‘Kürtler, demokratlar ve devrimciler hedef haline getirilmek isteniyor’

  • 11:36 23 Mayıs 2024
  • Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Seferberlik ve Savaş Hali" yönetmeliği ile 9'uncu yargı paketine ilişkin yaptığı açıklamada, “Yine ve yeniden Kürtler, demokratlar, devrimciler hedef haline getirilmek isteniyor. Onların haklı meşru direnişleri bu yönetmeliklerle boğulmaya ve bastırılmaya çalışılıyor” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek yeni “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği”ne ve 9’uncu yargı paketine ilişkin konuştu.
 
‘Neden şimdi?’
 
Yeni seferberlik yönetmeliğine ilişkin konuşan Gülistan, “Buna göre cumhurbaşkanına artık ayaklanma ve kuvvetli veya eylemli kalkışma ortaya çıkması durumunda doğrudan seferberlik ilanına karar verebilecek. Söylenenin aksine, önceki tüzük yerine konulan yönetmelik arasında sadece basit bir isim değişikliği değil, mevzuatın ruhunu temelden değiştirecek bir durum olduğunu görüyoruz. Seferberlik ve savaş hali tüzüğünün yürürlükten kaldırılarak yönetmeliğe çevrilmesindeki gerekçe olarak ise cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ve o günden bugüne mevzuatın peyderpey düzeltilmesi ifade ediliyor. Oysa ki çoğu düzenleme 2017 yılından sonra bir iki yıl içerisinde gerçekleştirilirdi fakat buna dair bir düzenleme yoktu. Örneğin 15 Temmuz sonrasında bile iktidar böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duymadı. O zaman soruyoruz neden şimdi ve neden böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duydular?” sözlerini kullandı.
 
‘Erdoğan’ın tehdit olarak gördüğü meseleleri engellemeye dönük’
 
Yeni yönetmeliğin fazlasıyla muğlak ifadeler içerdiğini söyleyen Gülistan, “En kritik değişikliklerden biri, savaş hali durumuna ek olarak ayaklanma, kalkışma gibi fazlasıyla muğlak ve içini istedikleri gibi doldurabilecekleri bir tanımlamanın yeni yönetmeliğe yedirilmiş olmasıdır. Örneğin ‘milletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşüren içten veya dışardan davranışların ortaya çıkması durumunda’ diyor. Şimdi seferberlik gibi oldukça önemli bir meseleyi oldukça muğlak, kişiden kişiye değişebilecek bir şeye indirgemek gerçekten bir akıl tutulması. Onun dışında bir buhran dönemi tanımlaması yapılıyor ve görüyoruz ki bu yönüyle de yönetmeliğin ülkeyi olası bir tehlikeden korumaya yönelik değil, bizzat Erdoğan’ın kendisine tehdit olarak gördüğü meseleleri engellemeye dönük olduğunu anlayabiliyoruz” diye konuştu.
 
‘Değişiklik Wan direnişinin ardından geldi’
 
Gülistan devamında şunları söyledi: “Bir parti genel başkanı seferberlik ilan edebilecek ve adına cumhurbaşkanı yönetim sistemi dediğimiz yönetim şeklinin ne kadar ucube bir yönetim şekli olduğunu aslında buradan anlayabiliyoruz. Şimdi soruyoruz; herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan seferberlik ilan ettiğinde AKP-MHP’ye karşı veya cumhurbaşkanlığına karşı yapmayacaktır. Aksine sıradan bir mitingi, toplumsal hak arama mücadelesini, bir provokasyon veya polisle itiş kakış gibi gerekçelerle aslında bastırmayı seferberlik üzerinden yapabilecek. Bu yetkinin tek adamda toplanması anayasal bir hak olan protestoları tarihe gömme amaçlı olarak da ifade edilebilir. Zaten tam bir anayasasızlık hali var ama bu yeni yönetmelikle bir adım daha atıldığını ifade etmek gerekiyor. Bu yönetmelik, rejimin yeni dönemde savaş politikasından, güvenlikçi politikasından vazgeçmediğini ve bu düzenlemeyle yeni bir yol alacağını göstermesi açısından önemlidir. Bu değişikliğin Wan direnişinden sonra gelmesi tabi ki tesadüf değildir. Yine ve yeniden Kürtler, demokratlar, devrimciler hedef haline getirilmek isteniyor. Onların haklı meşru direnişleri bu yönetmeliklerle boğulmaya ve bastırılmaya çalışılıyor.”
 
Yeni dönemde hedef demokratik muhalefeti susturmak
 
Meclise gelecek olan 9’uncu yargı paketine de değinen Gülistan, “Dezenformasyon Yasası ile iktidar daha önce bir yere varmak istedi. Toplumsal muhalefeti ve bu ülkede gerçekten haber almamızı sağlayan, buna emek veren basın örgütlerinin sesini soluğunu kesmek istediler. Ama anladığımız kadarıyla tam amaçlarına ulaşamadılar ve yeni bir hamle yapıyorlar. AKP-MHP ittifakı anayasa tartışmalarının gölgesinde ‘etki ajanlığı’ gibi bir düzenlemeyle aslında demokrasinin son çivisini, basın özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerine son çiviyi de çakmak istiyor. Şimdi soralım; ülkenin gerçekten başka bir derdi yok mu? Her köşede adalet arayan bir yurttaş yok mu, adalet sisteminde bir çürüme yok mu? Rüşvet alan bir yargı yok mu? Bütün bunlar var ama bir taraftan bütün bu baskı rejimine karşı susmayan, susturulamayan, diz çökmeyen, teslim olmayan bir demokratik muhalefet var. Bu yeni dönemde tüm hedef bu muhalefeti susturmak" ifadelerini kullandı.