
'Cinsel istismar yasa tasarısı çözümden uzak, kısa vadeli'
- 09:03 13 Nisan 2018
- Hukuk
Habibe Eren
ANKARA - Çocuğun cinsel istismarına yönelik yasa tasarısını değerlendiren avukat Pınar Çelik Arpacı, kimyasal hadımın çözüm olmadığını belirterek, “Suçun önlenmesi için kanun koyucunun her türlü tedbiri alması ve suçun ortaya çıkmasının önlenmesine yönelik adımlar atmak daha önemliyken; sorunun çözümünden uzak, kamuoyunun tepkilerini minimize etmek amaçlı kısa vadeli yaklaşımlar içine girmek doğru değil" dedi.
Çocuğun cinsel istismarı suçlarında cezaları artıran düzenleme Meclis’e sunuldu. Yasa tasarısına göre, çocuğun cinsel istismarı suçu için öngörülen hapis cezasının üst sınırı 40 yıla çıkarıldı. Ancak cinsel istismarda 12 yaş sınırı ile kimyasal hadım uygulaması kaldırılmadı. Avukat Pınar Çelik Arpacı yasa tasarısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kimyasal kastrasyon uygulaması planlanmakta’
Yasa tasarısına göre infaz yargıcının cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olanlar hakkında, cezaevinden tahliye edilmesinden üç ay önce başlamak üzere; tahliyeden itibaren beş yıla kadar cinsel isteğin ilaçla baskılanmasına yönelik tedbirle hadım (kimyasal kastrasyon) kararı verilebileceğini söyleyen Pınar, “Toplumda hadım cezası olarak geçen kastrasyonun cerrahi kastrasyon ve kimyasal kastrasyon olarak yapılmakta. Cerrahi kastrasyon sanığın testislerinin cerrahi bir operasyonla alınması, kimyasal kastrasyon ise sanığa verilen ilaçlarla erkeklik hormonu azaltılmayı amaçlayan bir yöntem. Cinsel istismar yasa tasarısında kimyasal kastrasyon getirilmesi planlanmakta” İfadelerini kullandı.
‘Yasa tasarısıyla düzenleme yapma yoluna gidildi’
2017 yılında çıkan “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik” te de yer verilen kimyasal hadımın çok tartışıldığını ve yönetmeliğin iptali için Danıştay’a açılan davada belli maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğini hatırlatan Pınar, şöyle konuştu:
“Bu yürütmenin durdurulması kararında, söz konusu yönetmeliğin Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca kişilerin vücut bütünlüğüne yönelik düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği, bu nedenle de yönetmelik ile ‘yetki aşımı’ yapıldığından bahsedilmişti. Danıştay’ın bu karar gereğince yönetmelik ile kişilerin vücut bütünlüğüne yönelik düzenleme yapılamadığı için cinsel istismar yasa tasarıyla düzenleme yapma yoluna gidildi.”
‘Kısa vadeli yaklaşımlar doğru değil’
Kimyasal hadımın dünyada uygulanan bir yöntem olmasının yanında suçla mücadelede etkili bir yol olarak görülmediğine dikkat çeken Pınar, “ Yine dünya uygulamasında en son başvurulan bir yöntem. Kastrasyonun uygulandığı ülkelerde bir cezalandırma yöntemi olarak değil, bir tedbir olarak uygulanıyor. Suçun önlenmesi için kanun koyucunun her türlü tedbiri alması ve suçun ortaya çıkmasının önlenmesine yönelik adımlar atmak daha önemliyken; sorunun çözümünden uzak, kamuoyunun tepkilerini minimize etmek amaçlı kısa vadeli yaklaşımlar içine girmeyi doğru bulmuyoruz” dedi.
‘12 yaş altı suçun nitelikli olması için cebir ve tehdit aranıyor’
Yasa tasarısında yer alan 12 yaş sınırına dikkat çeken Pınar, kadın ve çocuk hakları alanında çalışan aktivistlerin dikkatle izledikleri kısmın mağdur çocukların yaşına göre sanığa ceza verilmesine yönelik düzenleme olduğunu belirtti. Tasarıya göre 12 yaş altındaki çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun cezasının 30 yıldan az olamayacağını; ancak bu suçun nitelikli hali için yasa tasarısının cebir ve tehdit şartı aradığını ifade eden Pınar, “Tasarıya göre 12 yaş altı çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının cebir ve tehdit ile işlenmesi halinde ceza müebbet hapis cezası olarak belirlenmiş” diye konuştu.
