Tarihe ‘ölümün son olmadığı’ notunu düşen kadın: Reyhan Cebbari
- 11:05 25 Ekim 2018
- Portre
HABER MERKEZİ - Kendisine cinsel saldırıda bulunan erkeği özsvunmada bulunarak öldüren Reyhan Cebbari'nin İran rejimi tarafından idam edilmesinin üzerinden 4 yıl geçti. İran'da o günden bu yana 84 kadın idam edilirken, Reyhan ardından tarihe kadınlar için şu notu düştü: "Ölüm yaşamın sonu değildir."
İran'ın başkenti Tahran'da iç mimar olan Reyhan Cebbari, 2007 yılında kendisine cinsel saldırıda bulunan eski istihbaratçı Murteza Abdulali Serbendi isimli erkeği özsavunmada bulunarak öldürdü. O tarihte henüz 19 yaşında olan Reyhan, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Cezaevine girdiği gün tepki amaçlı saçlarını kesen Reyhan, 2009 yılında erkeği koruyan İran molla rejimi yargıçları tarafından "kasten öldürmek" iddiasıyla idam cezasına çarptırıldı. Reyhan, tutuklu yargılandığı süre boyunca mahkemelerde meşru savunmada bulunduğunu anlatmaya çalıştı.
Tepkiler üzerine idam cezası 2014 yılına kadar ertelendi
Reyhan'ın ifadesinde ve dosya tutanaklarında olayın yaşandığı gün şöyle anlatıldı: "Eski istihbaratçı Murteza, Reyhan'dan yeni yapılmış bir binada açacağı ofisini dekore etmesini ister. Olayın yaşandığı gün Reyhan'ı alan Murteza, bir marketten meyve suyu, uyku ilacı ve kondom alır. Ofise gittiklerinde ise Murteza Reyhan'a saldırır. Reyhan kendini korumak için Murtaza'ya ait olan bıçakla onu yaralar. Daha sonra dışarı kaçan Reyhan ambulansı da arayarak, birisini yaraladığını ve acil müdahale edilmesini belirttir. Fakat ambulans olay yerine geç gelir ve Murteza kan kaybından yaşamını yitirir."
Uluslararası Af Örgütü de Reyhan'ın yargılamasının usulsüz ve adil olmadığını, yeniden yargılama yapılması ve idamın durdurulması gerektiği yönünde defalarca çağrılar yaptı. Uluslararası sivil kuruluşların girişimleriyle başlatılan imza kampanyaları ile Reyhan'ın idam cezası 2014 yılına kadar ertelendi. Sosyal medyada da verilen karara karşı tüm dünyada kadınlar tarafından kampanyalar başlatıldı. Fakat tüm tepkilere rağmen Reyhan'ın cezası 25 Ekim 2014 tarihinde İran rejimi tarafından Recayi Şehr Hapishanesi'nde infaz edildi.
İran istihbaratı davaya müdahil edildi
Reyhan'ın davası sıradan bir dava değildi. İran yasalarında meşru savunmada bulunmak "kasten öldürmek" olarak değerlendirilmezken, Reyhan'ın ifadeleri ve ortada olan delillere rağmen bu suçlama ile yargılandı. İran istihbaratının da davaya müdahil edildiği yargılanma sürecinde, kimi bilgilere göre Murteza'nın ailesinin isteği ile idam durdurulabilinirdi ancak yapılan baskı sonucu ailenin şikayetinden vazgeçmediği belirtildi. İdam cezası verilmesinde İran istihbaratının büyük etkisinin olduğunu daha sonra Reyhan'ın avukatları ve ailesi de teyit etti.
İşkence edilerek ifadesi geri alınmaya çalışıldı
Yine amcası Reyhan'ın idam edilmesinin ardından katıldığı konferanslarda ondan bahsetti. Reyhan, idam edilmeden önce tek kişilik hücreye konuldu ve burada işkencelere maruz bırakıldı. Yapılan işkencelerde Reyhan'dan ifadelerinde Murtaza'nın tecavüz niyetinin olmadığı, Murtaza'ya ait olan bıçağın kendisinin daha önce aldığını söylemesi ve Murtaza tarafından götürüldüğü binanın açık bir alanda olduğu ve kaçabileceği yerde onu öldürmeyi tercih ettiği yönünde beyanlarda bulunması istendi. Fakat Reyhan, işkencelere rağmen ilk verdiği ifadesinin arkasında durarak yaptığının kasten olmadığını kendini savunmak amacıyla olduğunu söylemeye devam etti.
