Nusaybin davasında ikinci gün: Kürt kimliğim gerekçesiyle yargılanıyorum

  • 18:08 17 Nisan 2018
  • Hukuk
MARDİN - Nusaybin'de özyönetim ilanının ardından çıkan çatışmalarda gözaltına alınıp tutuklanan İlyas Doğan, "Devleti değil halkların birliği ve barışı savunuyorum" diyerek, sağlam ve gerçek bir kardeşliğin ancak özyönetim modeli ile inşa edileceğini söyledi. İlyas, "Şu an Türkiye'nin kabul etmediği kimliğimden dolayı yargılanıyorum.Biz ölüme ve baskılara karşı bu topraklar üzerinde ezelden beri mücadele ediyoruz. Ama hiç bir zamanda baş eğmedik" dedi. 
 
Nusaybin'de öz yönetim ilanı sonrasında çıkan çatışmalarda gözaltına alınıp tutuklanan 50 kişinin duruşması ikinci gününde Mardin 4'ncü Ağır Ceza Mahkemesi SGK Binası Konferans Salonu'nda tutsakların savunması ile devam etti. 19 ayrı suçtan 76 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan tutsakların duruşmasına ailelerden sadece 10 kişi alındı. 
 
'Tecriti şiddetle kınıyor ve lanetliyorum' 
 
Duruşma verilen öğle arasının ardından Siverek Cezaevi’nde tutuklu bulunan İlyas Doğan’ın savunması ile başladı. Sözlerine PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kınayarak başlayan İlyas, Efrin saldırısı ile Rojava şahsında Abdullah Öcalan’ın demokratik modernite paradigmasının hedef alındığını söyledi. İlyas, "Türk devletinin Efrin işgali ve tecrit nedeniyle şiddetle kınıyoruz ve lanetliyoruz. Kürdistan halkının iradesi baskı altına alınmak isteniyor. Orada atılan mermiler Kürt ve Rojava halkının iradesine atılıyor. Tank ve toplar ile istediğini yapamayan Türk devleti uçaklar ile oradaki sivil halkı bombaladı. ÖSO çetelerine de ‘Kuvayi Milliye’ adını taktı. Ama biz o çetelerin, ‘milli ordu’ denen çetelerin Efrin'i nasıl yağmaladıklarını da gördük" dedi. 
 
'Tek tipe karşı ölümüne direneceğiz' 
 
İlyas, savunması sırasında, "Efrin'in iddianame ile ne alakası var" diyen mahkeme başkanına, "Asıl her şey bunlarla başlıyor, her şey ilk olarak tecrit ile başladı" sözleriyle cevap verdi. AKP hükümeti tarafından cezaevlerinde hayata geçirilmek istenen “tek tip” elbise dayatmasına ise, "Tek tip elbiseleri de kınıyorum. Bunları asla kabul etmeyeceğiz ve bu elbiselere karşı da ölümüne direneceğiz” sözleriyle tepki gösterdi. 
 
'Kürt halkı özgürlüğüne ölümüne bağlıdır' 
 
Devlet tarafından kimlikleri kabul edilinceye kadar demokratik olan her türlü düşünceyi sonuna kadar savunmaya devam edeceklerini söyleyen İlyas, devletin kişiler ve toplumla arasındaki sorunu çözmesi gerektiğine vurgu yaparak, "Türkiye mahkemeleri bugüne kadar tarafsız hareket etmemiştir. Bugünden sonra bu sorun çözülene kadar da adil yargılama yapmayacaktır. Türkiye tarihi inkar ve katliamlar üzerine kendini inşa etmiştir. Ve bu bugün de devam ediyor. Ben şu an da Türkiye'nin kabul etmediği kimliğimden dolayı yargılanıyorum. Biz ölüme ve baskılara karşı bu topraklar üzerinde ezelden beri mücadele ediyoruz. Topraklarımız bütün halklara ve barışa açıktır. Adını ülkenin dağlarından almıştır. Sadece adını değil direnişini de dağlarından almıştır. Özgürlüğüne ölümle bağladır. Bunun için hiç bir zaman baş eğmedi ve kimsenin iradesine el koymasına izin vermedi" şeklinde konuştu. 
 
‘Halkların arasındaki birliği savunuyorum’
 
"Devleti savunmuyorum. Halkların arasındaki birliği ve barışı savunuyorum" diyen İlyas,  sağlam ve gerçek bir kardeşliğin ancak öz yönetim modeli ile hayata geçirileceğini vurgulayarak, "Halkların kardeşliği için demokratik özerkliği savunuyorum. Demokratik özerklik toplumlar arasında ki en demokratik delildir. Bu model hakların iradesini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Sorun devletin zihniyetidir" dedi. 
 
Duruşmaya verilen 10 dakikalık aradan sonra savunmasına devam eden İlyas, içinden geçilen sürece dikkat çekerek,  Kürtlerle savaşın bütün dünya ve Anadolu halklarıyla yapıldığını söyledi. İlyas,  “Kürtlerin isteği kendilerini yönetmektir. Bundan da asla geri adım atmayacaklardır” diye konuştu.  Gözaltına alındıktan sonra ifadesinin işkence altında alındığını söyleyen İlyas, “İşkence ve zorbalıkla alınan ifadeyi asla kabul etmiyorum. Bu iddianameyi kabul etmiyorum. Bu benim ayıbım değildir. Benim üzerimde ifade verenleri de tanımıyorum ve onların ifadelerini de tanımıyorum. Öyle tahmin ediyorum ki nasıl bana işkence yaptılarsa onlara da ağır işkenceler yapıldı. Bundan dolayı onlara denilen her şeyi kabul ettiler. Önlerine konulan her şeyi kabul ettiler. Bunlar için onları suçlamıyorum” ifadelerini kullandı.  
 
'Dua et ki yaşıyorsun’
 
Yasak sürecinde yaşadıklarını da anlatan İlyas, şöyle devam etti: “Yasak sürecinde evimde yaralandım. Daha sonra kendime geldiğimde bir bodrumdaydım. Ayağımdan yaralanmıştım. Bodrumda tedavim yapıldıktan sonra çıktık ve daha sonra da işkenceden geçtik. İnsanlıktan çıkmış, gözleri dönmüştü. Yoruldukları için bizi dövmeyi bıraktıklarında bir binaya gittik. Orada 3-4 kişiyi mezara gömdüler. Düşmanlığın bile ahlak kuralları vardır. Ben bir şey yapmamıştım ama çok iyi anladım ki onlar için bir şey yapmak gerekmez. Eğer Kürt isen zaten onlar için suç işlemişsindir. İşkenceden sonra götürüldüğüm doktor, ‘Sen dua et yaşıyorsun’ diyerek rapor vermedi. Adliyeye gittiğimizde de avukatım yoktu. Elime bir kalem verip  ‘İmza atmaktan başka çaren yok’ denildi. Daha yazıyı okumadan zorla bana kağıdı imzalattılar. Hepsi DAİŞ gibiydi. Mahkemeye çıkarıldığımda da bana konuşma hakkı dahi vermediler, benim yerime polisler konuştu. Bu süreç içerisinde de bana işkence ve hakaret etmeye devam ediyorlardı. Adalet Bakanlığı’na bunları yazdığımda da bana olumsuz cevap gönderdiler. Ben bir suç işlemedim. Bana işkence yapıldı.”  
 
Savunmanın ardından mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edileceğini açıklayarak, bugünkü oturumu sonlandırdı.