Anneler Günü, tüketim ve görülmeyen emek!
- 09:01 10 Mayıs 2018
- Kadının Kaleminden
Güler Can
Anneler Günü ile birlikte reklam, afiş ve programlarla toplumsal cinsiyet rolleri yeniden üretilip, anne çocuk ilişkisi daha fazla pazarlama malzemesi haline getiriliyor. Kadını eve hapseden bu zihniyetin düzeninde emeğin bir karşılığı da yok.
Anneler Günü yaklaşırken zihinlere yüklenenler, kadının kapitalizmin en büyük müşterisi olduğunu ve ona nasıl bir tüketin malzemesi olarak baktığını hatırlatırken, erkek zihniyetinin metası haline getirildiğini de en açık şekliyle açığa vuruyor. Anne olmanın fedakarlığı, iyiliği ve ne kadar değerli olduğu üzerinden toplumsal cinsiyet rolleri yeniden yeniden üretiliyor. Televizyon, radyo, broşür, vitrinler ve afişlerde kadının bu “kutsal”lığının bir hediyeyle taçlandırılması telkin edilip duruluyor. Yıllardır olduğu gibi alınacak ilk hediyeler arasında dayanıklı ev aletleri bulunuyor. Bir beyaz eşya markasının “En az anneniz kadar dayanıklı” reklamıyla o aletin sadece tüketicisi olmaktan çıkarılıp kendisine de benzetiliyor kadın.
Reklam, program, dizi… kadın hep evde, mutfakta
Zaten bütün yıl bardakların parlaklığı kayınvalidesi tarafından test edilen, çamaşır odasında kurutma yapan, bulaşıkları yıkayan, elektrikli süpürgeyi kullanan, kahvaltı hazırlayan kadınlarla dolu reklamlar yetmezmiş gibi gündüz kuşağında “Gelin evi”, “Gelinim mutfakta” gibi programlarda da evlilik kutsanıyor, kadın yine mutfak ve ev işiyle hizmet edip kendini “beğendirmeye” çalışıyor. Medyanın cinsiyetçiliği gündüzden geceye uzanarak, “Yeni Gelin” ve “İstanbullu Gelin” gibi dizilerle de pekiştirilip duruyor.
Çoğu zaman sadece bakıcıdır
Bütün ilişkilerin mülkiyet haline dönüştürüldüğü modernite çağında, çocuğumuzla ilişkimiz de pazarlama malzemesi haline getiriliyor. Çoğu zaman bu "mülkiyet" bile kadına çok görülüyor aslında. Çocuk baba soyunun devamı, torun ve yeğen, kadın ise sadece bir bakıcıdır. 24 saat evine ve çocuğuna bakmakla "yükümlü"dür. Kadın herkesin "mülkü"dür ama onun hiçbir şeyi yoktur, emeğinin bir karşılığı yoktur. Bütün gün evin içinde temizlik, çocuk, yemek, bulaşık, çamaşır işleri yüklenen kadına yaptıklarının karşılığında verilen bir ücret de yok. Dünyada emek verilip karşılığında ücret alınmayan tek iş! Kadının yerini evde görenler onun devasa emeğinin karşılığını niçin vermiyor? Çünkü bunu doğuştan gelen görevi olarak görüyor.
‘Kutsallık’ da sokağa kadar!
Annelik, kadını ekonomik, sosyal ve her alanda sıkıştıran bir alana dönüştürülürken, bu kez “kutsallık” adı altında kadının karşısına çıkarılıyor. Bu rol, hayatında yapacağı en önemli hatta tek şey olarak dayatılırken, kadını çalışma yaşamından, sokaktan alıkoymak için bulunmaz bir fırsata dönüştürülüyor. Ama bu "kutsiyet" evden dışarıya çıkıncaya kadar. Kadın evin dışına adımını atınca yerini buz kez “ahlaksızlık” alır. Erkek zihniyetinin gerçekliği kadının evden çıkmasıyla tüm çirkinliğiyle ortaya çıkar. “Hamile kadın sokakta dolaşamaz” diyerek kendini en açık şekliyle dışa vuran zihniyetin, sokaktaki kadına tahammülü yoktur. Doğadaki tüm canlılar gibi yavrusunu emzirmekten dahi çekinir hale getirilmiştir kadın.
Bebek arabasıyla otobüse dahi binilemezken, birlikte zaman geçirecek alanlar çok sınırlıdır. Birlikte dışarıda zaman geçirilecek alanlar sadece alışveriş merkezlerinin içindeki oyun alanları ve bakım odalarına sıkıştırılırken, “Çocuğunuz için en iyisi en pahalısıdır” telkinleriyle annelikten de şüphelenilir hale getiriliyor kadın. Bütün bu roller yüklenirken “Ben kötü bir anne miyim?” diye sorgulamaya dahi başlıyor kendisini.
Kadın ve anne olarak itirazımız var
Anneler Günü’nde çalışma yaşamından uzaklaştırılmak, sosyal güvencenin olmaması, bebeğin bırakılacağı ücretsiz kreşlerin olmaması, bakıcı ücreti ve denetleyen bir kurum olmaması, çocuğun eğitim ve sağlığa ulaşma koşulları vs… akıllara dahi getirilmiyor. Erkek zihniyet kaç çocuk doğuracağımız, nerede nasıl güleceğimiz, ne zaman konuşacağımız, ne giyineceğimize kadar bedenimiz hakkında söz söyleme cüreti gösterirken, bunun soncunda fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve cinayetlerle katlediliyor.
Erkek zihniyetinin kadını köleleştiren, mülkleştiren rollerine kadın ve anne olarak itiraz ediyoruz, çocuğumuzla insanca yaşayacağımız, emeğimizin görüldüğü bir dünyada yaşamak istiyoruz. Anneler Günü’nde en anlamlı hediye bu olacaktır.