Son isteği yerine getirilmedi
Reyhan, ölmeden önce annesi için kaleme aldığı mektupta, kendisi için yas tutulmamasını ve siyahlar giyilmemesini isteyerek, organlarının da bağışlanmasını talep etti. Ancak ailesi ve avukatlarına haber verilmeden idam edilen Reyhan’ın son isteği de yerine getirilemedi. Reyhan'ın cenazesi, İran istihbaratından kişilerin katılımıyla zorla Behişt-i Zehra'ya defnedildi. Cenazeye kimsenin katılmasına izin verilmezken, sadece annesinin bir kez Reyhan'ı görmesine izin verildi ve bir daha yaklaştırılmadı.
Ardında bıraktığı mektubunda ölümün yaşamın sonu olmadığını dile getiren Reyhan, tarihe kadınlara miras kalacak şu notları düştü:
"Sevgili Sholeh,
Öğrendim ki bugün kısasla tanışma sırası benimmiş. Yaşam kitabımın son sayfasına geldiğimi senden öğrenemediğim için kırgınım. Bilmem gerektiğini düşünmüyor muydun? Üzgün olduğun için ne kadar mahcup olduğumu biliyorsun. Neden senin ve babamın elini öpme şansını bana vermedin?
Dünya bana yaşamak için 19 yıl verdi. O uğursuz gecede ölmeliydim. Bedenim şehrin bir köşesine atılmalı ve birkaç gün sonra polis beni teşhis etmen için seni, tecavüze uğradığımı da orada öğreneceğin adli tıp doktorunun ofisine götürmeliydi. Biz onların gücü ve servetine sahip olmadığımız için katilim asla bulunamayacaktı. Hayatına utanç ve ızdırapla devam edecek, birkaç yıl sonra da bu ızdırap seni öldürecekti.
Her nasılsa bu lanetlenmiş hikaye değişti. Bedenim bir köşeye atılmadı ama Evin Hapishanesi ve onun tek kişilik hücresine gömüldü, şimdi de mezarlığa benzeyen Şehr-e Ray Hapishanesi’ne. Ama kaderim buymuş, şikayet etme. Sen benden iyi bilirsin ki ölüm yaşamın sonu değildir.
Sen bizlere okula giderken bir kavga ya da şikayet karşısında bir hanımefendi gibi olmamızı öğretmiştin. Nasıl davranmamız gerektiğinin altını ne kadar çok çizdiğini hatırlıyor musun? Senin deneyimlerin yanlıştı. O olay başıma geldiğinde, öğrendiklerimin bana yardımı olmadı. Mahkemede beni soğukkanlı ve zalim bir suçlu gibi anlattılar. Hiç gözyaşı dökmedim. Hiç yalvarmadım.
Kanunlara güvendiğim için ağlamadım.
Ama kayıtsız olmakla suçlandım. İşte, sivrisinek bile öldüremez, hamam böceklerini antenlerinden yakalayıp dışarı atardım. Tahammülden cinayetle suçlanıyorum. Hayvanlara yaptığım muamele bir erkeğe eğilim olarak yorumlandı ve hakim olayın yaşandığı sırada tırnaklarımın uzun ve ojeli olduğu gerçeğine bile bakma zahmetine katlanmadı.
Kendisinden adalet beklenen bir hakim için ne kadar da iyimser! Ellerimin sporcu kadınlar gibi, özellikle de boksörler gibi, iri olmadığını sorgulamadı. Ve içime sevgisini ektiğin bu ülke beni hiçbir zaman istemedi, beni sorgulayanların hakaretleri yüzünden ağlarken, en adi sözlerini dinlerken hiç kimse bana destek olmadı. Güzelliğimin son işareti saçlarımı kazıdığımda 11 gün hücre cezasıyla ödüllendirildim.
