçe muhaliflere ayar vermeye çalışan, muhalif toplumsal dinamikleri yok etmeye çalışan bir yargı sistemi ile karşı karşıyayız. Akla ziyan bir süreçle karşı karşıyayız. Ortada ne bir suç var, ne bir suçlu. Uydurulmuş kumpas davaları ve uydurulmuş yargısal faaliyetlerle karşı karşıyayız.
Gizli tanık meselesi yargıyı esir almış durumda
Gizli tanık meselesi kurdular. Yargıyı esir almış durumda. Bütün mahkemelere gidin, özellikle de muhalif olanların, Kürtlerin bizlerin mahkemelerine gidin, hepsinde bir gizli tanık kimdir nedir nerededir bilinmez. Var mıdır yok mudur bilinmez. Polis mi yazıyor gerçek kişi midir bilinmez. Ama gizli tanık beyanları hükme esas alınıyor ve bugün gizli tanık beyanları üzerinden hüküm kuruluyor. Oysa çok açık hukuksal normdur. Gizli tanık beyanları hükümleri esas alınmaz der. Orada bir kumpas orada da tam anlamıyla yargıyı ele geçiren bir gizli tanık müessesesinin yani bir FETÖ pratiğinin AKP eliyle devam ettirildiğini görüyoruz. FETÖ bir yargısal sistem kurmuştu. Muhaliflere kumpas kuran uydurulmuş deliler açığa çıkaran gizli tanıklar eliyle toplumu muhalifleri sindirmeye çalışan, bugün AKP FETÖ’nün yargıda kurduğu bütün sistemi devraldı derinleştirdi ve bugün topluma karşı bir biçer görevi gördü. Bunu bütün toplumun üzerine salmış durumda.
Kars’ta yaşanan bütün inançlara yapılmış bir darbedir
Bugün Kağızman’a kayyım atanmasının orada yaşayan halkların iradesine bir darbe olduğunu söyleyelim. Kars kozmopolit bir yer. Kürtlerin, Türkmenlerin, Terekemelerin, Azerilerin, Alevilerin, Sünnilerin, Caferilerin bir arada yaşadığı çok kadim bir kent. Kars bugün hala 21. yüzyılda 2025 yılında kayyım pratikleriyle cebelleşmek zorunda kalıyor. Bu, Kars halkına da Kars’ta yaşayan bütün inançlara da yapılmış bir darbedir. Tabi 2 Mart’a kadar kentte eylem ve etkinlik yasakları konuldu, hemen ceza alındıktan sonra. Bununla da yetinmedi emniyet. Köylerden ilçe merkezlerine gelen yollara toprak döşemişler. Halk gelip ilçeye ulaşmasın diye. İl eşbaşkanlarımız ilçeye ulaşamadı. Kenti zapt u rapt altına almışlar.
İçişleri Bakanlığı kayyımların hırsızlık ve yağma düzenine göz yumuyor
Halfeti Belediyemizin suç duyuruları vardı. Halfeti Belediyesi kayyımı açısından Şeref Albayrak. Dosyalar sundular. 2 buçuk aylık incelemenin sonucunda İçişleri Bakanlığı soruşturma izni verdi ve sayfalarca rapor hazırlandı. Peki sadece hırsız olan, yolsuzluk yapan kayyım sadece Şeref Albayrak mı? Hayır dünya kadar raporlar sunduk bizim belediye eş başkalarımız yönetimlerimiz ilk göreve geldikleri gün İçişleri Bakanlığından mülkiye müfettişleri talep ettiler. Gitti mi gönderdi mi içişleri bakanı mülkiye müfettişini. Hayır. Gönderseler kayyımın nasıl bir yolsuzluk ve hırsızlık düzeni olduğu nasıl musluğun başını tutup halkın kaynaklarını yandaşlara akıttıkları açığa çıkacak. Artık kendileri bile bu çürümüşlüğü kumpası kapatamıyor. Ona rağmen hala soruşturma yürütmüyorlar. Bir tek Şeref Albayrak izin verilmiş ama biliyoruz ki bütün kayyımlar açısından aynıdır. Biz Şeref Albayrak diyelim siz atanan bütün kayyımların yolsuzluk yaptığını anlayabilirsiniz.
HDK Kürt halkının Türkiye devrimcileriyle stratejik ittifakıdır
Kent Uzlaşısı adıyla CHP’li 9 belediyeden gözaltılarla başlayan tutuklama ile devam eden bir mesele vardı. İçerisine savcılığın özel olarak HDK’yi yerleştirdiğini biz bunun HDK’ye dönük bir operasyonun başlangıcı olduğunu mecliste de ifade etmiştik. HDK’den 50 arkadaşımız gözaltına alındı, 30 kişi tutuklandı 13 kişi hakkında ev hapsi kararı verildi. 7 kişi ise adli kontrolle serbest bırakıldı. HDK’yi kriminalize etmek HDK’yi ilegal bir yapı olarak göstermenin kendisi AKP’nin içerisine düştüğü acziyetin açık göstergesidir. HDK’yi niye hedef yaptılar. Çünkü HDK Kürt siyasi hareketinin Türkiye devrimci hareketinin, sosyalistleriyle demokratlarla yaptığı stratejik ortaklığın adıdır. Ezilenler lehine tarihin akışına müdahalenin adıdır. Yeni bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek için kurulmuş, örgütleyen sözünü toplum için halklar için kadınlar için inançlar için kuran fikriyatın bizzat kendisidir. HDK bir illegal örgüt olduğu için değil yasadışı bir iş yaptığı için değil, tam da daha çok toplum demokratik cumhuriyet dediği için hedef alınmış fikriyatı zararlı olarak ifadelendirilerek bir yargısal operasyonun odağı haline getirilmeye çalışıyor. Arkadaşlarımızın hiçbirinin tek bir suçları vardır, AKP iktidarının karşısında durmak, mücadele etmek. Bu ülkeyi demokratikleştirmek eşit ve özgür bir yaşamı inşa etme konusundaki kararlılıklarıdır. Buradan her birini selamlıyoruz, HDK mücadelesini büyüterek HDK’nin yürüttüğü demokratik cumhuriyet perspektifini daha çok sahiplenerek mücadeleye devam edeceğiz.
