Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar...
- 09:03 17 Mart 2018
- Kadının Kaleminden
"Ruhum bir hastane bahçesinde teslim ediliyor gibi…Ellerim titriyor henüz birkaç saat önce kulaklarımda kahkahaları dinmeyen çocukların cansız bedenlerini görünce…Öylece sessizce bakıyorlar hiç ölmemiş gibi, gözler ferfecir . Ruhum buz kesiyor soğuk hava deposunda cansız bedenin içinde...Adlarını bile öğrenemediğimiz çocuklarımız katlediliyor. Gözleri zeytin karası… Çocuklarımız sessizce bakıyor insanlığa..."
Ruhenda Amed
Kelimeler yetersiz, kelimeler kifayetsiz kalıyor.
55 gündür aralıksız bombardımana uğrayan Efrîn ' de insanlık ölüyor her geçen gün… Kelimelerle anlatılamayan direnişe her gün tonlarca uçakla kazanlar yağdırılıyor. Bu direniş tonlarca kazanla biter mi? Direniş büyür hiç eksilmez…Artıkça çoğalan binler, meydanlara, meydanlardan denizlere dökülür. Arin olur akar, Avesta olur yürür celladına, Barin olur onur diye yazılır bütün kadınların künyesine...
Öğlen saatleri Eşrefîye Mahallesi’nde dolaşıyoruz. Mahalle iki gündür yoğun saldırılar altında olmasına rağmen çok kalabalık. Yedi tepeli şehir misali yokuşlu mahalle arasında kadınlar, çocuklar, yaşlılar....
Mahalle arasında top oynayan çocuklar her şeye rağmen gülüşüp oynuyorlar. Her köşe başı insan dolu olan Eşrefîye Mahallesi’nde kadınlar bir taraftan su ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Yürekleri Efrîn gibi atan çocuklar utangaç bir gülümseme atıyor kameralara. Öylesine güzel gülüyorlar ki; kamerayı görünce yüzleri utangaç tebessüme bırakıyor kendini. Kameraları görünce etrafımıza dolaşan çocuklar ilk utangaçlığı üzerlerinden attıktan sonra okulları kapanmadan öğrendikleri şiirleri okumaya başlıyorlar. Dünyanın en masum orkestrası cellatların top ve tüfeklerine aldırmaksızın hep bir ağızdan Kürtçe şiirler okuyorlar. Çoşkulu, çocuksu, masum...
Ernesto Che Guevara’nın dediği gibi;
Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar;
Ya ölmeli cellatlar,
Ya da hiç doğmamalı çocuklar…
Akşam saatlerinde döndüğümüz mahalleden obüs sesleri yükseliyor. Çocukların coşkulu heyecanları gözümün önünde. Hepsi birer yaşam gerekçesi, hepsi birer evren akışı...
Saatler önce duyduğum çocuk kahkahaları kulaklarımda çınlarken, uçak ve obüs sesleri çığlığa dönüşüyor birden… Kimseler duymadı mı hala? Kimseler duymadı mı bu sessiz çığlığı…
Haberin var mı insanlık, haberin var mı kör pencere, demir kapı dünden bu güne 6 çocuk Efrîn' de Türk devleti tarafından katledildi.
Ruhum bir hastane bahçesinde teslim ediliyor gibi…
Ellerim titriyor henüz birkaç saat önce kulaklarımda kahkahaları dinmeyen çocukların cansız bedenlerini görünce…
Öylece sessizce bakıyorlar hiç ölmemiş gibi, gözler ferfecir . Ruhum buz kesiyor soğuk hava deposunda cansız bedenin içinde...
Bir baba evinden çıkıp çocuklarına ekmek getirmeye gittiğini söylüyor. “Eve döndüğümde evlâtlarım enkaz altında. 3 çocuk biri şehit...” Bu bir baba...
Yüreğim enkaz altında, yüreğim soğuk hava depolarına konulan sessiz bedenlerde…
Adlarını bile öğrenemediğimiz çocuklarımız katlediliyor. Gözleri zeytin karası… Çocuklarımız sessizce bakıyor insanlığa...
Ve insanlık sessiz ve insanlık ölüyor her geçen dakika Efrîn'de.
Çocuklar oyun oynarken katledildi. Dünden bugüne ve devam ediyor bu katliam.
Adını bile öğrenemediğimiz çocukların kana bulanmış tokaları kaldı geriye ve zeytin karası bakışları ey insanlık...