10 Ekim Davası’nın karar duruşması görülüyor: Artık adalet iktidarın özel mülküdür

  • 13:51 31 Temmuz 2018
  • Hukuk
ANKARA - Ankara Katliamı’nın karar duruşmasında, yakınlarını kaybeden aileler ve saldırıda yaralananlar konuştu. Mahkemenin toplanmayan delillerle bitirilmeye çalışıldığını belirten aileler, “Arkanızda yazan ‘Adalet Mülkün Temelidir’ yazısı artık ‘Adalet iktidarın özel mülküdür.’ Siz mahkemeyi hangi sonuçla sonlandırırsanız sonlandırın barış talebinin yanında adalet talebini de görmeye devam edeceksiniz” dedi. 
 
10 Ekim 2015 tarihinde 103 kişinin hayatını kaybettiği Gar Katliamı’nın karar duruşması,  görülmeye devam ediyor. Yoğun önlemlerin alındığı duruşma, müşteki avukatların beyan ve taleplerini sunmasıyla başladı.
 
Savcı mütalaayı tekrarladı 
 
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanık ve mağdur avukatlarının dava dosyasına gönderdiği dilekçeleri okudu. Mağdur ailelerinden birinin, “Burada katliam yapıldı” diye feryadını duyan Mahkeme Başkanı Giray, konuştuğu mikrofonun sesinin yükseltilmesini istedi ve sanıklar hakkında dava dosyasına gelen belgeleri okumaya devam etti.  Giray, müşteki avukatların savcının mütalaasına ilişkin sunduğu bir klasörlük itiraz dilekçesi olduğunu söyledi.
 
Bunun üzerine savcı, 12 Haziran tarihinde verdiği mütalaasını tekrarladı ve bu mütalaa doğrultusunda karar verilmesini istedi.
 
‘Duruşma resmen şehir merkezinden kaçırıldı’
 
Müşteki avukatlarından Mustafa Kemal Gündüz, davanın Sincan’a taşınmasına tepki göstererek, “Başkan, yargılamanın 50. celsesinde olay olmamasına karşın bu kararı verdiniz. Duruşma resmen şehir merkezinden kaçırıldı. Biz müvekkillerimizi, sanıkları göremiyoruz. Sizi dahi zor görüyoruz” dedi. Duruşma salonuna girişte mağdur ailelerin birçok zorlukla karşılaştığını ekleyen Mustafa, “Çocuğu olan bir anne alınmak istenmedi” diye belirtti.
 
 Müşteki avukatlarından İlke Işık, 103 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, “Şuan yakınları burada. Hayatlarında en sevdiklerini kaybetmiş insanlar bu davanın peşindeler. Bizim çıkara bildiğimiz 500’den fazla yaralı var. Fiziksel ve ruhsal yaralanmanın kaç kişi olduğunu tahmin edemediğimiz bir katliam. Müvekkillerimizin söylemek istedikleri var” ifadelerini kullandı. 
 
‘Devlet gerçekliğin peşinde değil’
 
Avukat Ziynet Özçelik de, katılanların iddianameye ilişkin sözlü oturumu bitirilmeden ve sözlerinin alınmamasının adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu ifade ederek, şöyle dedi: “Buraya gelmiş ve yargılamanın sujesi olan adil yargılanma hakları, etkili başvuru hakları bulunan katılanların kendilerini vekille temsil ettirmiş olsalar dahi bizzat sözlü olarak kendilerini ifade edebilmeleri bu haklarının bir gereği ve bir parçasıdır. Bu dosyada başından itibaren devletin sorumluluğu tartışılmakta fakat devlet ve devleti temsil edenler gerçekliğin peşinde olmadığı için katılan asillerin kendi beyanlarını bizzat bulunmalarının sağlanmasını talep ediyoruz. Onlar açıklamalarda bulunduktan sonra biz açıklamalarımızı sunacağız. Bizim burada haklarımızı kullanmamız bakımında yüz yüzelik ve kendimizi ifade etme hakkımızı talep ediyoruz.”
 
‘Bugün bu önlemi alan kolluk katliam günü neredeydi?’
 
Mağdur ailelerinden Kemal Kılıç, mahkeme salonunda olan güvenliğin katliam günü olmadığının altını çizerek, “Bu önlemi alan kolluk kuvvetleri o gün neredeydi? O gün 81 ilden buraya gelirken, Emniyet neredeydi. Biz adalet için buradayız ancak adaletsizliğin en büyüğünü görüyoruz. Çünkü bizim çocuklarımızın katillerini burada koruyor ve kolluyorsunuz. Maddi gerçek eksik iddianamelerle ortaya çıkmaz. Sunduğumuz tüm delillere itibar göstermiyorsunuz” sözleriyle tepki gösterdi. 
 
‘İlgili birimler görevlerini yerine getirseydi bu katliamlar yaşanmazdı’
 
Katliamda yaralanan Ayşegül Duman, 10 Ekim’de yaşamını yitirenleri anarak başladığı konuşmasında, “Zalimler için yaşasın cehennem. Siz davayı Sincan’a kaçırdınız ama bu dava fizana da gitse daha fazla katılımcıyla geleceğiz. 66 istihbarat raporu gerekli yerlere ulaşmış olsaydı. İlgili birimler görevlerini yerine getirseydi ne Suruç ne Ankara ne de sonraki katliamlar yaşanmazdı” ifadelerini kullandı.
 
