Tutsak gazeteciler Havva ve İsminaz’dan çağrı: Şimdi daha çok yan yana durmalıyız

  • 09:02 15 Temmuz 2018
  • Hukuk
İSTANBUL - ETHA’nın tutsak muhabiri Havva Cuştan ve editörü İsminaz Temel, yarın görülecek ilk duruşmaları için dayanışma çağrısında bulunarak, “Dayanışma ile sesimizin daha gür çıktığını defalarca deneyimledik ve gördük. Şimdi daha çok yan yana gelmeli daha gür ses çıkarmalıyız” dedi. 
 
İstanbul'da 19 Ekim 2017 tarihinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) üyeleri ile Etkin Haber Ajansı (ETHA) çalışanlarına yönelik düzenlenen operasyonda tutuklanan gazeteci ve avukatlar, 16 Temmuz Pazartesi günü ilk kez hâkim karşısına çıkacak. İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan ETHA editörü İsminaz Temel, muhabiri Havva Cuştan ile EHB avukatlarından Sezin Uçar ve Özlem Gümüştaş’ın “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. 
 
9 aydır cezaevinde tutulan Havva ve İsminaz, duruşma öncesi gönderdikleri mektupla tüm meslektaşlarına davayı sahiplenme çağrısında bulundu. 
 
‘Cezaevinde de kadınların sesi olmaya devam ettik’ 
 
Cezaevinde bulunduğu süre zarfındaki gözlemlerini anlatan Havva, cezaevindeki her kadının ayrı bir hikâyesinin olduğunu kaydetti. Havva, “Erkek ve devlet şiddetinin her türlüsünü görüp şiddete karşı boyun eğmedikleri için burada olan kadınlar var. Tüm bu kadınların sesini duyurmaya çalıştığımız için bugün biz kadın gazeteciler de buradayız. Burada da elimizden geldiğince kadınların sesi olmaya çalıştık. Dışarıda takip ettiğim özsavunma hakkını kullanan Namme Öztürk’ün davasını burada da gündemleştirmeye çalıştım. Ayrıca, tutuklu Boğaziçi Üniversiteli öğrencilerle yaptığımız röportajları ajansımıza gönderdik. Ancak ajansa ulaşmamış röportajlar. Bu haberlerin cezaevi tarafından engellendiğini düşünüyoruz” dedi. 
 
Haber alma hakkı yargılanıyor
 
Gazetecilik faaliyetleri ve DAİŞ’e karşı duruşu üzerinden hazırlanan bir iddianame ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Havva, mektubunun devamında şöyle dedi: “Aslında basın özgürlüğünün yerle bir olduğu, 180’in üzerinde gazetecinin yargılandığı bir dönemde, özgür basın geleneğini sahiplenmem de yargılanıyor. Suruç’taki patlamada yararlananlardan biri olduğum bilinmesine rağmen IŞİD’e karşı savaşanların cenazesine haberci olarak katılmam dahi suç olarak gösterilmeye çalışılıyor. Sadece gazeteciliğimizi değil vicdanımızı da yargılıyorlar. Mahkemede önce IŞİD’e neden karşı olduğumuzu anlatacağız. IŞİD’in nerede durduğunu, kim olduğunu anlatacağız. Sonra gazetecilik mesleğine dair ayrıntılı bir savunma yaparak kendi gazeteciliğimizi anlatacağız. Elbette, ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğimizi de vurgulayacağız. 
 
Sorun sadece gazetecilerin tutuklanması değil aynı zamanda halkın haber alma hakkı da yargılanıyor. Meslektaşlar, bu konuya da dikkat çektiler. Asıl dayanışma bizim dışarıda takip ettiğimiz haberleri, sizin onurlu meslektaşlarımızın devam ettirmesi ve haberlerin yarım kalmamasıydı. En güzel dayanışma gerçeğin gücüne inanıp, tutuklu gazetecilerin haberlerine sahip çıkmak. Biz dışardayken, ne söylediysek, ne yaptıysak hepsinin arkasındayız. Hepsine sahip çıkıyoruz. Davada da gerçeğin susmadığını bir kez daha haykıracağız.”
 
‘Tüm cezaevleri haber merkezlerine dönüştürüldü’
 
ETHA editörü İsminaz Temel de, tüm cezaevlerinin haber merkezlerine dönüştüğünü ifade etti. Gazetecisinden öğrencisine, hemşiresinden avukatına birçok meslekten siyasi kadının Bakırköy’de bulunduğunun altını çizen İsminaz, “Özellikle OHAL’in ilan edilmesi ardından toplumun tüm kesimleri, hedef haline getirildi. Politik kimliklerinden dolayı kadınlar da hedef alındı. Kadın cinayetlerine ‘dur’ diyen kadınlardan tutun da yaşamın her alanında eşitlik için mücadele eden kadınlar tutuklandı. Sadece bu koğuşa baktığımda bile neden önce kadınların hedef alındığını en yalın haliyle görüyoruz. Ancak kadın iradesi yaşamın he alanında kendisini göstermiş ve başarmıştır. Kadınlar burayı da 4 duvar arasında anlamlı bir yaşam alanına çevirmiştir” ifadelerini kullandı.  
 
‘Hedef alınan muhalif gazeteciliktir’
 
Haklarındaki iddianamenin ifade özgürlüğüne yönelik hazırlandığını vurgulayan İsminaz, mektubunun devamında şunları kaydetti: “Düşünsenize avukatlar takip ettiği davalardan, gazeteciler takip ettikleri haberlerden yargılanıyor. Benim hakkımdaki iddialar da benim takip ettiğim haberlerden oluşuyor. Gazi Katliamı’na dair yapılan yürüyüşler, Rojava’da yaşamını kaybedenlerin cenaze törenlerinin haberleri gibi. İddianamede demokratik hak olan eylemler yasadışı gösterilmiş. ETHA yasadışı gösterilmiştir. Bazı eylem haberleri özellikle seçilerek manipülasyon yaratılmaya çalışılmıştır. Yıllardır yürüttüğüm mesleğimden yaptığım onlarca haberden sadece bazıları cımbızlanarak iddianameye konulmuştur. Kanıt olarak da haber takip ettiğim sırada çekilen fotoğraflar konulmuş. Bu fotoğraflar benim net olarak haberci olarak orada olduğumu da kanıtlıyor. Hepsinde boyundan fotoğraf makinem, sırtımda çantam ve elimde kalemim not defterim var. Çok net, bu iddianame ile hedef alınan muhalif gazeteciliktir. 
 
‘Suçlu değilim, suçlu değiliz’
 
Bizlerin tutuklu olması gazetecilik mesleğine bir saldırıdır. Savunmam da gazetecilik mesleğine ve saldırı altındaki gazetecilere değineceğim. Suçlu değilim, suçlu değiliz. Dolayısıyla suçsuzluğumu kanıtlamak üzerinden değil haklı gazeteciliğimizi anlatmak üzerinden bir savunma yapacağım. Bu davada yargılanmak istenen düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Tutuklu iki gazeteci üzerinden basın özgürlüğü de yargılanmak isteniyor. Bu davanın başta meslek örgütleri olmak üzere her kesim tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Dayanışma ile sesimizin daha gür çıktığını defalarca deneyimledik ve gördük. Şimdi daha çok yan yana gelmeli daha gür ses çıkarmalıyız. Herkesi duruşmaya bekliyoruz. 9 ay sonra ilk kez hâkim karşısına çıkacağız, heyecanlıyız.”