
3 yıldır kanayan yara: Mütalaa iddianameden farklı değil
- 09:03 29 Temmuz 2018
- Hukuk
ANKARA - Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından olan 10 Ekim Davası'nda sona yaklaşılıyor. Mahkemenin insanlığa karşı işlenen bir suç gibi değil de adli bir vakaymış gibi yaklaştığını belirten Avukat Senem Doğan, mağdurların ve avukatların taleplerinin değerlendirilmediğini mütalaanın da buna hizmet ettiğini vurguladı.
Ankara’da 103 kişinin yaşamını yitirdiği Gar Katliamı Davası’nın 31 Temmuz-1, 2 Ağustos tarihlerinde görülecek duruşmasında kararın çıkması bekleniyor. Her duruşmada katliamın nasıl işlendiği ve kamu görevlilerinin sorumluluğu belgelerle ortaya çıkmasına rağmen avukatların talepleri ret edildi.
Türkiye'nin siyasi tarihini değiştiren katliamlar zincirinin son halkası olan Ankara Gar Katliamı davasında 12 Haziran'da görülen duruşmada 9 sanık hakkında 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, diğer sanıklardan bir kısmına "örgüt üyesi olmak" ve bir kısım sanığa da "patlayıcı madde bulundurmaktan" ceza istendi. Mütalaa açıklanması ardından ailelerin adalet talebi adliye salonunda haykırılırken, karar beklenen dava Sincan Cezaevi Kampüsü’ne taşındı.
'Mütalaa iddianameden farklı değil'
Davanın avukatlarından Senem Doğan, dosyanın henüz mütalaa aşamasında olmamasına rağmen savcının mütalaa vermesine tepki göstererek, "Hem kamu görevlilerinin sorumluluğu açısından belirli bir mesafe kat edilmemiş olması hem de mahkemenin kendi kararını takip edebilmesi ve kendi kararlarını uygulayabilmesi açısından, delillerin mevcut sanıklar açısından toplanmamış olması bakımından itirazlarımız olduğu için mütalaanın verilemezliği üzerinden beyanımız oldu. Hiç toplanmamış delillerin yanı sıra toplanması beklenen deliller gibi koca bir tablo var karşımızda ama mütalaada iddianameden farklı olarak bir şey gelmedi" dedi.
'Somut delillere rağmen beraat istendi'
Yaklaşık 1 buçuk yıldır devam eden mahkeme sürecinde somut deliller olmasına rağmen bazı sanıklar hakkında beraat talep edildiğini vurgulayan Senem, şöyle dedi: "Erman Ekici'de 'yönetici' şeklinde bir suç tipi değişikliği oldu, bir sonraki celse de savunması alınacak. Esin Altıntuğ, Hatice Akaltın yönünden ise patlayıcı maddelerle birlikte bulunmuş olmalarına ve uzun süreli kaçışları sonucu farklı farklı yerlerde bir dizi patlayıcı madde ve silahla yakalanmış olmalarına rağmen bu husustan beraat istendi. Üyelik yönünden açılmış olanlara üyelik yönünden bir cezalandırma yapılması talep edildi. Hâlbuki 10 Ekim'in örülmesi sürecine dair katkıları, davranma biçimleri, kendi yerellerinde yargılandıkları dosyalarla bir irtibata işaret ediyordu."
'Bu yargılamanın tarafıyız'
Senem, yargılamanın tarafı olduklarını ifade ederek, saldırıya maruz kalanların hikâyelerinin görülmediğinin altını çizdi. Senem, "Katliamda sorumluluğu olanlar 309'dan, kasten ve tasarlayarak canavarca bir hisle 98'i yetişkin 2'si çocuk 100 kişinin öldürülmesinin yanı sıra iddianamede yer alan yaralılar yönünden öldürmeye teşebbüsle cezalandırmaları istendi. Hâlbuki biz bu süreçte patlamada yaralanan 3 arkadaşımızı daha kaybettik ancak onlara ilişkin herhangi bir talep yok. Kısacası 10 Ekim saldırısına maruz kalanların hikâyesinin görülmediği, onların taleplerinin kabul edilmediği bir süreç yaşadık. Mütalaada bunu tescil etti ve mahkeme Sincan'a taşındı" diye konuştu.
