
Nusaybin Davası: Yaşananlara sessiz kalma utancıyla yaşayamazdım
- 12:46 17 Ekim 2018
- Hukuk
MARDİN - Nusaybin'de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 53 kişinin 4'ncü duruşmasının üçüncü gününde, Kürtçe savunma yapan tutsak, “Nusaybin’de yaşananlara kayıtsız kalamazdım. Sessiz kalarak hayatım boyunca bu utanç içerisinde yaşayamazdım” dedi.
Mardin’in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 53 kişinin yargılandığı davanın 4’ncü duruşması 3’üncü gününde devam ediyor. Mardin 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu( SGK) binası konferans salonunda yapılan duruşmaya farklı cezaevlerinde tutulan tutsaklar getirildi. Genel Bilgi Tarama (GBT) sorgusu yapıldıktan sonra ailelerden sadece 10 kişinin alındığı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Pero Dündar'ın da katıldığı duruşma yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde başladı.
Duruşma da ilk olarak Tokat T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hamit Acun söz aldı. Kürtçe savunma yapan Hamit, Nusaybin’e neden geldiğini, Kürt sorununun çözümü için devlet ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı görüşmeleri ve sonrasında yaşananları özetledi.
‘Nusaybin ve Kürt halkının talebine kayıtsız kalamazdım'
Genel seçimlerin yapıldığı 2015 yılından sonra yaşanan olayları yakından takip ettiğini söyleyen Hamit, Şırnak'ta Hacı Lokman Birlik, Silopi'de Taybet Ana ve Muş'ta o süreçte yaşamını yitiren Ekin Van olaylarının kendisini derinden sarstığını dile getirerek, “Cizre'de yüzlerce insanı canlı canlı yakmışlardı. Onların arasında okuyan gençler ve sivil halk vardı. Bu saldırılardan sonra ben derin bir arayış içine girdim. Kürdistan'da Kürt halkına karşı faşist bir saldırı vardı. Bunları yapanlar da halen demokrasi ve barıştan bahsedebiliyorlardı. Nusaybin'de de büyük olayların yaşanacağı en başından belliydi. Ben artık bu ölümleri izlemek istemiyordum. Sessiz kaldığım zaman onlar gibi olduğumu düşünüyordum. Ben de bunun üstüne kendi iradem ve isteğimle Nusaybin'e gittim” diye kaydetti.
‘Sessizlik insanlık suçudur’
Yaşananlara sessiz kalamayacağını belirten Hamit, açığa çıkan sessizliğin insanlık suçu olduğunu aktardı. Hamit savunmasında şunları belirtti: “Ben hayatım boyunca bu utanç içerisinde yaşamak istemiyordum. Nusaybin halkının yanında olmaya karar verdim. Nusaybin'e geldiğim zaman sokağa çıkma yasağı yoktu. Ama daha öncesinde birden çok kez yasak ilan edilmişti. Nusaybin'e vardığım zaman iki gün sonra 13 Mart tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasaktan sonra devlet güçleri bütün silahlı güçleri kinleri ve nefretiyle halka saldırmaya başladı. Ben kendi gözlerimle gördüm ki silahsız sivil insanlar suçsuz yere katledildi. Öldürülen sivil insanlar da basında terörist diye haber yapılıyordu. İstedikleri yıllardır var olan bir kenti ağır silahlar ile yok etmekti. Ben her ne kadar orada kendimi savunmak istesem de buna rağmen kolumdan şarapnel parçasıyla yararlandım. Biz orada ölmemek için mücadele ediyorduk. Bunlara rağmen elime silah almadım ve çatışmaya girmedim. Daha sonra gözaltına alındığımızda da günlerce hakarete maruz kaldık. Üzerimize sıcak su döküldü, elektrik verildi ve olmayan hakaretlere maruz kaldık. Bu işkence sırasında üç dişim, burnum kırıldı. Dizlerimde yırtık oluştu ve vücudumda üç yıl geçmesine rağmen halen kalan morluklar var. En çok zoruma giden de basın üzerinde teşhir edilmemiz oldu.”
‘Nusaybin’de gösterilen insanlık duruşuydu’
Nusaybin’e bir sivil yurttaş olarak geldiğini ve öylede çıktığını vurgulayan Hamit, “Bizim Nusaybin'de gösterdiğimiz insanlık duruşuydu. Bu sonuna kadar onurlu bir tepki ve duruştu. Bu haklı ve hukuki bir istekti. Bu bilgilerimle sivil olarak Nusaybin'e gittim ve sivil gibi oradan çıktım. Yaşamım boyunca hiç kod ismi kullanmadım. Nusaybin'de kaldığım sürece de hendek, barikat ve tünel kazmadım. Benim silahım yoktu ve herhangi bir silahlı eyleme katılmadım. Öz yönetim isteği demokratik bir istektir. Her insana olduğu gibi benim de bir doğal bir hakkım ve isteğimdir. Bu kutsal bir haktır. Bu yaşamın özünde özgürlük vardı ve haktır. Bunun içinde Kürtlerin bir statüye sahip olması ve kendilerini savunmaları lazım. Bu fikrimden de asla vazgeçmeyeceğim. Ve her yerde de bu görüşümü dile getirip savunmaya devam edeceğim” dedi.
‘Suçlamalar gerçek dışı’
Suçlamaların gerçeği yansıtmadığına dikkat çeken Hamit, “Savcılığın hazırladığı iddianamede ki bütün suçlar gerçek dışıdır. Ben o suçlamaları kabul etmiyorum. Esaslı şekilde yargılanacak olan bizim değil Türklerin askerleri olması gerekirdi. Nusaybin'de bu yıkımı yapıp insanları katledenler onlardır. Ben de burada bu insanlık suçlarını işleyenlerden şikayetçiyim” diye vurguladı.
Mahkeme heyetinin iddianamede yer alan ifadeyi okumasıyla olaya müdahale eden avukatlar, daha önce verilen ifadelerin tutsakların dile getirdiği "İşkence altında alındı, baskı altında ifade verdim" sözlerinin eklenmesiyle okunmasını talep etti. Mahkeme başkanının iddianamede yer alan suçlamaları kabul etmeyen Hamit, o süreçte baskı ve işkence altında alınan ifadeyi kabul etmediğini yeniledi.
Yapılan savunmanın ardından duruşmaya ara verildi. Verilen aranın ardından savunma dosyalarını unutan mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
Ayrıca yarınki duruşmada savcının mütalaa vermesi bekleniyor.