Ailelerden tepki: Söz hakkımız bile yok
 
Daha sonra müşteki avukatların, savcılık mütalaasına karşı öncelikle hayatını kaybedenlerin yakınları ve katılma talebi kabul edilen kurum temsilcilerinin beyanda bulunması ve sonrasında avukatların beyanlarını sunma talebi reddedildi.  Bunun üzerine aileler, “Bu nasıl açık yargılama, söz hakkımız bile yok” diyerek karara tepki gösterdi. Daha sonra mahkeme heyeti, içeriği ve mahiyeti bildirilmesi halinde bir kısım katılanın dinlenebileceğini ifade etti. 10 Ekim-Der Başkanı Av. Mehtap Sakinci Çoşgun, 6 kişinin beyanda bulunması konusunda kendi aralarında bir karar aldıklarını ifade etti. 
 
Ardından konuşacak 6 kişinin ismi mahkeme heyetine bildirildi.
 
‘Bu mütalaa ile bizi bir kez daha öldürdünüz’
 
İlk olarak katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik, söz aldı. 10 Ekim’de alana giderken tek taleplerinin barış olduğunu ifade eden Zöhre, Türkiye’nin her yerinden insanların Ankara’ya geldiğini söyledi. Katliamda kaybettiğini oğlunu ararken üzerlerine gaz bombası atıldığını kaydeden Zöhre, “Taleplerimizin hiçbiri göz önüne alınmadı. Bütün bunlara göz yuman kamu görevlileri neden yargılanmıyor? Bu salona gelirken kaç aramadan geçtik, katliam günü neden bu aramalar yoktu? Keşke önlemleri o zaman alsaydınız. Bu sanıklara verilen ceza adaleti getirmeyecek. Asıl sorumlular yargılanmadan bizim içimiz rahatlamayacak. Hiçbir şey benim oğlumu geri getirmeyecek ama bu mütalaa ile bir kez daha bizi öldürdünüz” diye konuştu. 
 
 ‘Toplanmayan delillerle mahkeme bitiriliyor’
 
Katliamda yaşamını yitiren Avukat Uygar Çoşgun’un annesi Emel Çoşgun, hakime “Ben sizin meslek taşınızın annesiyim” şeklinde seslenerek,  “Benim çocuğum kan görmeye dayanamıyordu. Katliam günü ‘Acaba bir yerde bayıldı mı?’ dedim. Ancak bu olmadı. Acı bizi kötü bir yerden buldu. Toplanmayan delillerle bu mahkemenin bitmesini yüreğim kabul etmiyor. Benim torunum var, onu kreşten alıyorum. Bir babanın çocuğunu aldığını göstermemeye çalışıyorum. Bu nasıl vicdan? Bu çocuğu yıllarca babasız kılmaya kimin hakkı vardı? Ben sadece gerçek adalet istiyorum. Onlara göz yuman herkesin yargılanmasını ve adalet istiyorum” dedi. 
 
‘Devletin görevi yurttaşlarının can güvenliğini sağlamaktı’
 
Katliamda yaralanan Cihan Andiç’in babası Ahmet Andiç, çocuğunun halen tedavisinin sürdüğünü vurgulayarak, “Tedavi için gitmediğimiz hastane kalmadı. 3 yıldır hastanelerde mücadele veriyor Cihan Andiç. Benim oğlum inşaat mühendisiydi ve devlet memuruydu. F-16 uçaklarının üzerimizden yürüdüğü savaş ortamında ‘artık çocuklarımız ölmesin’ diye Ankara’daki barış mitingine gelmişti. Zaten mitinge katılanların çoğu da devletin memuru, yurttaşlarıydı. Devletin görevi kendi yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaktı. Ama 50 duruşmadır gördüğümüz, bu katliamı yapanlar bir yerden destek aldı ve onlara yol açıldı. Katliama yol açanların dosyalarda yer almasını görmek isterdim” ifadelerini kullandı. 
 
‘Artık adalet iktidarın özel mülküdür’
 
Katliamda yaralanan Muhammed Bahadır Kılıç, davaya ilk defa gelebildiğini söyleyerek, şöyle devam etti: “Duruşmalara katılmıyorum ama sosyal medya ve basın üzerinden takip ediyoruz. Devletin yönlendirdiği mülkiye müfettişlerinin raporu ret ediliyor. 15 Temmuz gecesi halka ateş açan askerleri yargılayan mahkeme ile katliam günü üzerimize gaz sıkınlar arasında ne fark var. Bizim vergimizle maaşını alan polis, bizim vergimizle aldığı gaz bombalarını IŞİD’in yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere üzerimize sıktı. Bugün yaptığınız yargılama ‘göstermelik’ demek istemiyorum. Arkanızda yazan adalet mülkün temelidir yazısı artık adalet iktidarın özel mülküdür. Siz mahkemeyi hangi sonuçla sonlandırırsanız sonlandırın barış talebinin yanında adalet talebini de görmeye devam edeceksiniz” dedi.
 
‘Faşist diktatör Recep Tayyip Erdoğan’dan şikayetçiyim’
 
Katliamda babasını kaybeden Çağtay Bozacı’nın beyanında “Eli kanlı silahlı terör örgütü AKP ve elebaşı faşist diktatör Recep Tayyip Erdoğan’dan şikayetçiyim” demesi üzerine mahkeme başkanı mikrofonu kapattırdı. Aileler ve izleyiciler, mikrofonun kapatılmasını alkışlarla protesto ederken,  duruşmaya ara verildi.