'Mahkeme heyetinin tutumu kabul edilemez'
Davanın “güvenlik” gerekçesiyle taşınmasının kabul edilemez olduğuna vurgu yapan Senem, "Duruşma tutanağına baktığımız zaman sanki katılımcılar sürekli mahkemeye müdahale etmiş, duruşmayı bölmüş ve dolayısıyla bir güvenlik zafiyeti açığa çıkmış gibi tanımlanmış durumda. Mahkeme heyeti davayı takip edenlere hep seyirci muamelesi yaptı ancak duruşmaya katılanlar bu dosyanın katılanı, zarar göreni, şikâyetçisi. Sanık Hatice Akaltın'ın avukatı mütalaayı eleştirmeye başladığı esnada savcılığın 'ben de hanginize yaranacağımı şaşırdım' demesi müştekilerin sessizlikle karşılayabileceği, bizim sessizlikle karşılayabileceğimiz bir durum değil. Buna rağmen güvenlik zafiyeti oluşturulmadı ancak elbette ki tartışmalar yaşandı çünkü böyle bir cümle kuruluyorsa bunun da böyle bir karşılığı olur" ifadelerini kullandı.
'Mahkeme adli bir vakayı yönetir gibi davranıyor'
Türkiye tarihinin en büyük katliamının Ankara'da yaşandığını ancak mahkeme heyetinin adli bir vakayı yönetir gibi davrandığının altını çizen Senem, dosyanın da Sincan'a gönderilmesini “kaçırılma” olarak tanımladı. "Çünkü hiçbir şey tartışılmadan birden bire karar verildi" diyen Senem, "Sincan aynı zamanda bir cezaevi kampüsü içerisinde bulunan bir alan. Cezaevinin kapatılmış alanı içerisinde gerçekleştirilecek yargılama süreci adliye ile bağını koparmış olan yargılamadır. Karar duruşması bu anlamıyla Sincan'a kaçırıldı" dedi.
'İnsanlığa karşı işlenen suç'
Duruşmanın başladığı günden bu yana insanlığa karşı işlenen suç kapsamında bir yargılamanın yapılmasını talep ettiklerini vurgulayan Senem, TCK’nin 77. maddesinde insanlığa karşı işlenen suçun tanımını şöyle yaptı: "Bir planın uygulanması suretiyle ve siyasal, felsefi, ırki veya dinsel saiklerle nüfusun sivil bir grubuna karşı, sürgün etme, esir haline getirme, kitle halinde ve sistematik olarak kişileri öldürme, insanların kaçırıldıktan sonra yok edilmeleri, işkence veya insanlık dışı işlemlere veya biyolojik deneylere tabi kılma, zorla hamile bırakma, zorla fuhşa sevk etme fiillerinin işlenmesi insanlığa karşı suç sayılmıştır."
'Siyasal iklim de yol verenler de suçlu'
Senem, suçluların birbiriyle ilişkilerine dikkat çekerek, "10 Ekim Katliamı’nı gerçekleştirenlerle 10 Ekim Katliamı’nı ören siyasal iklim ve orada ki aktörler, yol verenler, o gün önlem almayanlar ve sonrasında da kovuşturma, soruşturma iradesi göstermeyenler aslında sistematik bir yaygınlık içerisinde olan eylem bütünlüğünün parçası. Bu bütünlük 5 Haziran'da, 20 Temmuz'da, 10 Ekim'de ve Antep'te de ortaya çıktı. Bir barış ihtiyacına yönelik gayet politik motivasyonla eylem işleyen örgüttür IŞİD. Uluslararası anlamda ve evrensel düzeyde de bu suçları işleyen, çok daha ağırlarını Suriye ve Irak'ta gördüğümüz eylemleri işleyen bir örgütten bahsediyoruz" ifadelerini kullandı.