Siber Güvenlik Yasa taslağı etki ajanlığı düzenlemesinin devamıdır
Siber güvenlik kanunu bu hafta meclise gelecek. Bu daha önceki etki ajanlığını geçiremeyen AKP’nin meclise yine bir güvenlik kaygısını önceleyerek getirdiği bir yasa taslağıdır. Etki ajanlığının etkilerine sahip içerik olarak aynı mantığa sahiptir. 21 yüzyıldayız tabiki dijital güvenlik önemli ama burada bireylerin dijital güvenliğinden çok devletin dijital güvenliğinin öncelendiğini görüyoruz. Devlet dediğimiz her şeyi siz AKP diye okuyun. Burada AKP iktidarını ayakta tutacak bir mantıkla yol alındığını görüyoruz. Bugün sınırlı sayıdaki basın örgütlerinin basın çalışanlarının AKP hoşuna gitmeyecek tek bir haber yapmasının önüne geçmek isteniyor. Tam bir zapturapt politikası ile topluma gözdağı verilmeye çalışılıyor. Etki ajanlığı meselesiyle benzer bir düzenleme ile karşı karşıyayız keyfe keder bir düzenlemedir. Kanuni sınırlılığı belli değil şeffaf değil yetkileri çok geniş. Bu geniş yetkilerle aslında dezenformasyon gibi bir yasa ile karşı karşıyayız. Bu dezenformasyon yasasının yarattığı tahribatı toplumun haber alma hakkını nasıl gasp ettiğini, basın çalışanlarını nasıl sınırlandırdığını görüyoruz. Siber güvenlik yasası da aynı mantıkla kurulmuş ve gerçek anlamda yeni bir istibdat yasası olarak da bunu değerlendirirsek abartmış olmayız. Bu yasa kanunlaşırsa AKP lehine bir adım ama Türkiye’nin özgürleri aleyhine basın ve ifade özgürlüğü anlamında yeni bir karanlık adımın atılıyor. Bu anlamıyla bu kanun teklifinin amasız fakatsız geri çekilmesi gerekiyor.
Kürt sorununun çözümünde yeni bir dönemin başlangıcı olacak
Son olarak sizinle paylaşmak istediğim bir bilgi. Heyetimiz birkaç gün içinde İmralı’ya gidecek. Bununla ilgili bu gerekli başvuruları birkaç gün içinde yapmasını bekliyoruz. Başvuru için hazırlıklar tamamlanıyor. Ve İmralı’da yapılacak ziyarette özellikle Güney Kürdistan’da yapılan ziyaretlerin bilgileri, yapılan tartışmalar kendisine Sayın Öcalan’a aktarılacak ve bu görüşmeden sonra da Sayın Öcalan ile beraber yapılacak tarihi çağrının takvimi de netleşmiş olacak. Kısa bir süre içinde de gerçek anlamda yüzyılı aşkın olan Kürt sorunu 40 yılı aşkın çatışmalı geçen Kürt sorununun çözümünde yeni bir dönemin başlangıcı olacak o tarihi çağrının geleceğini de biliyoruz. O anlamıyla bütün kamuoyunun bu tarihi çağrıya kilitlendiği yeniden Kürt ve Türk ittifakının kurulacağı bu zemini baltalayan, zehirleyen ve bunu geriye çeken bunun önüne set kuran bütün pratiklerin en başta siyaset ve onun dışında da toplum tarafından da mahkûm edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.
Meclis Başkanı’nı Kürt sorununun çözümü konusunda sorumluluk almaya davet ediyoruz
Meclis’teyiz. Bir kez daha Meclis’e bu tarihi çağrı yapıldıktan sonra sorumluluk almaya elini taşın altına koymaya, bu çağrının gereklerini yerine getirecek yasal düzenlemeler için bir an önce de işe koyulmaya çağrısını da yapmak istiyorum. Sayın Numan Kurtulmuş’un da yaptığı bir açıklama vardı. Sayın Öcalan’ın yapacağı açıklama için tarihi değerde olacak demişti. Evet tarihi değerdedir. Ama bu sadece tarihi değerde diyerek pas geçeceğimiz, söz kurup hiçbir şey yapmayacağımız bir mesele değildir. Sayın Numan Kurtulmuş’a da Meclis Başkanı olarak tarihi bir sorumluluk düşüyor. Bugün Kürt sorununun demokratik çözümü için Meclis Başkanı olarak bütün siyasi partilerle ne yapılması gerektiğini konuşmaya, bunun müzakeresini yürütmeye ve Meclisi tam da bu zeminde Kürt sorunun tartışıldığı çözümünün tartışıldığı, çözüm önermelerinin konuşulduğu ve bunun gereklerinin yapıldığı bir zemini açığa çıkarmaya davet ediyoruz.bu anlamıyla Sayın Meclis Başkanının sorumluluğu da tarihidir. Bu sorumluluğu oynayama, görevini yapmaya davet ediyoruz.”