Sevgili Sholeh,
Duydukların yüzünden ağlama. Karakoldaki ilk günümde, yaşlı bekar bir görevli canımı yakmak için tırnaklarımı kullandığında, güzelliğin burada aranan bir şey olmadığını anlamıştım. Güzel görünmek, güzel düşünce ve dilekler, güzel el yazısı, güzel gözler ve görüş, hatta hoş bir sesin güzelliği…
Anneciğim, düşüncelerim değişti ve bunun sorumlusu sen değilsin. Sözlerimin sonu gelmeyecek; onları, senin yokluğunda ve senden habersiz beni infaz ederken sana ulaştırması için birine veriyorum. Sana miras olarak pek çok el yazımı bırakıyorum.
Yine de ölmeden önce senden bir şey istiyorum. Aslında bu dünyadan ve bu ülkeden bir tek isteğim var. Biliyorum bunun için zaman lazım. Ama lütfen ağlama ve dinle…
Senden mahkemeye gidip bu arzumu anlatmanı istiyorum, hapisteyken böyle bir mektup yazamazdım. Bir kez daha benim yüzümden acı çekeceksin. Eğer yalvarman gerekirse, bunun için sana kızmam. Gerçi sana yapmamanı söylememe rağmen infaz edilmemen için onlarca kez yalvarmıştın.
İyi kalpli annem, sevgili Sholeh, canımdan daha çok sevdiğim, toprağın altında çürümek istemiyorum. Gözlerimin, genç kalbimin toza dönüşmesini istemiyorum. Ben asılır asılmaz bunu ayarlamanı; kalbimin, böbreğimin, gözlerimin, kemiklerimin, vücudumdan ne nakledilebilirse onları ihtiyacı olanlara hediye etmeni istiyorum. Organlarımı alanların ismimi bilmesini, bana bir buket çiçek almalarını hatta benim için dua etmelerini bile istemiyorum.
Şunu çok içten söylüyorum, gelip yas tutarak acı çekeceğin bir mezar istemiyorum. Benim için siyahlar giymeni istemiyorum. Zor günlerimi unutmak için elinden geleni yap. Rüzgar beni alıp götürsün.
Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemiyorum. Ve şimdi ölümü kucaklayarak buna bir son veriyorum. Çünkü Allah'ın mahkemesinden, beni sorgulayanlardan ben davacı olacağım. Hakimden; beni taciz etmekten geri durmayan Yüksek Mahkeme'nin hakimlerinden davacı olacağım.
Yaratıcının mahkemesinde Dr. Farvandi ve Kasım Şabani'den davacı olacağım; tüm o bilgisizlerden, yalanlarıyla bana haksızlık eden, benim haklarımı çiğneyen ve gerçeğin bazen görünenden farklı olduğuna dikkat etmeyenlerden davacı olacağım.
Sevgili iyi kalpli Sholeh, diğer bir değişle sen ve ben suçlayanlar, diğerleri ise sanık. Bekleyip Allah'ın ne istediğini görelim. Ölene dek seni kucaklamak isterdim. Seni seviyorum."
O günden bugüne İran’da ne değişti?
9 yaşından itibaren kız çocuklarının kanun önünde suçlu sayılabildiği ve idamla cezalandırılabildiği İran'da, o günden bu güne yasalarda değişen bir şey olmadı. İran'da en son Zeynep Sekaanvand, şiddet gördüğü eşini özsavunmada bulunup öldürdüğü gerekçesiyle idama mahkum edilerek cezası 2 Ekim 2018 günü infaz edildi.
İran Devlet Başkanı Ruhani'nin göreve geldiği 2013'ten bu yana İran'da 84 kadının idam edildiği biliniyor.
Hazırlanan raporlara göre, İran'da 2015 yılında 966 kişi, 2016'ta 553 kişi, 2017 yılında en az 544 kişi idam edildi. Bunlardan 5'inin ise 18 yaş altı tutsaklar. Yine bu yılın başından itibaren 244 kişi idam edildi.