‘Bu haliyle cezalar 40 yıl da olsa bir şey değişmeyecektir’
Yasa tasarısında cezaların arttırıldığını bu durumun da çok fazla göze çarptığını vurgulayan Pınar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu noktada her ne kadar 0-12 yaş, 12-15 yaş ve 15-18 yaş konusunda mağdurun yaşına göre sanığın cezalandırılması yoluna gidilmesine yönelik eleştirimiz bir kenarda dursa da asıl meselenin bu olmasını düşünüyorum. Çocukların cinsel istismar meselesinin yargılama aşamasındaki en büyük sorunu ‘cezasızlık’ halidir. Yani mevcut yasaların dahi sanıklar hakkında uygulanmağı, sanıkların çocuğu hakkında beraat kararı verildiği bir ceza yargılama cezalar 40 yıl olsa da bir şey değişmeyecektir. Bir uygulayıcılar cezaların az olduğunda şikayetçi değildik. Bizler mevcut yasaların uygulanmadığını ve suçluların cezalandırılmamasını eleştiriyorduk. Ancak sanki sorun cezaların azlığıymış gibi popülist bir yaklaşımlar cezalar aşırı oranda artırıldı.”
‘Duruşma salonlarında fail değil, mağdur yargılanıyor'
“Biz uygulayıcılar duruşma salonlarından biliyoruz ki cinsel saldırı ve cinsel istismar davalarında sanık yerine mağdur yargılanır” diyen Pınar, “ Mağdur ne yapmıştır ki sanık ona karşı bu suçu işlemek ‘zorunda’ kalmıştır. Yargı “erki” hem önyargısı hem de yargılama tekniği ile mağduru daha fazla mağdur eder” dedi. Kanun tasarısında 0-12 ile 12-15 yaş arasında bir ayırım yapılmasının dinsel referanslarla ele alındığını ve çocuk yaşta zorla evlendirmelerin önünü açtığını vurgulayan Pınar, “Boşanma komisyonu raporları hazırlayan ve mağdurun tecavüzcü ile evlenmesi halinde cezasının ertelenmesi konusunda çalışmalar yapan hükümete güvenin az olduğu bir ortamda bizleri kaygılandırmakta. Yine 0-15 yaşın tek parça olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bunun dışında yapılan yaş ayrımlarının doğru olmadığını düşünüyoruz” dedi.
‘Ensar Vakfı’nda yaşananları henüz unutmadık’
Öte yandan tasarıda yer alan yayın yasağına ilişkin maddenin cinsel istismarın haberleştirilmesi ve toplumda yankı uyandırmasına engel olabileceğine yönelik kuşkulara da değinen Pınar, şöyle dedi:
"Cinsel istismar vakalarında mağdur çocuğun üstün yararı gözetilerek kişilik hakları korunmalı ve mağdur çocuğun örselenmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirler konusunda mevcut ceza usul yasası duruşmanın gizli yapılmasından, dosyanın gizliğine birçok düzenlemeyi barındırmakta. Biz uygulayıcılar gerekli olan durumlarda zaten duruşmanın gizli yapılmasını, mağdurun ifadesinin adli görüşme odasında alınmasını talep ediyoruz. Buna rağmen yasa tasarısında Çocuk Koruma Kanununa getirilen ek madde ile cinsel istismar davalarında yayın yasakları bir nevi kural haline getirilmektedir. Yasa tasarısında. Ülkemizde ‘yayın yasağı’ kurumunun sicili bozuk olduğu için aklımıza hep olumsuz örnekler geliyor. Zira yayın yasakları mağduru değil sanığın korumaya ve sorumluları gizlemeye hizmet ediyor. Ensar Vakfına ait öğrenci yurdunda meydana gelen toplu cinsel istismar davasında yaşananları henüz unutmadık.
Bilindiği üzere, Ensar yurdunda yaşanan istismara ilişkin yargılamada mağdur çocuklar duruşma öncesinde alelacele dinlenilmiş, ilk duruşmada mağdur vekillerinin bile müdahale edemediği bir yargılama ile sanık apar topar cezalandırılmıştı. Yangından mal kaçırır gibi yapılan yargılama kamuoyunun bilgi alma hakkının yok sayıldığı, cinsel istismarın yaşandığı yurt yetkililerinin, gerekli denetimleri yapmayan kamu görevlilerinin duruşma dışında tutularak sadece bir kişinin kısasa kısas şeklinde cezalandırıldığı bir süreç olarak yaşandı.”
‘Komisyon kadın örgütlerini görmezden geldi’
Cinsel istismar suçunun son yıllarda giderek artığını vurgulayan Pınar, bu suça karşı mücadele için özel çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti. Pınar, “Cinsel İstismar Komisyonunun kurulması bu yönde iyi bir adım olarak değerlendirilebilirdik. Ancak ne yazık ki komisyonun çalışma yöntemi ve ortaya çıkan yasa tasarısı böyle bir değerlendirmeye izin vermemekte. Komisyon kadın ve çocuk hakları alanında çalışan örgütlerle birlikte bir çalışma yapmak yerine onları yok saymayı seçti ve sonuç itibari ile ortaya eleştirilmesi gereken sıkıntılı bir yasa tasarı çıktı” şeklinde konuştu.
Hükümetin cinsel istismar suçuyla mücadelede samimi olması gerektiğinin altını çizen Pınar, “Tüm kesimlerin eleştirileri dikkate alınarak yasaya son halinin verilmesi ve suç henüz işlenmeden suçun önlenmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekmekte” dedi.