‘Mısır Koçanlarını Kızartan Koku’ kitabı imza etkinliği yapıldı

  • 17:17 14 Aralık 2025
  • Kültür Sanat
ANKARA-  31 yılın ardından tahliye edilen Nibel Genç kitabının imza gününde “Hafıza bizi oluşturan en temel yönlerimizden bir tanesi. İnsan hem bir kolektif varlık olarak hem de kendi biricikliğini inşa ederken yaşadıkları çok önemli. Bellek burada hem hayatta hem edebiyatta hem sanatta her zaman bir inşa rolünü üstleniyor” dedi.
 
Cezaevinde İdare ve Gözlem Kurulları tarafından infazı yakıldıktan 31 yıl sonra tahliye edilen yazar Nibel Genç, Akdeniz Ülkeleri Forum Yarışması Birincilik Ödülü kazanmış “Mısır Koçanlarını Kızartan Koku” isimli kitabının imza günü Mülkiyeliler Birliğinde gerçekleştirdi. Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneğinin düzenlediği imza gününe çok sayıda kişi katılırken kitap imzalamanın ardından moderatörlüğünü Merve Diltemiz yaptığı söyleyişe geçildi.
 
Kitap tanıklarla yazıldı
 
Söyleşide kitabının konusuna dair aktarımlarda bulunan  Nibel Genç, kitabının köyünün yakılmasına tanık olmuş 11 yaşındaki Dêrsim’li bir kız çocuğunun yarattığı bir direniş biçimi olduğunu aktardı. Nibel Genç, kitabının, “11 yaşında bir çocuk böyle şeylere tanıklık ettiğinde ateşin kokusu, hatıralar onun peşini bırakmadığında ne yapabilir?” sorusunun cevabını aradığını söyledi. Kitabın yazılma hikayesine değinen Nibel Genç, “Köylerin yakılışına tanık oldum. Köylerin boşaltılmasına tanık oldum. Böyle küller içerisinde bir gün bir köye gitmiştik. İnsanlar göçmüştü zaten. Sadece eşyalar vardı ve eşyalardan kalan küller vardı. O zamana kadar birçok can kaybı tanıklık etmiştim. Fakat orada bir yanan bir köyün küllerine baktığımda ben hayatın öldüğünü düşündüm. Kişilerden daha öte, doğadan daha öte bir yaşamın o akışkan, o dinamik yaşamın orada öldüğünü düşündüm ve orada yanan eşyalar, yani yanan hafıza, hatıralar hep benim aklımdaydı” dedi.
 
Cezaevinde kitap yazmanın koşulları
 
Yazmanın cezaevi duvarlarına karşı bir firar biçimi olduğunu belirten Nibel Genç, cezaevinde yazma koşullarına dair ise şunu söyledi: “Virginia Woolf, ‘kendine ait bir oda’ der bir kadının yazması için. Hapishanede kendine ait bir odanın ötesinde o metni kendine ait kılabilme sorunumuz var. Hikayelerini yazıyorsun ama bir aramada çok rahat bir şekilde götürülebiliyor. Tekrar geri alma imkanın olmuyor. Cezaevinde yazmak için zaman var, kendinle daha fazla baş başasın ama cezaevinde yazmanın en büyük sorunlarından bir tanesi o metinleri kendine ait kılabilmek.”
 
‘Bellek bir inşa rolünü üstleniyor’
 
Kitabının bir hafızayı esas aldığını söyleyen Nibel Genç, “Hafıza biraz daha bizi oluşturan en temel yönlerimizden bir tanesi. İnsan hem bir kolektif varlık olarak hem de kendi biricikliğini inşa ederken yaşadıkları çok önemli. Bellek burada hem hayatta hem edebiyatta hem sanatta her zaman bir inşa rolünü üstleniyor. Hele birtakım kökleri çok derinlere olan derinlere inen sorunlar açısından bu biraz daha geçerlidir. Çünkü hiçbir şey şimdi ile sınırlı değil. Eziman'ın bu gününü belirleyen duygularda, dedesinin 1938'de yaşadıklarıyla kendisinin 1994'de yaşadıkları arasında duygular noktasında muazzam bir ortaklık var. Hikayeler farklı olabilir, zaman farklı olabilir, mekan farklı olabilir. Ama hafızanın o acı karşısında yaşadığımız duyguları ortaklaştırma yönünde bir işlevi var” ifadelerini kullandı.
 
Okurların kitaba dair sorularının Nibel Genç tarafından cevaplanmasıyla söyleyişi son buldu.